Kalın'dan Erdoğan-trump Görüşmesine İlişkin Açıklama

Kalın'dan Erdoğan-trump Görüşmesine İlişkin Açıklama
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "İdlib mutabakatından dolayı Sayın Trump, Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerini ifade ettiler." dedi

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sürerken açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Sahadaki gelişmeleri yakından takip ve koordine etmek için çalışmalarının yoğun bir şekilde devam ettiğine işaret eden Kalın, bu çerçevede Türkiye, Fransa, Almanya ve Rusya'nın katılacağı dörtlü zirveyi cumartesi günü İstanbul'da Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında tertip edeceklerini bildirdi.

Ağırlıklı olarak Suriye, İdlib mutabakatı, terörle mücadele, mültecilerin durumu, insani yardımlar gibi konuların ele alınacağına değinen Kalın, detayların netleştikçe paylaşılacağını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki telefon görüşmesinin de toplantıda konuşulduğunu dile getiren Kalın, "Burada özellikle Rahip Brunson'ın bırakılmasından sonra Türk-Amerikan ilişkilerinin yeniden normalleştirilmesi yönünde ortak kararlılık ifade edildi." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önce Amerikalı yetkililere Türk yargısına güvenmeleri gerektiğini anımsatan Kalın, "Bu çerçevede de Türk yargısının verdiği bağımsız kararla bu konu kapatılmış oldu." değerlendirmesinde bulundu.

Bundan sonraki dönemde de Amerika ile ikili ilişkilerde sorun olarak gündemlerinde bulunan konuların takipçisi olmaya devam edeceklerine dikkati çeken Kalın, şunları kaydetti:

"Bunların başında bildiğiniz gibi FETÖ ile mücadele gelmekte. Bu terör örgütünün elebaşı Amerika Birleşik Devletleri'nde mukim. Ayrıca oradan birçok operasyonu yönetmeye devam ettiğini de biliyoruz. Dolayısıyla dün akşamki görüşmede FETÖ ile mücadele konusu da gündeme geldi."

"Münbiç yol haritasının uygulanmasının önemi vurgulandı"

PYD ve YPG'ye Amerika Birleşik Devletleri'nin verdiği destek konusunun da gündeme geldiğine değinen İbrahim Kalın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Suriye'de, Suriye'nin toprak bütünlüğü çerçevesinde hiçbir fiili duruma müsade etmeyeceğimizin altı da Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından tekrar çizildi. Yine bu çerçevede Münbiç yol haritasının uygulanmasının önemi vurgulandı. Buradaki gecikmeleri Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın Trump'ın dikkatine getirdiler. O da bu konuda ilgili bakanlıklara hemen talimat vereceğini ifade etti. Bize gelen bilgilere göre de bu sürecin hızlanması için gerekli adımları Amerikalı yetkililer atmaya başladılar. Bu çerçevede de Gaziantep'te devam etmekte olan ortak eğitim önümüzdeki günlerde tamamlanacak ve yakın bir zaman içerisinde de müşterek devriye faaliyetleri Münbiç civarında başlayacak."

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şunları kaydetti:

"İdlib mutabakatından dolayı Sayın Trump, Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerini ifade ettiler ve 'Bu mutabakat sayesinde 3,5 milyon insanın yaşadığı İdlib'te büyük bir insani felaketi önlediniz' dediler. Tabii İdlib mutabakatı önemini hala koruyor, bundan sonra atılacak adımlar dörtlü zirvede de ele alınacak ama özellikle oradaki mevcut durumun, çatışmasızlık halinin korunması ayrıca insani yardımların ulaştırılması sadece Türkiye'nin sorumluluğunda olması gereken konu değil, uluslararası toplumun da bu konuda atması gereken adımlar var. Biz bu konuyu gündeme getirmeye de devam edeceğiz."

Görüşmede Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili de görüş alışverişinde bulunulduğunu anımsatan Kalın, "Bu menfur cinayet hadisesinin bütün yönleriyle araştırılması ve aydınlığa kavuşturulması konusunda da mutabık kalındı." dedi.

Bahçeli'nin açıklamaları

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamalarına ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Kalın, konuya ilişkin AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarda bulunduğunu anımsattı.

