FETÖ çatı davası

FETÖ çatı davası
Tanık Bülent Çanakçı:- "Nuh Mete Yüksel için 5-6 kişi görevliydi. Bir komplo düzenlediler. Bir kasetle ilgili falan bir şey oldu. O düzenlemeyi Kemalettin Özdemir, Ahmet Öztürk ve Recep Gültekin'in yaptığını düşünüyorum. Bunlar ABD'deki kişi (Gülen) taraf

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasında tanık olarak ifadesi alınan Bülent Çanakçı, Fetullah Gülen hakkında 2000 yılında iddianame düzenleyen Nuh Mete Yüksel'e düzenlenen komplo için 5-6 kişinin görevlendirildiğini anlatarak, "O düzenlemeyi Kemalettin Özdemir, Ahmet Öztürk ve Recep Gültekin'in yaptığını düşünüyorum. Bunlar ABD'deki kişi (Gülen) tarafından görevlendirilen ekipmiş." dedi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki davada, geçmişte Fetullah Gülen cemaati içerisinde yer aldığını belirten Çanakçı'nın "tanık" sıfatıyla ifadesi alındı.

Çanakçı, 1984'te üniversite dördüncü sınıftayken kalacak yer aradığını, bir arkadaşının gösterdiği yere baktığını ve cemaat evlerinde kalmaya başladığını, cemaatle bu şekilde tanıştığını anlattı.

Sanıklardan İlhan İşbilen ile aynı cemaat evinde kaldığını söyleyen Çanakçı, "Ayrıca Hüseyin Durmaz, Metin Akdağ diye doktor bir arkadaş vardı. İlhan İşbilen, cemaatin Erzurum sorumlusu olarak getirilmişti. Hem Akyazı Vakfının genel müdürüydü hem İç Anadolu Bölgesi ve Erzurum sorumlusuydu. Evde genelde İslami söyleşiler yapılırdı." diye konuştu.

Polis Koleji ve Sağlık Bakanlığındaki görevleri sırasında "abi"lik yaptığını, bu kapsamda rutin toplantılar gerçekleştirdiklerini kaydeden Çanakçı, Sağlık Bakanlığında 6 kişilik gruba "abi"lik yaptığını bildirdi ve gruptakilerin isimlerini verdi.

Kemalettin Özdemir "emniyet imamlığı" yaparken, ailesinin muayene ve tedavileriyle ilgilendiğini bildiren Çanakçı, Özdemir'in "emniyet imamlığını" devretmemek için elinden geleni yaptığını söyledi.

Çanakçı, FETÖ'nün "emniyet imamı" olan "Kozanlı Ömer" lakaplı Osman Hilmi Özdil gelene kadar Özdemir'in cemaat içinde hem emniyet hem de Afrika kıtasından sorumlu olduğunu anlatarak, "O sırada bazıları 'Kozanlı çok iyi değil, Özdemir'in yanında olalım.' falan diyorlardı. Tahmin ediyorum Özdemir 2010'a kadar ayrılmadı. Hatta tahmin ediyorum, emniyet içinde halen ona tabi arkadaşlar vardır." diye konuştu.

Emniyetteki görevinden 2005'te ayrıldıktan sonra da Kemalettin Özdemir ile temasının devam ettiğini söyleyen Çanakçı, geçmişte Özdemir'in pazartesileri Adapazarı'na gittiğini, çarşambaları döndüğünü, kendisinin de onu yolcu edip, karşıladığını, diğer günleri de beraber geçirdiklerini anlattı. Çanakçı, Özdemir'in kendisine, "Çok hasta bir adam var, onunla ilgilenilmesi lazım, rapor verilmesi lazım." gibi talimatlar verdiğini aktardı.

- Nuh Mete Yüksel'e komplo

Fetullah Gülen hakkında dava açan Nuh Mete Yüksel'e "komplo kurulması" ile ilgili şunları söyledi:

"Nuh Mete Yüksel için 5-6 kişi görevliydi. Bir komplo düzenlediler. Bir kasetle ilgili falan bir şey oldu. O düzenlemeyi Kemalettin Özdemir, Ahmet Öztürk ve Recep Gültekin'in yaptığını düşünüyorum. Bunlar ABD'deki kişi (Gülen) tarafından görevlendirilen ekipmiş. Kemalettin Özdemir bana, 'Ben emniyetçilerle ilgilenmiyorum, sadece bu davayla ilgileniyorum. Bunu da abim (Gülen) verdi.' demişti. Birlikte çalıştığım bürodaki bir arkadaş bana söyledi. Kemalettin Bey'e, bir görüşmemizde '(Nuh Mete Yüksel'i tuzağa düşürmek için bir bayan ayarlanmış) diyorlar. Bunu söyleyen adam için (Hiç yalan söylediğini duymadım) dediniz. (Hocaefendinin davasına da ben bakıyorum) demiştiniz.' dedim. Şöyle bir baktı, sitenin ortasında 5-6 dakika ağladı. Sonra 'Bizi de kandırmışlar doktor bey.' dedi."

