Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü Kalın:

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü Kalın:
"İslamofobi, gerek İslam ve Batı ilişkilerini zehirleyen bir unsur olarak gerek ırkçılığın yeni bir türü olarak gerekse de birlikte yaşamayı zorlaştıran hatta yer yer imkansızlaştıran bir mesele olarak, üzerinde ısrarla durulması gereken bir konudur"- "Ne

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, "İslamofobi, gerek İslam ve Batı ilişkilerini zehirleyen bir unsur olarak, gerek ırkçılığın yeni bir türü olarak, gerekse de birlikte yaşamayı zorlaştıran hatta yer yer imkansızlaştıran bir mesele olarak, üzerinde ısrarla durulması gereken bir konudur." dedi.

Kalın, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfında (SETA) "2015 Avrupa İslamofobi Raporu"nun sunumu dolayısıyla düzenlenen panele katıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan Kalın, Ankara ve İstanbul'daki terör saldırılarında ve terör örgütüne yönelik operasyonlarda şehit düşenlere Allah'tan rahmet diledi.

Bugünün Nevruz Bayramı olduğunu anımsatan Kalın, "Nevruz barışın, bir arada yaşamanın, yeniden hayat bulmanın bayramıdır." diye konuştu.

Dünyadaki bütün Türklerin, Kürtlerin ve nevruzu kutlayan bütün halkların nevruzunu tebrik ettiğini belirten Kalın, "Nevruzu bir husumet, kin ve nefret aracı haline getirenlere karşı, biz her zaman inat ve kararlılıkla nevruzun barış, bir arada yaşama ve insanlık bayramı olduğunun altını çizmeye devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

SETA'yı, hazırlanan "2015 Avrupa İslamofobi Raporu"ndan dolayı kutlayan Kalın, çalışmanın son yıllarda önemli bir boşluğu dolduracağını kaydetti.

Raporun her yıl yayınlanacak olmasından duyduğu memnuniyeti ifade eden Kalın, şunları söyledi:

"Bu raporun, İslamofobi, Müslüman karşıtlığı, nefret suçları ve ayrımcılık konularında çok önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum. Rapor, gerek yaptığı teorik tartışmalar, gerekse de sahadan derlediği veriler açısından büyük kıymet arz ediyor. Bunun yanında rapor, gerek Avrupa'daki siyasetçilere gerek sivil toplum kuruluşlarına gerekse diğer aktörlere önemli politika tavsiyelerinde de bulunuyor."

- "Bu sorunun ırkçılık meselesi olarak ortaya konulması gerekiyor"

Kalın, İslamofobinin özünde bir ırkçılık türü olduğuna dikkati çekerek, bunun bir sorun olarak kabul edilmesi ve üzerine de kararlılıkla gidilmesi gerektiğini vurguladı.

İnsanların kafataslarının ölçülmesi, biyolojik verilerine göre tasnif edilmesi ve "üstün ırk" gibi ifadelerle tanımlanması nedenleriyle 20. yüzyılın biyolojik ırkçılık çağı olduğunu anlatan Kalın, büyük bedeller ödendikten sonra bunun yerini esnek ve kültürel ırkçılığın aldığını bildirdi.

Bugün ise bunlara ilave edilmiş yeni ırkçılık türleri bulunduğunu, artık dini ırkçılığın söz konusu olduğunu belirten Kalın, şöyle konuştu:

"Müslümanlara karşı yapılan dini, etnik ve kültürel ayrımcılığa baktığımızda bütün bu unsurların aynı zamanda bu kavramın içinde olduğunu görüyoruz. Bazen Müslümanlara Pakistanlı olduğu için, Arap olduğu için, Türk olduğu için nefretle yaklaşılıyor. Dolayısıyla bütün bu farklı ırkçılık türlerini içinde barındıran bir kavram haline gelmiş durumda. O yüzden de bu sorunun artık bir ırkçılık meselesi olarak ortaya konulması gerekiyor. Tam da bu noktada bizim uzun yıllardır uğraştığımız bir konuyu soru olarak ortaya atmamız gerekiyor. Biz AGİT'ten BM'ye kadar Batılı muhataplarımızla bu konuyu konuştuğumuz zaman, bize hep 'İslamofobi ile ilgili yeni bir tanım ve hukuki düzenleme yapmaya gerek yok. İslamofobi zaten bir ayrımcılık türü olarak, diğer ayrımcılık ve ırkçılık kapsamına girmektedir' dediler. Ama acaba pratikte bu böyle mi oluyor? Dolayısıyla buradaki temel sorun ayrımcılık ve ırkçılıkla ilgili mevcut hukuki düzenlemeler İslamofobi sorununu ortadan kaldırmak için yeterli midir, değil midir? Hukukçuların bu sorunu etraflıca ele alması gerekiyor."

- "Sorun olduğunu kabul edip, etraflı çalışmalar yapılmalı"

İbrahim Kalın, "Ben" ve "öteki" kavramlarının bütünüyle oradan kaldırılmasının mümkün görülmediğini, burada önemli olanın "ben" ile "öteki" arasında sağlıklı ve otantik bir ilişkinin kurulabilmesi olduğunu belirtti.

İslamofobi'nin araçsallaştırılmasının ülkelerin kendi siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunlarını çözmek yerine İslamofobi üzerinden öteleme çabası olarak tanımlanabileceğine işaret eden Kalın, "Bir tarafta çoğulculuktan, çok kültürlülükten, kozmopolitlikten bahsederken, öbür taraftan bakıyorsunuz bir anda Batı'daki çok kültürlülük tartışmaları İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda bir anda daralıyor, sınırları bir anda gerilemeye başlıyor." diye konuştu.

Kalın, DAEŞ ve El Kaide gibi terör örgütlerinin İslamofobi endüstrisine malzeme ürettiğine ve İslamofobi içeren söylemlerin ise DAEŞ ve El Kaide gibi örgütleri beslediğine dikkati çekerek, bu süreçte Müslümanların iki kere kurban edildiğini vurguladı.

İslamofobinin çağın önemli meselelerinden biri olduğunu kaydeden İbrahim Kalın, sözlerine şöyle devam etti:

"İslamofobi, gerek İslam ve Batı ilişkilerini zehirleyen bir unsur olarak, gerek ırkçılığın yeni bir türü olarak, gerekse de birlikte yaşamayı zorlaştıran hatta yer yer imkansızlaştıran bir mesele olarak, üzerinde ısrarla durulması gereken bir konudur. Bunun bir sorun olduğunu kabul edip, bununla ilgili etraflı çalışmalar yapılması gerekiyor. SETA Vakfının hazırladığı rapor çok önemli bir çalışma. Bu sorunun çözümüne dönük önemli adımların atılmasına vesile olur."

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.