İstenmeyenin hikayesi
Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde herkesin korktuğu, çekindiği, kendi haline bıraktığı, sataşmadığı dalaşmadığı biri varmış. Çocuklar dahi onu gördüklerinde, kaçışırlarmış. Evinin olduğu sokakta oturanlar, her ne pişirseler, birer tabak, kapısının önüne bırakırlarmış. Ne teşekkür edermiş ne de bir memnuniyet ifadesi gösterirmiş. Mahalle sakinlerinin akıl danıştığı yaşlı bir adam varmış. Bir gece yarısı dayanmış adamcağızın kapısına, kapıya bir iki vurmuş, açılmayınca, tekmeleyerek kırmış kapıyı. İhtiyar adam korkarak buyur yiğidim demiş, kusura kalma kapıya vurduğunu duyamadım. Kapı kıran, duydum ki demiş bana istenmeyen diyormuşsunuz. Taktığınız isim hoşuma gitti. Lakin bu istenmeyenin bir isteği var. Bana şehir merkezindeki aşçının kızını isteyeceksin. Kız hem güzel hem güzel aş pişiriyor. Söyle o aşçıya bana hayır demesin. İhtiyar varmış aşçıya anlatmış durumu. Aşçı, olmaz babam demiş. Seni severiz, sayarız da. Ben kızımı elin istenmeyenine neden vereyim. Git aynen söyle, zorlarsa, başına iş alır. Ben yedi kardeşli biriyim. Şehrin Beyine kafa tutmuşuz, istenmeyen vız gelir.
İhtiyar, istenmeyen demiş, aşçı sana kızını vermeyecek, zorlarsan başın belaya girecek, sana başka bir kız bulalım. İstenmeyen, olmaz baba demiş ya o kız ya da o kız. İhtiyar, zorla güzellik olmaz evladım demiş. Aşçının sülalesi belalıdır. Ölünü dahi kimse bulamaz. İstenmeyen, baba demiş ben bu şehrin en kalabalık sülalesindenim. Bey dahi uzaktan akrabamız olur. Anam ölmüş, babam kayıp. Emmilerim beni o kadar çok dövdüler ki, öldü diye sokağa attıkları günler oldu. Ölmedim. Kendimi toparlayınca da ne kadar emmi çocuğu varsa kırdım kemiklerini. İki emmimi şifahaneye zor yetiştirdiler. Bey, babadan kalan bu eve zorla attı beni. Şehrin meydanına, Bey konağına gitmem, önünden dahi geçmem yasak. Geçmeyi denedim. Zindanda yattım iki ay. Emmilerim bana diş biler. Çocukları da öyle. Yengelerim beni yerden yere vurdu. En büyük emmimin kızını sevdim. Kızı Payitahtta biriyle evlendirdiler. Bu aşçının, benim emmilerle arasından su sızmaz. Duydum ki, kızını büyük emmimin oğluna verecekmiş. Neden o kızı istediğimi anladın mı? Anlamadın baba. Anlamak senin de işine gelmiyor.
İstenmeyen ayrılmış ihtiyarın yanından varmış aşhaneye. Bir de bakmış ki, aşçı müstakbel damadıyla, aşhanenin kapısında. Sessizce yanlarına yaklaşmış, fırtına gibi dalmış ikisinin arasına, emmi oğluna bir kafa vurmuş, emmioğlu uzanmış kalmış. Bir yumrukta aşçıya vurmuş, aşçının ayakları yerden kesilmiş. İnsanlar manzarayı görünce, kimse duruma müdahale edememiş. İstenmeyen, yapışmış emmioğlunun yakasına, aşçının damatlığına heveslenme demiş değilse bundan beş beter olursun. Aşçı kendine gelmiş, sen demiş, şu andan itibaren ölüsün. Günlerin sayılı. İstenmeyen tekrar yakalamış aşçıyı, yerden yere vurmuş. Elinden zor almışlar. Emmioğlunu adamları aşhanenin önünden kaçırmışlar. İstenmeyen, basmış aşçının evini, kim karşı koydu, kadın erkek dinlemeden yıkmış geçmiş, aşçının kızını yakaladığı gibi çıkmış dışarı, atmış atının üstüne, şehirden çıkıp gözden kaybolmuş.
Aşçı bir hafta yatmış şifahanede. Aşçının evindekiler kendilerine gelememişler. Emmioğlu, sevdiği kız elinden alınmış biri olarak, terk etmiş şehri. Bey, istenmeyenin akrabalarını toplamış konağa. Bu istenmeyenden ne istediniz de böyle yaptı demiş. İstenmeyenin beş emmisi varmış. En büyük emmi, Beyim demiş, istenmeyenin annesi, Payitahttan gelmeydi. Ağabeyimiz onunla bu şehre geldiğinde, sülale gelini kabul etmedi. Gelinin babası babamızın baş düşmanı çıktı. Sülalenin kadınları gelini karnı burnundayken bu şehirden gönderdiler. Babamızın adamları ağabeyimizin kolunu kanadını kırdılar. Ölürse yolda ölsün diye gönderdiler şehirden.