Kalın, şöyle devam etti:

"O çerçevede bir cevap verilmesi en doğru olandır zaten. Konunun başka yerlere çekilmesi elbette doğru olmaz. Yani ortada ya bir yanlış anlama var ya bir çarpıtma var çok açıkça. Sayın Cumhurbaşkanımızın Milliyetçi Hareket Partisi'ni, onun tabanını hedef alan bir değerlendirmesi zaten söz konusu bile değil. Kastettiği özensiz hazırlanması halinde bir Af Yasası'nın doğuracağı toplumsal sonuçlardır, bunlara bir atıf yapıyordu. Tabii bu konuda nihai söz, karar Meclis'indir ama Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyu gündeme getirirken toplumun hassasiyetlerini dikkate alarak bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. Diğer detay için ben Sayın Ömer Çelik'in açıklamalarına atıfta bulunmakla iktifa edeyim."

"Beklentimiz Amerikan yönetiminin en kısa sürede adım atması"

İbrahim Kalın, Türkiye açısından ulusal güvenlik meselesi olan FETÖ, PYD ve PKK ile mücadele konularında Amerika Birleşik Devletlerinden somut, takvimli, detaylandırılmış adımlar atmalarını beklediklerini, bunu her platformda dile getirmeye devam edeceklerini ifade etti.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü bu konu ne ifade özgürlüğüyle ne basın özgürlüğüyle ne terörle mücadeleyle ne de başka bir gerekçeyle izah edilebilecek bir konu değildir. Bu bizim doğrudan ulusal güvenliğimizi ilgilendiren bir konu. Bu konuda beklentimiz Amerikan yönetiminin diğer ülkeler gibi en kısa sürede adım atmaları. Çünkü FETÖ sadece Türkiye'ye karşı bir tehdit değil bulunduğu her ülkeye, topluma tehdittir. Artık bunu açık ve net şekilde görmelerini buna göre adımlar atmalarını bekliyoruz."

CHP'nin İş Bankası hissesine ve Şişecam hisseleri

CHP'nin İş Bankası hissesine ve Şişecam hisselerine ilişkin bir soru üzerine İbrahim Kalın, İş Bankası hissesiyle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önemli bir tartışma başlattığını hatırlattı.

İşin tarihi, hukuki, siyasi ve kurumlarla ilgili boyutunun olduğunu dile getiren Kalın, Atatürk'ün vasiyetinin gerçek manada nasıl korunacağı ya da nasıl yerine getirileceği konusunun işin tarihi boyutu olduğuna değindi.

Kalın, İş Bankası ve Şişecam hisseleri konusunun hukuki açıdan da incelenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Bu tartışmanın nasıl gelişeceğinin görüleceğini, atılacak adımların da değerlendirileceğini anlatan Kalın, şunları kaydetti:

"Ortada açık olan bir şey varsa o da bir siyasi partinin bu şekilde bir şirket ortağı olması ya da böyle bir yönetim yapısı içinde bulunmasının aslında Siyasi Partiler Kanunu açısından da pratiği açısından da uygun olmadığı şeklinde. Genelde aslında toplumda da bu çıkışın, tartışmanın kabul gördüğünü de müşahade etmekteyiz. Önümüzdeki günlerde, haftalarda bu konunun detayları biraz daha ortaya çıktıkça onunla ilgili konuları da yine birlikte değerlendirme imkanımız olacaktır."

Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu İstanbul'da

Bir gazetecinin, "29 Ekim'de İstanbul'da bir resepsiyon olacak mı, olacaksa muhalefetin '1 Ekim'de Meclis açılışında kriz gerekçe gösterilerek resepsiyon yapılmaması ve Cumhuriyet'in ilan edildiği yer Ankara iken bir resepsiyon yapılacaksa adresin neden İstanbul olduğu yönündeki eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Kalın, "Evet, 29 Ekim resepsiyonu İstanbul'da yapılacak. Üçüncü havalimanının yapılması münasebetiyle." ifadesini kullandı.

İbrahim Kalın, 3. havalimanının Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden biri olduğunu ve 29 Ekim'de hayata geçirileceğini söyledi.