Çanakçı, cemaatten ayrılışı konusundaki soruyu şöyle yanıtladı:

"Normal şartlar altında cemaatten ayrılmazdım. 2010'da Kemalettin Bey'in üzerinde birçok şeyler oynadılar. 'Hocaefendi'ye meydan okuyor falan.' dediler. Tüm dünyaya çeşitli CD'lerini gönderdiler. 'İşte bu kadar usulsüzlük yapan abi. Bir daha temasınız olmayacak.' falan diye. Türkiye'deki bütün büyük cemaat gruplarına da o CD'ler gösterildi. Böyle bir linç girişimi yapıldı. Ben de 'Bunun yanında duracağım.' dedim. Nuh Mete Yüksel olayı da bana anlatılınca ayrıldım. Telefonumda binin üzerinde kişi vardı. 'Ayrıldım. Artık sizin toplantılarınıza gitmiyorum.' dediğim gün, o kişilerden hiçbiri telefon açmadı."

Çanakçı, soru üzerine Fetullah Gülen'in korumalığını yapan polis Ahmet Akgün'ün de arasında bulunduğu bazı polislerin isimlerini sıraladı ve bunların cemaat içinde olduğunu kaydetti.

Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Zaman gazetesinin baskı öncesinde Fetullah Gülen'e gönderildiğini, Gülen'in Samanyolu TV'nin de yayınlarına müdahale ettiğini anlatan Çanakçı, davanın sanıklarından Kazım Avcı, Osman Hilmi Özdil, Şerif Ali Tekalan, Mahmut Akdoğan, Rıdvan Akovalı, Mehmet Ali Büyükçelebi, Hüseyin Kara, Barbaros Kocakurt, Önder Aytaç, Naci Tosun, Necdet Başaran, Cemil Koca, Ali Bayram, Abdullah Aymaz, Süleyman Uysal, Süleyman Uysal, Suat Yıldırım, Mehmet Ali Şengül, Harun Tokak, İsmail Büyükçelebi, Bahattin Karataş, Abdülkadir Aksoy ve Osman Karakuş'un cemaatten olduğunu bildiğini anlattı.

Bu isimlerden Bahattin Karataş'ın 8-10 sene önce cemaatten ayrıldığını bildiğini söyleyen Çanakçı, Osman Karakuş için "Sanıyorum avukat ve hakimlerin de abisiydi" dedi.

-"Onların yanında fotoğraf dahi çektirmeyelim"

Çanakçı, "Ali Bayram, 2008'de Hillary Clinton'un Hristiyan vakfına falan 2 milyon dolar verdiğini söylemişti. Hocaefendi, 'Ali Bey, onların yanında fotoğraf dahi çektirmeyelim.' dedi. Ali Bey de 'Geleceğin Amerika Başkanı olacak. İyi davranalım.' dedi. Bir çıkar beklentisi vardı herhalde." ifadelerini de kullandı.

Çanakçı, cemaat içinde gördüklerini başkalarının daha önce görmesi gerektiğini ifade ederek, "Benim 2010'da gördüğüm şeyi, Hüseyin Gülerce'nin, Latif Erdoğan'ın veya başka birisinin 1990'lı yıllarda görmüş olması lazımdı. Çünkü ben cemaate girdiğim dönemlerde onlar yeterince yukarıdaydılar. Siz cemaat diye, Allah rızası diye giriyorsunuz. Ama birisine bir şey yaptıklarını görüyorsunuz, 20 yıl daha yapıda duruyorsunuz. Eğer devlet, 'Bir şeyler daha öğren.' diye orada tutmadıysa illegaliteyi hoş görmüşlerdir demektir." diye konuştu.

Cemaatteki kişilerin, GATA'nın büyük bölümünün cemaatten olduğunu söylediklerini belirten Çanakçı, cemaat içerisinde bulunduğu dönemde, seçimlerden bir hafta on gün kadar önce "Şurada, şuna oy verilecek." dendiğini anlattı.

Beyanının alınması sonrasında Çanakçı, cep telefonunda kayıtlı olan ve cemaatten olduğunu bildiği kişilerin isim ve telefonlarını duruşma kaleminde yazarak, mahkemeye teslim etti.

Duruşmaya yarın devam edilecek.


Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.