21. Yılında 28 Şubat Mağdurları - "28 Şubat'ın En Önemli Aktörlerinden Biri Fetö'dür"

21. Yılında 28 Şubat Mağdurları - "28 Şubat'ın En Önemli Aktörlerinden Biri Fetö'dür"
28 Şubat döneminde yaşanan hak ihlallerine karşı verdiği hukuk mücadelesiyle tanınan Avukat Hüsnü Tuna:- "O dönemin önemli aktörlerinden biri de FETÖ'dür. MGK'de işlenen İslami örgütlerin bilgileri, dokümanları, FETÖ'den temin edilmiş, onlar tarafından su

İSTANBUL (AA) - MURAT PAKSOY - 28 Şubat döneminde üniversiteler başta olmak üzere yaşanan hak ihlallerine karşı yürütmeyi durdurma davaları açarak verdiği hukuk mücadelesiyle tanınan Avukat Hüsnü Tuna, o dönemin önemli aktörlerinden birinin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olduğunu belirterek, "MGK'de işlenen İslami örgütlerin bilgileri, dokümanları, FETÖ'den temin edilmiş, onlar tarafından sunulmuş ve orada gerekli icraatlar yapılmıştır." dedi.

Türkiye demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yerini alan ve toplumda derin izler bırakan 28 Şubat 1997 darbesinin ardından uygulamaya konulan kararlar, aradan 21 yıl geçmesine rağmen o günleri yaşayanların ve söz konusu kararlara karşı sesini yükseltenlerin hafızalarında hala tazeliğini koruyor.

28 Şubat döneminde yaşanan hak ihlallerine karşı verdiği hukuk mücadelesiyle bilinen şimdi ise FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi davaları ve "Selam Tevhid'de kumpas" gibi FETÖ aleyhine açılan davaları takip eden Avukat Hüsnü Tuna, söz konusu dönemde yaşadıklarını anlattı.

Tuna, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat gibi dönemlerin asla unutulmaması gerektiğini ifade ederek, 28 Şubat sürecini yaşamayan nesillerin o günün sıkıntılarını bilmediğini söyledi.

Bu süreçte bazı avukatlar olarak iyi bir imtihan dönemi geçirdiklerine inandıklarını belirten Tuna, 1987'de üniversitelerde başörtüsü yasağının getirildiği dönemde verdiği hukuk savaşının 28 Şubat döneminde başörtüsü yasaklarına karşı mücadelede kendisi için bir tecrübe oluşturduğunu dile getirdi.

Tuna, 1997 yılından itibaren yaşananların sadece "kılık, kıyafet" olarak anılmaması gerektiğini vurgulayarak, bu sürecin yaklaşık 10 yıllık bir hazırlık dönemiyle bina edildiğini aktardı.

Özü itibarıyla düşman konseptine din konulduğu için dini unsurların hayata yansıyan her yönünün bu darbeden etkilendiğini belirten Tuna, başörtüsü ve kılık, kıyafet sorununun bunlardan sadece biri olduğunu kaydetti.

Tuna, "dini tehlike"nin birinci derecede tehlike olduğunu göstermek açısından 28 Şubat öncesinde 1990'lı yıllarda yoğun bir şekilde İslami terör olgusunun hazırlandığı bir dönemin yaşandığına dikkati çekerek, "O zaman işlenen Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Turan Dursun gibi özellikle toplum tarafından siyasi görüşleriyle bilinen insanlar öldürülmek suretiyle İslami bir terör algısı oluşturuldu ve bu İslami terörü gerçekleştirdiği iddia edilen, 'İslam' kelimesini kullanan, Hizbullah, İslami Hareket gibi örgütler ihdas edildi ve bu örgütlerle suçlanmak suretiyle belirli bir gençlik kesimi uzun süreli hapis cezalarına mahkum edildi." diye konuştu.

- "Etkisi çok derinlere nüfuz etti"

Tuna, 28 Şubat darbesinin, toplumda dini unsurun yansıdığı her alanda uygulamasını gösterdiğine vurgu yaparak, "Bu açıdan etkisi çok daha derin, halkın nezdinde çok daha derinlere nüfuz etmiş, çok daha yaygın olmuştur. 'Bin yıl sürecek' düşüncesinin arka planında yatan şey de oydu." dedi.