Gelin kervanla giderken, istenmeyeni doğurmuş, ölmüş. Kervancı, bu çocuk sizin diye getirdi babama teslim etti. Çocuğa kimse bakmadı. Şehrin en ücra mahallesinde oturan bir süt ana buldular. O kadın kendi evlatlarıyla birlikte büyüttü. On yaşlarındayken kadın öldü. Ölmeden her şeyi anlatmış. Daha o yaşlarda kafa tuttu. Meydan okudu hepimize. Babam, senin adın istenmeyen demiş, istenmediğin yerde işin ne? Çok hırpalandı. Ağabeyimiz belki de öldü. Onun emanetini attık şehrin bir ucuna. Şimdi zapt edilmesi neredeyse imkânsız. On iki yaşlarında bilmediğimiz birileri alıp götürdü on beş sene kadar sonra tekrar geri geldi. Nereye gitti, kimin yanındaydı, neden böyle biri oldu. Olaysız gün geçmiyordu ki, Beyimiz olarak müdahale ettiniz, bela hepimizden uzaklaştı. Belli ki aşçının kızına sevdalandı, ya da sırf inatlaşmak için kızı kaçırdı.
İstenmeyen atının terkisindeki kızla birlikte vurmuş yüce bir dağa doğru. Dağın zirvesini gören, bir hanın önünde durmuşlar. İstenmeyen, Hancı diye bağırmış, her şey hazır mı? Hancı, hazır istenmeyen demiş, gelin içeri. Hanın odalarından birine girmişler. İçeride yaşlı bir adam varmış. Ben demiş buraya sizin nikahınızı kıymak için geldim. Aşçının kızı, efendim demiş, susmuş kalmış. Nikahları kıyılmış. Aşçının kızı, nutkum tutuldu demiş. Şimdi biz seninle evlendik mi? İstenmeyen, kaçmaya kalkarsan bulurum seni demiş, kim engel olmaya kalkarsa, baban dahil, yaşatmam. Benim işim gücüm çok. Bu odada kalacaksın. Ne istersen Hancı getirecek. Dediğim gibi kaçmak gibi bir düşüncen varsa, şehrine de varsan, ananın babanın yanından seni geri alırım. Sana kol kanat gerenleri yaşatmam. Kız, sen demiş herkesi böyle tehdit mi edersin? Beni ne zaman öldüreceksin? İstenmeyen çıkmış gitmiş.
Aşçı, kızını deli divane aramaya başlamış. O civarın en tanınmış iz sürücülerini almış yanına, sonunda hana ulaşmış. Hancı, kızın demiş, istenmeyenle evlendi. Kızını görebilirsin. Aşçı, benim için demiş istenmeyenin kıydığı nikahın bir hükmü yok. Kalk kızım gidelim. Kız olmaz baba demiş. Ben senin niyetini biliyorum. Beni istenmeyenin emmioğluna vereceksin. İstenmeyen de gelecek hem seni hem de emmioğlunu öldürecek. Senin istediğin bu mu? Ben yaşamanı istiyorum ve seninle gelmiyorum. Hancı, aşçı demiş zorlarsan, handan dışarı çıkamazsın. İstenmeyen geldiğinde sana ne yapar orasını bilemem. Aşçı, kim bu istenmeyen demiş, hancı, yiğitlerden bir yiğit, kılıcının karşısında kimse duramaz, attığı ok şaşmaz, bir yumrukta adam öldürdüğünü çok gördüm. Özel yetişmiş biri. Aklın varsa al adamlarını çık git Hanımdan. Aşçı ve yanındakiler gitmişler. Hancı da istenmeyen hakkında ne biliyorsa anlatmış kıza. İki gün sonra istenmeyen çıkıp gelmiş. Kıza, gitseydin ya demiş. Hazır baban da gelmiş…Kız, senin demiş hikayeni az çok biliyorum. Sana istenmeyen diyenlerin yaklaşımlarını hâlâ anlayabilmiş değilim.
Baban sağ mı? İstenmeyen, bilen yok demiş. Ancak anama ve babama ölümü hak gören dedem, Payitahtta. Birkaç kez gördüm. Benden haberi var. Emmilerim beni neden bu denli yalnız bıraktılar onu da bilmiyorum. Sana gelince, sevdiğimi sandığım emmi kızı, senin arkadaşındı. Beni bırakıp da Payitahta gelin giderken, bu sana yakışmadı, hani istenmeyeni seviyordun ya, seni seven birini sırf baban istemedi diye bırakan vicdansız biri benim arkadaşım olamaz dediğini duydum. O andan itibaren işte dedim senin evleneceğin kız bu. Aşçının kızı, istenmeyen demiş, senin bilmediğin bir şey var mı? Mesela aşçı babamın, emmine olan borçları yüzünden beni onun oğluyla evlendirmek istediğinden de haberin var mıydı? İstenmeyen vardı demiş, emmioğlu ağzında bakla ıslanmayan biri. Babam düğünden sonra aşçının bütün borçlarını silecek diye çok anlattı. Ben de vardım emmimin konağına, çöktüm boğazına. Babanın borçlarını sildi. Emmime borcunuz yok. Kız bir anda koşmuş istenmeyene sarılmış. Sen demiş bunları ne zaman hallettin? İstenmeyen, baban seni bulmaya geldiğinde demiş.
