Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

YOL HİKÂYELERİ-6

YOL HİKÂYELERİ-6

Hüseyin Avni Bey’in Leylası

Geçenlerde hızlı trenle Ankara’ya gidiyorum. 4 kişilik oturma grubunda karşılıklı olarak oturuyorum.

Benim önemli özelliklerimden biri yolculukta, yemekte, oturmalarda, alışverişte, sokakta, yolda yani nerede olursam olayım bir insana veya gruba selam verir, uygunsa da laf atarım.

Bu yolculukta da öyle oldu, yanımda oturanlardan birisi ülkemizin önemli kurumlarından birinde üst düzey yönetici, 50 yaşlarında kibar bir beyefendi.

Pusula gazetesini açtım ve okumaya başladım. Bu beyefendinin dikkatini çekmiş olacak ki gazeteyi sordu. “Konya’nın en çok satan ve okunan gazetesi olduğunu, en önemli ve en çok yazarların burada yazdığını söyledim.

Bu arada “ÇANAKKALE UNPASSİBLE” yazım açık durumda, dikkatini çekmiş yazının mahiyetini sordu. Bende yazının bana ait olduğunu söyledim, derken sohbetimiz başladı. Yol boyunca da samimileştik.

Aslen Kahramanmaraşlı olan beyefendinin aydın bir duruşu, güvenilir bir kişiliği var gibi.

Sohbetimiz döndü dolaştı Çanakkale Savaşı ve Tarih bilgilerimizi yenilemeye ve bu savaşla ilgili aile hatıralarımızı konuşmaya kadar dayandı.

Bir ara bu beyefendi derinden iç çekti, birden sessizliğe büründü, yutkundu, sanki boğazına bir yumruk saplandı, gözleri önce kızardı sonra doldu. Bir şey demedi ama çok şey anlattı.

Ben zaten yufka yürekliyim. O hali beni perişan etti, derin duygular silsilesi ve herkes suskun.

Aradan iki dakika kadar bir süre geçti, yavaşça ve titreyen bir ses ile “57. Alay” dedi, “Yarbay Hüseyin Avni Bey” dedi ve tekrar yutkundu.

Artık dost olduk ve zor da olsa devam ediyor;

“Hüseyin Avni Bey’in iki çocuğu vardır (bir rivayete göre evlatlıktır).  Ailem bu çocuklarla komşudur. Aynı evde altlı-üstlü oturmuştur. Oğlunun adı Esat, kızının adı Leyladır”.

Hüseyin Avni Beyin kızı Leyla Hanım kendi ağzından anlattıklarına beyefendinin annesi bizzat şahit olur.

1930’lu yıllar. Leyla 17-18 yaşlarında genç bir kızdır.  Babasını kaybetmiş ve bayramlar babasız geçer. Bayramların birinde anne ve babalarıyla bayramlık alışveriş yapan genç kızları görür genç Leyla. Vitrinden içeri şöyle bir bakar,  birde kendi sefil haline bakar. Öyle bir iç çeker ki sanki yüreği tutuşur.

İçinden geçen “ah, keşke babam da hayatta olsaydı da bayramlığımı alsaydı” olur. Koskoca 57. Alay Komutanı Hüseyin Avni Bey’in kızı mahzundur, boynu büküktür.

Yapacak bir şeyi yoktur, yoluna devam eder. Sözü bitiren Leyla’nın iç çekişi gerçek sahibi tarafından duyulur. Elini cebine atar, cebinde küçük bir çıkın ve içinde bayramlık almaya yetecek kadar para vardır. Leyla’nın gözleri dolar, gerçek sahibi gönülden talebini kabul etmiştir.

Bunu anlatan yol arkadaşım “anneannemin şahit olduğu, torunlarına ve çocuklarına canlı olarak aktardığı bu olayı her anlatışında gözyaşlarını tutamazmış” der ama kendisi de kopmuştur. İşte böyle.

Şehitlerimizin ve kaybettiğimiz kıymetlilerimizin ruhu şad olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR