AYDINALP: TÜRK UNCULARI DÜNYA LİDERİ

AYDINALP: TÜRK UNCULARI DÜNYA LİDERİ
TUSAF Genel Başkan Yardımcısı, Orta Anadolu Un Sanayicileri Derneği Başkanı ve Aydınalp Un Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Aydınalp, un ihracatının Türkiye’nin önemli ihracat kalemlerinden biri olduğunu söylerken, dünya pazarının yüzde 25’inin Türk ihracatç

TUSAF Genel Başkan Yardımcısı, Orta Anadolu Un Sanayicileri Derneği Başkanı ve Aydınalp Un Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Aydınalp, un ihracatının Türkiye’nin önemli ihracat kalemlerinden biri olduğunu söylerken, dünya pazarının yüzde 25’inin Türk ihracatçıların elinde olduğunu dile getirdi. Dünya un ihracatı konusunda Türkiye’nin 1. olduğuna dikkat çeken Aydınalp, un ithalatı yapan ülkelerde 4 kişiden 1’inin Türk unu yediğini söyledi.

Bu yıl Türkiye’de buğday verimi nasıldı? Bununla beraber sektör olarak siz un ihracatı için buğday ithalatı yapıyorsunuz, bunu da anlatabilir misiniz?

-İlk önce buğday ithalatı olayını açıklayayım. Biz buğday üretiminde kendi kendine yetebilen bir ülkeyiz. Bununla beraber un ihracatında da dünya birincisiyiz. Biz ihraç edeceğimiz unun karşılığı olan buğdayı ithal ediyoruz. Bunu açacak olursak; biz buğday ithalatını dahilde işleme izin belgesi ile yapıyoruz. Yani ekonomi bakanlığına biz X dolardan şu ülkelere un ihracatı yapacağız diyoruz. Bunun bir hesaplama metodu var. O yapıldıktan sonra ihraç edeceğimiz unu, şu ülkelerden yaptığımız buğday ithalatı ile karşılayacağız diyoruz. Bu onayı aldıktan ürettiğimiz unu ihraç edip, sonra ithalat yapabiliyorsunuz.

Rekolteye gelecek olursak; bizim buğdayımız kendimize yeter. Yani buğday üretiminde kendi kendine yetebilen bir ülkeyiz. Hem TÜİK ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nin verilerine baktığımız zaman bölgelere göre değişiklik göstermekle birlikte Ülke olarak geçen senenin yüzde 6-7 üzerinde bir buğday üretimi gerçekleştirdik.

Bizim ithalatımız ihracat karşılığı hammadde temini içindir. 2016 yılında Türkiye un, makarna, irmik, bulgur, pasta, bisküvi, kek gibi ürünlerden 5 milyon ton ihracat yapmış, bunun karşılığı Ülkemize 2,5 milyar dolar döviz kazandırmıştır. Yapılan bu 5 milyon ton mamul maddenin karşılığında ise 6,9 milyon ton buğday ithal etmiştir. Yani biz yurtdışından hammadde alıp, onu işleyip katma değer katarak ihraç ediyoruz. İşin aslını bilmeyen kişilerin, her limanda gördükleri buğday yüklü gemiden sonra ‘Türkiye buğdayı ithal ediyor’ söyleminin gerçeği yansıtmadığını da belirtmek isterim.

RUSYA’YA KARŞI DURUŞ SERGİLEDİK

Buğday ithalatında Rusya ile problem yaşamış, yeni pazarlar bulmuştuk. Bunun etkisi nasıl oldu?

-Geçtiğimiz aylarda Rusya bizden yaptığı ihracatta problem çıkarınca biz de buğday ithalatında Rusya’yı tercih etmeyerek, devletimizin yanında durduk. Elbette kendimize yeni pazarlar bulduk, gerekli buğdayı ithal ettik. O gün için söylüyorum; 200 dolarlık buğdayı 210-215 dolarlardan aldık. Yalnız biz bu zararı bile bile yaptık. Rusya’nın o gün için bu duruşu görmesi gerekiyordu. Bununla birlikte biz sektör olarak devletimizin yanında yer aldık.

LİDERLİĞİMİZ SÜRÜYOR

Şu anda un ihracatında dünya liderliğimiz devam ediyor mu?

