ANALİZ - İngiltere'de muhalefet liderine karşı antisemitizm kampanyası

ANALİZ - İngiltere'de muhalefet liderine karşı antisemitizm kampanyası
İngiltere’de ana muhalefetteki İşçi Partisinin lideri Corbyn, parti içi muhalefetin ve medyanın başlattığı antisemitizm kampanyasının hedefi haline getirildi

LONDRA (AA) - TAYFUN SALCI - İngiltere'de ana muhalefetteki İşçi Partisinin lideri Jeremy Corbyn, parti içi muhalefetin ve medyanın başlattığı antisemitizm kampanyasının hedefi haline getirildi.

Filistinli gruplar ile ilişkileri nedeniyle medyanın ve İsrail lobisinin merceği altında bulunan Corbyn, milletvekili Naz Shah ile eski Londra Belediye Başkanı Ken Livingston’ın son çıkışlarıyla birlikte bir kez daha antisemitizm suçlamasına muhatap oldu.

Shah ve Livingston'ın parti üyeliğini askıya alan Corbyn, şimdi de geç harekete geçmekle itham ediliyor. Medya ve parti içi muhalefet, antisemitizmle suçladıkları iki ismin partiden atılmalarını talep ediyor.

Gölge içişleri bakanı ve Corbyn'in geçen yıl yapılan genel başkanlık yarışındaki rakiplerinden Andy Burnham, "Bu iddialar ortaya atıldığında gereken şekilde ve hızla ele alınmadı" derken, Yahudi kuruluşu The Board of Deputies of British Jews Başkanı Jonathan Arkush da Corbyn’i parti içindeki antisemitler ile mücadele iradesinden yoksun olmakla suçladı. Arkush, “Bunlar maalesef partinin liderinin, parti içindeki antisemitler ile mücadele için siyasi iradesinin olmadığı şeklindeki izlenimi ve algıyı pekiştiriyor" ifadesini kullandı.

İngiltere Başbakanı David Cameron da tartışmaya katılarak "İşçi Partisi'nin bir antisemitizm problemi olduğu açık" değerlendirmesinde bulundu.

İşçi Partisinin eski milletvekillerinden George Galloway ise Corbyn'in Shah ve Livingston'ın üyeliklerini askıya almasının yanlış olduğunu belirterek, "Koşmazsanız kimse sizi kovalayamaz. Corbyn koşmaya başladı, medya da kovalıyor" ifadelerini kullandı.

-Müslüman aday da Corbyn karşıtı

Corbyn’i hedef alan ve antisemitizm ile suçlayan partililer arasındaki en ilginç isim ise gelecek hafta yapılacak Londra Belediye Başkanlığı seçimlerinde partinin Müslüman adayı Sadık Khan.

Khan, parti içindeki antisemitizm tartışmasında Corbyn'in geçen yıl yapılan genel başkanlık yarışındaki rakipleri Yvette Cooper ve Liz Kendall'ın da bulunduğu muhalif grupla hareket etti.

Khan, Shah ve Livingston'la ilgili olarak basına yaptığı açıklamada, "İşçi Partisi liderliği açıkça antisemitik açıklamalara yönelik gereken önlemi almıyor. Parti liderliği harekete geçmeli" dedi. Khan, genel başkanlığa geldiğinden bu yana Corbyn’e yönelik antisemitizm suçlamasında bulunuyor.

- İsrail'i eleştirme hakkı

İşçi Partisi, 2014'te Facebook sayfasında "İsrail’in ABD’ye taşınması" önerisi yapan bir paylaşımı dolayısıyla Pakistan asıllı milletvekili Shah’ın üyeliğini askıya almıştı. İngiliz kamu yayım kuruluşu BBC'de dün katıldığı bir programda Shah'ı savunan eski Belediye Başkanı Ken Livingston'ın üyeliği de askıya alındı.

Livingston, Shah’a yöneltilen antisemitizm suçlamalarına karşı çıkmış, İsrail devletini eleştirmek ile antisemitizmin birbirine karıştırılmaması gerektiğini söylemişti.

Shah’ın söz konusu paylaşımı yaptığı günlerde "İsrail’in Filistin’e yönelik vahşi bir saldırı başlatmış olduğunu" hatırlatan Livingston, paylaşımın bu bağlam içinde değerlendirilmesi çağrısını yapmıştı.

İsrail lobisinin İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’i Hitler’e benzeterek bir propaganda kampanyası yürüttüğünü savunan Livingston, "Corbyn parti lideri olduğu andan itibaren kendisi ve çalışma arkadaşları antisemitizmle suçlanmaya başladı. Basit gerçek şu ki Filistinlilere muamelesi ile dünyadaki en vahşi rejimlerden birini eleştirme hakkına sahibiz" değerlendirmesini yapmıştı.

- Medyanın hedefi

Geçen eylül ayında yapılan seçimle İşçi Partisi liderliğine seçilen Corbyn, göreve geldiği ilk günden itibaren İsrail meselesindeki Filistin yanlısı tutumu nedeniyle bazı çevrelerin hedef tahtasına yerleştirildi. Corbyn'in Hamas ile Hizbullah gibi örgütlerin temsilcileriyle ilişkileri sık sık medyanın gündemine getiriliyor.