Bunun Cumhuriyet'in kazanımları açısından da takdir edilmesi ve herkesi mutlu etmesi gereken çok önemli bir gelişme olduğunu vurgulayan Kalın, şunları kaydetti:

"Bunun İstanbul'da yapılacak çok geniş kapsamlı büyük bir resepsiyonla gene bir Cumhuriyet resepsiyonu olarak, İstanbul'da üçüncü havalimanında yapılması normal karşılanması gereken bir şey. Bunu Cumhuriyet değerlerine bir mesafe koymak ya da 'Ankara'dan İstanbul'a niye gidiliyor' gibi biraz siyasi spekülatif sorulara boğmak açıkçası çok iyi niyetle bağdaşmıyor. Resepsiyon gene yapılacak, gene Cumhuriyet resepsiyonu olacak, orada çok coşkulu şekilde, çok geniş katılımcı listesiyle, toplumun her kesimini kucaklayacak bir resepsiyon gene yapılacak.

Ama bu vesileyle İstanbul'daki 3. havalimanının açılışı da gerçekleştirilmiş olacak. Buradan bir siyasi polemik, Cumhuriyet değerleriyle ilgili farklı birtakım değerlendirmelere yönelilmesi hakikaten iyi niyetle pek bağdaştırılacak yaklaşımlar değil. İnşallah orada hepimiz birlikte hem Cumhuriyet'imizin kuruluşunu kutlayacağız hem de 3. havalimanının açılışını Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle gerçekleştireceğiz. Aslında Cumhuriyet'in bu tür büyük projelerle taçlandırılmasından herkesin memnuniyet duyması gerekir. Bunu farklı bir yere çekmeye çalışmak çok anlamlı değil."

"Milli kimlikle ilgili bir tartışma yok"

"Danıştayın Öğrenci Andı ile ilgili verdiği bir karar var. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz ve diğer taraftan milli kimlik üzerinden bazı tartışmalar var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soru üzerine Kalın, bu konuyla ilgili açıklamaların daha önce yapıldığını anımsattı.

Kalın, burada bir yerindelik denetimi yapıldığı, Danıştayın kendini yürütmenin yerine koyduğu yönünde olduğunun belirtildiğini ifade etti.

Dolayısıyla hukuki değerlendirmenin bu çerçevede takip edilmesinde fayda olduğuna işaret eden Kalın, şu değerlendirmede bulundu:

"Buradan bir yeni siyasi polemik, milli kimlik nedir, neyi kapsar, neyi kapsamaz gibi bir tartışmaya girmeyi de çok doğru bulmuyoruz. Fakat bir cümleyle ifade etmek gerekirse, milli kimliğin en geniş kuşatıcı bir şekilde ifade edilmesi gayet doğaldır. Yani Türk ifadesinden kimsenin herhangi bir rahatsızlığı asla söz konusu değildir. Bu ifade okullarda okunmayınca bizim ne Türklüğümüzden bir kaybımız olur ne Türklük kimliği ortadan kalkar. Ama bununla ilgili uygulamanın yıllar içerisinde oluşturduğu birtakım sorunlar, mahsurlar hep tartışılageldi. Pedagojik açıdan, eğitim açısından, toplumsal açıdan vesaire...

O değerlendirmeler çerçevesinde böyle bir düzenlemeye gidilmişti. O gerekçeler ortadan kalkmış değil. Dolayısıyla bunun bir milli kimliğin çerçevesiyle, sınırlarıyla ilgili bir tartışma gibi takdim edilmesi doğru bir şey değil. Burada milli kimlikle ilgili bir tartışma yok. Okullardaki bir uygulamayla ilgili bir konudan bahsediyoruz. Hukuki açıdan baktığınızda da burada Danıştayın kendini yürütmenin yerine koyması ve böyle bir karar vermesi söz konusu. Bununla ilgili tabii hukuki süreç devam edecek. Onun da hep birlikte takipçisi olacağız."

Bir başka gazetecinin gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin soruşturmaya yönelik, "Türkiye ile Suudi Arabistan ilişkilerinde nasıl gelişmeler yaşanacak?" sorusunu Kalın, şu şekilde yanıtladı:

"Suudi Arabistan ile ilişkiler söz konusu olduğunda bildiğiniz gibi bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanımızın Hadimul Haremeyn Şerifeyn'le Suudi Kralı ile iki defa telefon görüşmesi oldu. Burada bu konuyu iki ülke arasında bir mesele haline getirecek bir yaklaşımdan ziyade meselenin aydınlatılması yönünde bir ortak irade konuldu. Bu konduktan sonra sorumluların ortaya çıkması, cezalandırılması büyük önem arz ediyor, hiçbir şeyin karanlıkta kalmayacak bir şekilde."