-Geçen seneye göre ihracat rakamlarında biraz düşüş yaşansa da liderliğimiz devam ediyor. 2016 Kasım sonu rakamımız 3 milyon 250 bin ton, 2017 Kasım sonu rakamımız ise 3 milyon 150 bin ton olarak gerçekleşmiş. Geçen seneye göre ilk 11 ayın un ihracatında çok az bir düşüş görünse yılsonu rakamlarını beklemek lazım. Az da olsa bu düşüşün nedeni Sudan’a son iki yıldır yaptığımız un ihracatının sona ermesi. Sudan’a çok fazla mal göndermiştik. Sudan’da değişen hükümet un yerine buğday ithal etmeye başladı. Bu azalma da bundan kaynaklandı.

Bu öngördüğünüz bir azalma mıydı?

-Elbette. Sudan, daha önce yoktu. Sadece 2015 ve 2016’da bir toplu alım yaptı. Bizim için önemli olan bu şekildeki toplu işlerin dönemsel ihracat değil, fazla ülkeye daha düzenli ihracat yapabilmek önemli. Sektör şu anda normaline döndü. Yine dünya un ticaretindeki pazar payımız yüzde 23-25 arasında değişiyor. Bu da bizi dünya lideri yapıyor.  Şu anda 161 ülkeye Türk unu giriyor. Uluslararası un ticaretine dahil olan kişilerde 4 kişiden 1’i Türk unu yiyor diyebiliriz.

BUĞDAY EKİMİNDE DİKKAT ÇEKEN DURUM

Gelecek sene için bir öngörünüz ya da çalışmanız var mı?

-Diğer ihracatçılarda olduğu gibi bizde de bazı değişkenler durumu belirler. Bunlardan bazıları; devletin politikası, doların durumu, buğdayın fiyatı olarak sıralanabilir. Yine de bu değişkenler bizim 1 milyar doların üzerindeki ihracatımızı çok fazla oynatmaz. En fazla etkilese artı eksi yüzde 10 etkiler. Bizi en çok etkileyecek durum, Türkiye’de ekmeklik buğday ekiminin azalması.

Neden?

-Şu anda Türkiye’de ekmeklik buğday ekiminde azalma var. Bunu daha önceki TMO ve sera toplantılarında da anlattım. Çiftçi de esnaf. Buğday ekersem şu kadar masraf ederim, şu kadar para kazanırım diye hesabını yapıyor. Özellikle bizim bölgemizde mısır ekimine bir kayma var. Mısırda farklı tohumlarda çok fazla tonaj alındığı için buğdaya tercih ediliyor. Adana, Güneydoğu ve Ege bölgelerinde de pamuğa bir miktar kayış görülüyor. Buğdayın getirisi, primi ve desteği diğer ürünlere göre az.

Nasıl çözülecek?

-İlk önce şunu altını çizerek belirtmek isterim ki, Türkiye’de buğday ekim alanları kritik sınır değerlerinin altına inmiştir. On yıl önce 9 milyon hektar olan buğday ekim alanının giderek azalarak sınır değer olan 8 milyon hektarın altına inmiş ve 7,7 milyon hektara kadar düşmüştür. Bu yönde bir devlet politikası geliştirilmesi gerekiyor. Çiftçinin bir şekilde buğday ekimine yönlendirilmesi gerekiyor. Stratejik bir ürün olan buğdayın ekonomik cazibesinin arttırılması için, özellikle bölgesel farklılıklar göz önüne alınarak prim destekleri acilen yükseltilmelidir. 

LİSANSLI DEPOCULUK ÇÖZÜM SAĞLAYACAK

Bizde de artık çiftçiliğin profesyonelleşmesi gerekmiyor mu? Kendi yetebilir üreticiden daha profesyonel, mekanize olmuş, büyük alanlarda teknolojik makinelerle ekim yapan çiftçilere geçiş yapmamızın zamanı gelmedi mi?

-Bu söylediğiniz bizim ülkemizde biraz zor. İnsanımız kendi ufak tarlalarında geçimini sağlamaya çalışıyor. Bazı çiftçilerimiz de aileden kalan toprakları tam verimli kullanamıyor.

Ya da üretici kooperatifleri bu yönde bir adım mı?

-Bu konuda çok farklı çözümler var. Bu da bir yolu. Bu konuda tarımda ileri gitmiş ülkeleri inceliyor, çözümler üretiyoruz. Lisanlı depoculuk da bunun adımlarından biri. Devletimizin de bu konuyla ilgili önemli çalışmaları var. TMO ve Tarım Bakanlığı’nın önemli çalışmaları var. Konya Ticaret Borsası da bu yönde önemli yatırımlara imza attı. Lisanslı depoculuk kooperatifleşmenin bir modeli. Kooperatiflere de gerek duymadan bu durumu sağlayabilecek bir gelişme.