İmam hatiplerde çalışan memurların başörtüsü sıkıntısının daha önce olmadığını ancak o dönemde alınan bir kararla başörtüsüyle okula alınmadığını dile getiren Tuna, Cerrahpaşa ve Çapa tıp fakültelerinde bazı öğrencilerin başörtüsü nedeniyle sınavlara alınmadığını anımsattı.

- "Başörtülü doktor kütüphaneye kapatıldı"

Tuna, bu uygulamaya ilişkin de okul yönetimince herhangi bir yazılı belge verilmediğini, bunu belgelemek istediklerinde de sorun yaşadıklarını aktararak, şöyle devam etti:

"(Aç başını gir, açmazsan giremezsin) diyordu. Noterleri götürerek kapılarda tespit yapıyorduk. O zaman her noter de gitmiyordu. Gelen noterlerle öğrencilerin sınava alınmadığını belgeleyerek dava açtık. Bir veya iki mahkemede yürütmeyi durdurma kararı verdiler ve hemen peşinden yapılan itirazla karar bozduruldu. Sonra o durdurma kararı veren hakimlerin hepsi, başka yerlere gönderildi. Bundan sonra da kimse yürütmeyi durdurma kararını veremez oldu."

Eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde kürsü başkanlığı yaptığı dönemde yanında çalışan bir kadın doktordan başörtüsünü çıkarmasını istediğini belirten Tuna, "Kadın doktor, bunu kabul etmeyince kütüphanede görevlendirildi. Doktor içerideyken kapı arkasından kilitleniyor ve sadece ihtiyaç gidermek için o kütüphanenin kapıları açılıyor. Bununla ilgili de suç duyurusu yapmıştık. Dolayısıyla o dönemde uygulanan şeylerin insani, vicdani, ahlaki ve yasal olarak hiçbir kuralı yok. Onun için o dönemin unutulmaması gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "Atılanlardan hiçbirisi FETÖ'cü değil"

Tuna, o dönemin önemli aktörlerinden birinin de FETÖ olduğuna dikkati çekerek, "Nitekim FETÖ sanığı, Ali Fuat Yılmazer, 28 Şubat sürecinde şeriatçı örgütlerle ilgili Genelkurmay Başkanlığı'nda brifingler verdiğini, darbeyi yönetenleri bilgilendirdiğini kendisi ifade etti. Dolayısıyla MGK'da işlenen İslami örgütlerin bilgileri, dokümanları, FETÖ'den temin edilmiş, onlar tarafından sunulmuş ve orada gerekli icraatlar yapılmış." dedi.

Tuna, 15 Temmuz darbesine teşebbüs edenlerin büyük çoğunluğunun 1997-2000 yıllar arasında akademiye girmiş insanlardan oluştuğunu anlatarak, "28 Şubatçılar, 'Biz bunu FETÖ'ye karşı yaptık, bu darbeyi ve askeriyeden attıklarımızın hepsi FETÖ'cü diyorlar' ama atılanlardan hiçbirisi FETÖ'cü değil. Dolayısıyla FETÖ, 28 Şubat darbesine her yönüyle lojistik, maddi, toplum üzerinde yer etmesi için yerleşmesi için etkisini göstermesi için gerekli tüm çalışmaları onlarla birlikte yapmış bir örgüttür." diye konuştu.

- "Mahkumiyet kararlarına çözüm üretilmeli"

Bu darbeye karışanların bir kısmının yargılandığını ancak bunu yeterli görmediklerini anlatan Tuna, bu darbenin asıl uzantıları olan sermaye ve medya ayağının da yargılanması gerektiğini söyledi.

Tuna, bu dönemde yasa dışı İslami örgütlerle bağlantıları oldukları gerekçesiyle birçok insanın hüküm giydiğini anlatarak, "Hüküm giyen insanların içerisinde suç işlemiş olanların bulunduğunu ancak büyük çoğunluğunun soyut iddialarla sırf İslami çevreler içinde yer almasından dolayı hüküm giydiklerini ve ağır şartlar altında mahkum edildiğini düşünüyorum. Onlarla ilgili çözüm üretilmesi gerektiğini düşünüyorum." şeklinde konuştu.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.