"Suudi Arabistan kardeş ve dost ülke"

Suudi Arabistan'ın Türkiye için önemli, kardeş ve dost bir ülke olduğuna, iki ülke arasında birçok ortaklığın bulunduğuna işaret eden Kalın, bunlara zarar gelmesini istemediklerini bildirdi.

İbrahim Kalın, "Dolayısıyla burada olayın aydınlatılmasıyla ilgili Suudi makamlarının üzerinde de büyük bir sorumluluk bulunmaktadır. Fakat bütün fotoğrafa baktığımızda İstanbul Başsavcılığımızın yürüttüğü soruşturma büyük önem arz ediyor. Bununla ilgili süreç devam ettiği için şu aşamada daha ileri bir şey söylemeyi doğru bulmuyorum." dedi.

Kalın, ikili ilişkiler noktasında Suudi tarafının teklifiyle bir ortak çalışma grubunun oluşturulduğunu vurgulayarak buna da o zaman olumlu cevap verildiğini ama buna ilaveten İstanbul Başsavcılığının kendi müstakil soruşturmasını da sürdüğüne dikkati çekti.

Kalın, bu sürecin çok büyük bir hassasiyetle yürütüldüğünü yineleyerek "Konu, Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki bir konu değildir. Türkiye, burada uluslararası hukuk çerçevesinde, kendi milli hukuk kuralları çerçevesinde olayın aydınlatılması için gerekli adımları atmaktadır, iş birliğini yapmaktadır. Mesele menfur bir cinayetin aydınlatılması meselesidir." şeklinde konuştu.

"Olayın aydınlatılması bizim nihayi hedefimizdir, vazifemizdir"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bir alışveriş merkezinin otoparkında Suudi Arabistan Konsolosluğuna ait diplomatik plakalı bir araç bulunduğu ve bu araca ilişkin bilginin olup olmadığının sorulması üzerine de "Biz de takip ediyoruz İstanbul Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma çerçevesinde. Bu araca ulaşıldı. Bununla ilgili incelemeler yapılacak. Savcılık tarafından bilgiler geldikçe paylaşılacaktır. Şu anda benim sizinle ayrıca özel paylaşabileceğim bir bilgi yok. Olay çok yeni. Fakat şunu ifade edeyim; Cemal Kaşıkçı cinayeti işlendiği günden itibaren, 2 Ekim'den itibaren bu konuda ilgili bütün birimlerimiz çok hassas ve kapsamlı bir çalışma yürüttüler. Sayın Cumhurbaşkanımız birkaç vesileyle olayın bütün yönleriyle aydınlatılması için gerekli bütün adımların atılacağını da ifade etti." diye konuştu.

Kalın, başta birtakım değerlendirmelerin yapıldığını, reddedildiğini, Kaşıkçı'nın "konsolosluğa girdi-çıktı" denildiğini hatırlatarak sözlerine şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanımız 'Hayır, girdi ama çıkmadı.' diye söyledi ve yaklaşık bir 15 gün sonra da Suudi makamları da bunu kabul ettiler. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. Delillerin toplanması, bilgi ve belgelerin toplanması büyük önem arz ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız dün, yarın için bu konuda birtakım açıklamalar yapacağını ifade etti.

Ben bir cümle şunu söyleyeyim, Sayın Cumhurbaşkanımızın baştan beri koyduğu çizgi son derece nettir. Bu olayla ilgili hiçbir şey gizli kalmayacak ve hukuki olarak da sonuna kadar gidilecek. Olayın bütün yönleriyle aydınlatılması bizim nihayi hedefimizdir, vazifemizdir, sorumluluğumuzdur. Bundan kaçış asla söz konusu değil."

"Gemilerimiz sondaj çalışmalarına devam edecek"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Merak edilen konulardan biri de Doğu Akdeniz'deki gerginlik. Bölgede son durum nedir ve Yunan kuvvetlerinin Barbaros Hayreddin Paşa'ya ve o olaydan sonda herhangi bir gemimize bir fiili durum söz konusu oldu mu? Ayrıca Deniz Kuvvetleri Komutanlığının Dışişleri Bakanlığına bir tavsiye yazısı söz konusuydu Kıbrıs açıklarında yeni bir üs kurulmasıyla ilgili. Böyle bir çalışma söz konusu midir?" sorusu üzerine, Doğu Akdeniz'de gerilim olduğuna yönelik değerlendirmelerin zaman zaman basın mensuplarınca da yapıldığını söyledi.