İstenmeyen, aşçının kızıyla birlikte şehre gelmiş. Aşçı, kızının yanında durmuş. Şehrin kapısında, şehrin beyi, istenmeyen demiş, seni bu şehirde isteyen yok. Aynı sana dendiği gibi sen istenmeyen birisin. Karında şu andan itibaren istenmeyen oldu. İstenmeyen, Beyim demiş, benim elimde Sultanımızın fermanı var. Bu fermana rağmen bu şehre giremezsem, Sultana karşı çıkmış olacaksın. Bey, fermanı okumuş, yüzü kireç gibi olmuş. Muhafızlara bırakın geçsinler demiş. İstenmeyen Bey konağının önüne gelip atından inmiş, karısını da indirmiş. Şehrin Beyi, açın konağın kapılarını demiş, yeni Bey, bundan böyle, İstenmeyen. Haber şehirde anında duyulmuş. Ahali, biz demişler böyle bir emrivakiyi kabul edemeyiz. Sultan emri dahi olsa. Tam o sırada ahaliyi yarıp geçen ihtiyar bir adam, beni dinle ahali demiş. Yeni Bey benim torunum. Biz, istenmeyen denen bu gencin anasına ve babasına çok zulmettik. Gelinin babası baş düşmanımdı. Oğlum, gelin için bana kılıç çekti. Gelin, İstenmeyeni doğururken öldü. Oğlumun ne ölüsü ne dirisi bulunamadı. Herkes hırsını bu çocuktan çıkarmaya kalktı. Ancak ters tepti. Sultan emrine kim karşı çıkarsa asi sayılır, isyan etmiş sayılır. Şehrinizden olmak mı istiyorsunuz?
İstenmeyen ve karısı Bey konağına yerleşmişler. Dede, istenmeyen demiş, bu şartlarda, emmilerin ve onların çocukları bu şehirde bir arada olamazsınız, onların hepsini alıp bu şehirden gidiyorum. Şehrin eski Beyi’ de bir başka şehrin Beyi oldu. O da bizimle bu şehirden ayrılacak. Dede, şehrin eski Beyi ve emmilerin onca ailesi, ahalinin arasından çıkıp gitmişler şehirden. Şehirde ticaret durmuş, kervan geliş gidişleri zayıflamış, aşhaneler ve hanlar sinek avlamaya başlamışlar. Ahalinin ileri gelenlerinden bir ihtiyar, istenmeyen demiş, Bey oldun olmasına amma, şehirde hayat durdu, şehir içine kapandı, işsizlik arttı. Ticaret yere kapaklandı. Bir ay içinde çare buldun, buldun. Bu gidişatın önüne geçemezsen, seni de Beyliğini de tanımayız.
İstenmeyen sesini çıkarmadan sonuna kadar ihtiyarı ve yanındaki heyeti dinlemiş. İhtiyar, bizi anladın değil mi istenmeyen demiş, öyle bir istenmeyen olursun ki, seni değil bu şehirde, memlekette isteyen olmaz. Tam sözlerini bitirmiş ki, bulundukları salonun kapısı açılmış, gelen Muhafız, Beyim demiş, gözümüz aydın olsun. Şehre beş büyük kervan geldi. Hanlar doldu taştı. Aşhanelerde yemek yemek için insanlar kuyruğa girdi. Heyetin başındaki ihtiyar madem öyle, bizde işimize gücümüze bakalım deyince, istenmeyen durun demiş, heyetin tamamı dursun, çağırmış Muhafız Başını, şehrin Beyini tehdit etmekten çekinmeyen, bu heyetin bu şehirde işi yok demiş, kimleri var, kimleri yok, alsınlar yanlarına, akşam olmadan şehri terk etsinler.
Anlatırlar ki; İstenmeyen ve karısının hüküm sürdüğü şehirde bir daha ne başkaldırı olmuş ne de bu işe cesaret edebilen. Gidenler bir daha o şehre değil dönmek, akrabalarını ziyaret etmek için dahi gelememişler. Şehir öyle yükselmiş, öyle gelişmiş, öyle zenginleşmiş ki, memlekette nam salmış. İstenmeyenin kaybolan babası yıllar sonra çıka gelmiş, kimine göre hep şehirdeymiş, kimine göre, Sultanın yanındaymış. Herkes kendince bir şeyler anlatmış. Ahali, bizim diyorlarmış, adı istenmeyen bir Beyimiz var, iyi ki var…
Şehir şehire, İstenmeyen istenmeyene, Emmi emiye, emmi oğlu emmi oğluna, emmi kızı emmi kızına, aşçı aşçıya, aşçı kızı aşçı kızına, han hana, hancı hancıya, gelin geline, ihtiyar ihtiyara, kaybolan baba kaybolan babaya, Bey, Beye, Sultan Sultana, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.