İngiltere’de ve Lübnan’da Hamas ve Hizbullah üyeleri ile bir araya gelen Corbyn'in, bu konuda kendisine yöneltilen suçlamalara verdiği, "Bir barış süreci başlatılabilmesi için derin görüş ayrılığı içinde olduğunuz kişilerle de konuşulabilmesi gerektiğine inanıyorum. İsrail, Hizbullah ve Hamas’ı içeren görüşmeler olmadıkça bir barış süreci yaşanamayacağını bence herkes biliyor" şeklindeki yanıtı da muhalifler tarafından yeterli bulunmuyor.

İngiliz medyası da genel başkanlığa geldiği günden bu yana düzenli olarak Corbyn’in Filistinli grup ve kişiler ile ilişkilerini gündeme taşıyor. Corbyn’in seçim kampanyasına bağış yapanlar arasında yer alan Filistinliler, katıldığı toplantılar ve mitingler, İşçi Partisi liderinin “terör”le bağlantısına kanıt olarak öne sürülüyor.

- Parti tarihindeki en büyük oyu aldı

Genel başkanlığa son dakikada adaylığını koyan ve bütün tahminlerin aksine seçimi parti tarihindeki en büyük oy oranı olan yüzde 59,5 ile kazanan Corbyn, partiyi “yeni sol” olarak konumlandıran Tony Blair döneminden kalma isimlerce “aşırı sol” olarak nitelendiriliyor.

Parti liderliğine gelmesi ile birlikte İngiltere’deki teamüle göre oluşturması gereken gölge kabineye eski dönemden kalma milletvekillerini alarak partinin meclis grubu ile uzlaşmaya gitmeyi deneyen Corbyn, muhalif gölge kabine üyelerinin kendisi aleyhine zaman zaman yaptıkları çıkışlar nedeniyle zor durumda kaldı.

- Savaş karşıtı

Daha ziyade genç seçmenler tarafından desteklenen Corbyn, Savaşı Durdur Koalisyonu’nun bir süre başkanlığını yaptığı için de medyanın ve parti içi muhalefetin hedefi oldu.

Muhtelif sendikalar ile sivil toplum kuruluşlarını çatısı altında toplayan platform, İngiltere’nin başta Irak olmak üzere dış askeri müdahalelerine karşı yürüttüğü güçlü kampanyalar ile biliniyor.

Savaşı Durdur Koalisyonu’nun 2004’de yayımladığı bildiride kullandığı "Koalisyon Irak’ın işgaline son verilmesi ve bütün İngiliz birliklerinin Irak’tan geri çekilmesi çağrısını teyit eder ve Iraklıların bu amaca yönelik olarak uygun gördükleri her vasıtayla verdikleri mücadelenin meşruiyetini tanır” ifadeleri, Corbyn’i iç kamuoyu nezdinde zor durumda bırakmak için her vesileyle hatırlatılıyor.

İngiltere Başbakanı David Cameron da Corbyn’i nükleer silahlanma politikasına karşı açıklamaları nedeniyle çeşitli defalar "ulusal güvenlik tehdidi" olarak nitelendirdi.

- Corbyn'i asker de hedef aldı

Sunday Times gazetesinin 20 Eylül nüshasında adı açıklanmayan "üst düzey bir komutan"nın, Corbyn'in bir gün başbakan olması ihtimaline karşı şu sözlerine yer verilmişti:

“Ordu bunun yanında yer almayacaktır. Kurmaylar bir başbakanın bu ülkenin güvenliğini tehlikeye atmasına izin vermez ve benzer insanlar ellerindeki bütün imkanları kullanıp öyle veya böyle bunu engellerler. Ülkenin güvenliğini bir asiye emanet edemezsiniz.”

Adı gizli askeri yetkili,Corbyn'in muhtemel başbakanlığında orduda toplu istifalar yaşanacağını ve bunun bir isyana kadar varacağını da sözlerine eklemişti.

Genelkurmay Başkanı Nicholas Houghton da kısa bir süre sonra yaptığı BBCye yaptığı açıklamada, Corbyn'in nükleer silahlara karşıt tutumuna atıfla, "Bu düşüncenin iktidara gelmesi beni kaygılandırır" ifadesini kullanmıştı.

Corbyn, İngiltere’nin Suriye’deki hava operasyonlarına katılması için aralık ayında parlamentoya getirilen tezkere konusunda da kendi milletvekillerinin ve gölge kabine üyelerinin bazılarının hedefi haline geldi. Tezkereye karşı pozisyon alan Corbyn, parti grubunu oylamada serbest bıraktı ancak yine de medyanın hücumundan korunamadı.

- "Parti içi darbe" senaryoları bitmedi

Genel başkanlığa geldikten sonra ilk ciddi seçim sınavını geçen aralık ayında Oldham’daki ara seçimde veren Corbyn, kamuoyu yoklamalarının büyük bir mağlubiyet beklediği bölgede, ezici bir zafer kazandı. Ara seçim zaferi muhalifleri bir süre susturdu ise de Corbyn’e karşı "parti içi darbe" senaryoları son bulmadı.

Corbyn'in genel başkanlığa seçildikten sonra katıldığı bir resmi anma töreninde ulusal marşı söylememesi de eleştiri konusu yapılmıştı. Cumhuriyetçi görüşleri ile bilinen Corbyn'in, ana muhalefet lideri olarak üyeleri arasında girdiği ullusal güvenlik meclisine kabul töreninde, kurulun doğal başkanı Kraliçe II. Elizabeth'in önünde diz çöküp çökmeyeceği de muhafazakar medyanın İşçi Partili siyasetçiye karşı kampanyasında önemli bir tema olmuştu.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.