Kalın, burada bir konunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini vurgulayarak "Burada, egemenlik hakları noktasında, karasuları noktasında münhasır ekonomik alanlarla ilgili uluslararası hukukun gerektirdiği birtakım şartlar var. Bunlar, tam olarak üzerinde mutabık kalınmadan, özellikle Rum tarafının zaman zaman da Yunan tarafının 'Burası bizim bölgemiz' diye kendilerine göre çizdikleri birtakım haritaları esas alarak yaptıkları değerlendirmeler var." dedi.

İbrahim Kalın, sözlerine şöyle devam etti:

"Bizim bir araştırma gemimiz, Barbaros gemimiz, Fatih gemimiz, mesela diyelim ki bizim sınırımıza 10 mil, 20 mil, 30 mil mesafede bir yerde Akdeniz'de sondaj çalışması yaptığında, bunu hemen ihlal olarak değerlendiriyorlar ve kendilerince birtakım adımlar atmaya çalışıyorlar. Biz bir kere o baştaki mutasavver ya da muhayyel sınırları kabul etmediğimiz için bizim açımızdan zaten bir ihlal söz konusu değil. Bizim baştan beri söylediğimiz Doğu Akdeniz'de yani Kıbrıs'ın etrafındaki ekonomik bölgelerde iki tarafın da hem Türk tarafının hem Rum tarafının ortak menfaatlerini esas alacak bir paylaşım modelinin geliştirilmesi. Bundan sarfınazar eden Rum tarafı, kendisi bizatihi ya da fiili durum yaratmak suretiyle sondaj çalışmaları yapabilirken Türk tarafının, Kıbrıs tarafının, Türkiye'nin bundan kaçınması zaten düşünülemez.

İkinci olarak Kıbrıs çözüm sürecinden bağımsız olarak söylüyorum, burada çıkacak netice ne olursa olsun Türkiye Doğu Akdeniz'deki doğal haklarından, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarından hiçbir zaman vazgeçmeyecek. Burada Rum tarafının şunu bilmesi lazım. Oradaki herhangi bir tasarruf, sondaj olur, başka konularla ilgili olur, Türkiye ve Kıbrıs tarafı, Kıbrıs Türkleri dikkate alınmadan, hesaba katılmadan hiçbir adımın atılması ne uluslararası hukuk açısından kabul edilebilir olacaktır ne de bizim böyle bir şeye müsaade etmemiz söz konusu olacaktır. Dolayısıyla bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bizim bilimsel araştırma gemilerimiz Fatih, Barbaros ve diğerleri bu bölgede sondaj çalışmalarına devam edecekler. Bununla ilgili gerekli tedbirler de her zaman alınmıştır, alınmaya devam devam edecektir."

KKTC'de yeni bir üsle ilgili olarak da Kalın, "Böyle bir ayrı üs söz konusu değil ama bildiğiniz gibi bizim orada bulunan askerlerimizin lojistik şartlarının iyileştirilmesi gibi dönem dönem yapılan birtakım güncellemeler söz konusudur. Bunların fiziki şartlarının iyileştirilmesi, takviye edilmesi, bu zaten rutin olarak her zaman yaptığımız bir şey. O çerçevede birtakım düzenlemeler elbette yapılabilir, zaten orada bizim askerlerimiz biliyorsunuz bir barış misyonu çerçevesinde bulunmakta. Onların şartları, fiziki şartların iyileştirilmesi bizim önceliğimizdir. Orada bizim askerimiz Kıbrıs'ta barışı sağlamak için, Kıbrıs Türklerini korumak için, olası bir ihtilafı, gerilimi çözmek için bulunmaktadır. Bu vazifeyi yerine getiren askerlerimizin fiziki, lojistik şartlarını iyileştirilmesi de bizim bir vazifemizdir." dedi.

Muhabir: Enes Kaplan-Merve Yıldızalp-Yeşim Sert Karaaslan

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.