BORSA ÖNCÜLÜK YAPIYOR

Bir çeşit üretim ya da pazarlama modellemesi gibi…

-Bunun ilk ayağı çiftçi ayağı. Çiftçi ürününü üretecek, TMO yavaş yavaş piyasadan çekilerek, regülasyon görevini yürütecek. Çiftçi malını harman hasat zamanı dediğimiz zaman TMO gibi ürünlerini lisanslı depoya teslim edecek, ürün senedini alacak. İstiyorsa bu senedi anında paraya çevirecek, istiyorsa bankalarda kredilendirecek, değer kazandıracak. Lisanslı depoya ürün verildiği zaman stopaj vergisiyle ilgili bir avantaj var. Yine depo kirasının önemli bir bölümünü devlet destekliyor. Yakında çıkacak bir destekleme de tarladan lisanslı depoya gelinceye kadar ürünün nakliye masrafının bir kısmını devlet karşılayacak. Yani lisanslı depolar birçok anlamda artılar sağlayacak.

Çiftçinin bakış açısı nasıl, kabul gördü mü lisanslı depolar?

Kabul gördü. Herkes oldukça memnun. Konya Ticaret Borsamız da bunun öncülüğünü yaptı. Organizenin karşısında ASLİDAŞ olarak 100 bin tonluk bir lisanslı depo yatırımı yaptı. Yine Yunak’ta yeni bir deponun inşaatına başlıyor. Yine TMO’nun Yunak’taki tesislerini borsa olarak kiraladık. Borsamız 20’nin üzerinde lisanslı deponun da sınıflandırma ve yetkilendirmesini yapıyor.

Siz aynı zamanda sektörünüzle ilgili 3 önemli kurumun icra kurulundasınız. Türkiye Un Sanayicileri Derneği (TUSAF) Başkan Yardımcısı, Orta Anadolu Un Sanayicileri Derneği Başkanı ve Ulusal Hububat Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyorsunuz. Bu kurumlarda ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

-Biz bu anlamda köprü görevi üstleniyoruz. Tarımda devletimizin özellikle eli üzerimizde olmalı. Bu anlamda bölgemiz ve devletimiz arasında köprü görevi üstleniyoruz. Buradaki gelişmeleri anlatıyoruz. Bölgenin ihtiyacını anlatıyoruz… Devletimizin tarımsal anlamda bilgilenmesini sağlıyoruz.

ELEKTRONİK ORTAMDA DEĞERLENDİRME FIRSATI

Lisanslı depo tam anlamıyla nedir?

-2005'te Türkiye'de lisanslı depoculuğun yasası çıktı. Gümrük Ticaret Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’nın ortak bir projesi. Alımları yıllardır Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) yapar. Stoklama kapasiteleri sınırlı ve yeni ilaveler yapamadı. Bir yıl 7-8 milyon ton ürün aldı, diğer yıl 1,5-2 milyon ton aldı. Yollarda buğday lodaları hep gördük. Toprağın altına gömdük buğdayı saklamak için. Satılmadığı zaman bu buğdayın 3-4 yıl toprağın altında kalmışlığı var. Ürün sağlıklı kalmayabiliyor. Tüketiciye de ulaştırılması zordu. Devletimiz de bu işi ihtiyaç olan yerlerde kurumlar ve özel sektöre bıraktı. İhtiyaç olan yerlerde lisanslı depolar kullanıldı. Türkiye genelinde 3 milyon ton civarında lisanslı depo var. Çoğunluğu da Anadolu yoğunluklu kuruldu.

Benim anladığım çiftçi ürününü, ürün senedi karşılığında lisanslı depoya bırakacak. Bu senedi de ne şekilde değerlendireceğine kendisi karar verecek?

-Aynen öyle. Sıra beklemeyi ortadan kaldırarak, belgesiyle kendine en yakın lisanslı depoya ürününü verecek. Bu ELÜS denilen elektronik ürün senedi ile değerlendirilecek. Bunun bir sonraki adımı da elektronik ortamda bu senetlerin alınıp satılması. Şu anda borsamızda bu yapılıyor. Bunun daha da genişlemiş haline geçiş planlanıyor.

RÖPORTAJ: ULAŞ İNBAŞI-PUSULA

 

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.