Afşar güzeli

Ahmet Çapanoğlu

Hayatımız hep gülümsemeyle geçmiyor. Hepimiz acılarıyla, tatlılarıyla, sevinç ve hüzünleriyle, bir şekilde sona doğru yol alıyoruz. Hepimiz bir fidanız. Tomurcuk açar, güle dönüşür, bülbüle eşlik ederiz. Sonunda giderken, kimimiz bir güzel kokusu bırakır, kimimiz de gül bahçesinde, gül dalında diken olarak kalırız.

Pazar günü bir gülü uğurlamak için mezarlıktaydım. Mezar taşlarını okumak, unutkanlık getirirmiş insana. Ama ister istemez okudum taşları. Ne yazdığına bakmam hiç. Sadece doğum ve vefat tarihlerine bakarım ve daha yapacakları neler vardı, ne hayalleri vardı, acaba gerçekleştirdiler mi diye merak eder, kendi kendimle konuşurum ve aklıma üstad Necip Fazıl Kısakürek’in şiirinden bir parça gelir.

“Dün geçti, bugünü düşünüyorum, yarın var mı?

Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?”

Kimi kırkındadır giderken, kimi altı aylık. Kimi haddi aşmıştır 63 yaşını devirmiştir. Eskiler Rasulullah’ın vefat yaşı olan 63 yaşı geçince “haddi aştık” derlermiş.

Evet hepsi ihtiyar değildi. Sırası gelen gitmişti. Yaş kaç olursa olsun, bir gün bizde gideceğiz. Ama öyle ölümler vardır ki, tevekkülümüzün olmadığından mıdır bilinmez, kabullenemeyiz. Kabullenemediklerimiz ya sevdiklerimiz ya da genç ölümlerdir. İnancımız sonsuzdur, zamanı gelenin bir nefes bile fazla alamayacağına. Peşinden gidersin musallaya, en sevdiğini bile bir an önce götürmek için koştur koştursun. Üzerini, ilk önce sen kendi ellerinle acele olarak toprakla örter ve bir an önce mezarlıktan çıkarsın. Belki kısa bir üzgünlük yaşarsın ama ateş düştüğü yeri yakar işte.

Gençti, hayalleri vardı, ölüm yakışmadı diye söyleniriz. Sanki onun ömrünü biz tayin etmişiz gibi.

Kimi zevki safadadır, ölüm anı aklına bile gelmez, kimi de an be an sevgiliye vuslatı yaşar, eza cefa içinde gün sayar.

Maalesef hepimizin bir süresi vardır, bu süre bir gün sona erecektir. Bunu hepimiz biliriz ama nedense kabullenemeyiz.

Pazar günü bir sevgili arkadaşımızı daha Hakk’ın Rahmetine uğurladık. Otuz sekiz yıla sığdırdığı bir hayat. Çileli geçen son dört yılında, kanserden muzdarip bir kardeşimiz. Umut etti, son ana kadar bekledi ve Rabbinden umudunu kesmedi.

Afşar güzeli dedim ya başlıkta. Mustafa Afşar kardeşimizdi o Afşar güzeli. Kişiliği ve karakteri sağlam, insanlığı sevgi üzerineydi. Hayat doluydu, yapacağı daha çok şey vardı belki. Vardı ama kendisini Rabbine hazırlayan bir musibet vardı içinde. İsyan etmedi, mücadele etti. Ama ömrü vefa etmedi.

Ne kadar çok sevenin varmış, ne çok insan şahadet etti senin iyiliğine. Ne kadar çok sevilmişsin be kardeşim. Rabbim de seni sevsin İnşallah.

Güldü Afşar, dikensiz gül. Gül kokusuyla terki diyar etti. Çektikleri kefaretti yaşadığı hayata. Çektikleri şahittir, isyan etmeyip sabrettiğine.

Afşar, gül olarak Rabbinin huzuruna, gül Peygamberinin yanına, gül olarak, kokusunu bize de bırakarak hicret etti. Hadisi kutside Efendimiz, “dermansız derde düşerek ölen, şehit sevabıyla gider” buyuruyor. Rabbim huzuruna şehit sevabıyla alsın inşallah. Mekânı cennet, çektikleri kefareti olsun, efendimize komşu olsun diye dua etmekten başka bir şey gelmez elimizden.

Rabbim kederli ailesine ve sevenlerine sabır nasip etsin İnşallah.

Hepinizden son bir kez dua ve helallik istiyorum bu sevgili kardeşime. Hakkınızı helal edin.

Rabbim seni Rahmetiyle yargılasın,

Sualini kolay eyleyip, cennetine alsın İnşallah, Afşar gülü

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.