AH! BİR DE MÜSLÜMAN OLSALAR! (Japonlar)

Ali Dutal

Bir milleti güçlü yapan temel özelliklerin başında o milletin örflerine sıkı sıkıya bağlılığı gelmektedir. Kendi örf ve ananelerine sıkı sıkıya bağlı milletler zor şartlar altında olsa bile bir çıkış yolu bularak her zaman başarılı olmuşlardır. Bu başarıları sevenleri ve sevmeyenleri tarafından takdirle karşılanmıştır.

Bu milletlerden birisi herkesin olduğu gibi benim de takdirle karşıladığım Japonlardır. İnsanın, Japonlarla ilgili bilgisi arttıkça hayranlığı da artmaktadır. Japonların birçok örf ve adetleri geleneksel Anadolu kültürüyle aynıdır. Öyle olunca hayranlığım biraz daha fazla artmakta ve her zaman içimden, “AH! BİR DE MÜSLÜMAN OLSALAR!” temennisi duygusunu yaşamaktayım.

Yalan yok, çok da kızıyorum. Niye kızıyorum, “dünyanın en zeki, çalışkan, araştırıcı insanları olmalarına rağmen İslam’ı öğrenip Müslüman olmamalarına”

Kızsam da takdir etmekten kendimi alamıyorum. Japonlarla ilgili çok söylenecek söz var; ancak, hepsini yazmaya yerimiz yetmez; zaten gerekte yok; çünkü, bilgi sahibi olmak isteyene bilgi de çok. Bunun yanında bizim kültürümüze benzeyen dikkat çekici bazı örf ve adetlerinden kısaca bahsedeceğim. Bilgiler alıntı olup kısmi yorumlar katılmıştır.

1-Japonya'daki en temel görgü kuralı selam vermedir. Japonlar için selam vermek nasıl önemliyse biz Müslümanlar için önemli olmanın da çok ötesinde İslami bir vecibedir. Selam Müslümanlığın şiarlarından olup selam vermek sünnet almak ise farzdır. Selamın yayılması ile ilgili Peygamber Efendimiz(sav)’in kati emri vardır. 

2-Ziyaretlerde eve, okula, hastaneye girerken ayakkabı çıkarılır; terlik giyilir. Çıkarılan ayakkabı, burnu kapıya bakacak şekilde çevrilerek düzeltilir.

Bizim kültürümüzde evlere ayakkabı ile girilmez. Filmlerde gördüğümüz evlerin içine, hatta yatak odalarına kadar ayakkabı ile girilmesinin mantığını bulamıyorum. Çünkü, akıl işi değil.

3-Ziyaretlerde hediye götürmek adettendir. Hediye olarak mevsime uygun meyveler ve şekerlemeler en uygun olanlardır. Peygamber Efendimiz(sav); “Hediyeleşin, bir biriniz seviniz”; “Seni ziyaret etmeyeni ziyaret et, sana hediye vermeyene hediye ver” buyurmaktadır.

Ev sahibinin sunduğu yiyecekleri sağlık açısından ya da dini olarak bir sakınca olmadıkça reddetmek kabalık sayılır. Ayrılırken, ev sahibine konukseverliğinden dolayı teşekkürler edilir; ayrılırken selam verilerek çıkılır.

Çok önemli örflerden biri de bizde de uygulanan ve unutulmaya yüz tutmuş ev sahibine sırtını dönerek çıkmamak; geri geri giderek çıkmak.

Tapınakları ziyaret etmeden önce girişteki çeşmede eller ve ağız yıkanır. İçeride mümkün olduğunca gürültü çıkartmamaya özen gösterilir.

4-Yemek yer sofrasında, minderlerde oturularak yenir. Genellikle ortaya büyük tabaklarda gelen yemeklerden herkes kendi tabağına alır. Tabağa alınacak yiyecek önceden gözle seçilir ve karar verdikten sonra bir kerede tabağa alınır; aldıktan sonra vazgeçip geri koymak kabalık sayılır. Yemek bittikten sonra teşekkür edilir.

5-Günümüzde halkının % 80'i şehirlerde yaşar. Ancak, güçlü ülke ekonomisi ve gelişmiş teknoloji sayesinde köy ve şehir hayatı arasında büyük farklar yoktur. En zengini bile mütevazi bir hayat yaşar; yer yataklarında yatarlar.

6-Geleneksel Japon ailesinde baba geç saatlere kadar çalışır; anne ise eve ve çocuklara bakar. Japonya'daki boşanma oranı batılı ülkelere göre çok azdır.

7-Ev ekonomisinden anne sorumludur. Aileyi ekonomik olarak destekleyen baba, kazandığı paranın tümünü anneye verir. Anne, bu paranın içinden babanın aylık harçlığını verir ve geri kalanını diğer harcamalarda kullanır. Her ailenin en büyük rüyası kendi evlerine sahip olmaktır. Kazanılan paranın büyük kısmı, ev ve araba taksiti ve çocukların gelecekteki okul masrafları için yapılan birikimlere harcanır.

Sonuç olarak şunu da belirtmeden geçmeyeceğim. Batının aşağılık medeniyeti yeni nesil Japonları da belli oranda etkilemiş geçmişte iki ya da üç neslin birarada yaşadığı Japonya'da bugün çekirdek aile yapısı görülmekte olup gün geçtikçe ailelerdeki çocuk sayısı azalmakta, buna paralel olarak Japonya'nın nüfusu giderek yaşlanmaktadır.

Aynı sorun bizim ülkemiz içinde geçerli olup her geçen yıl nüfusumuz ihtiyarlamaktadır.
 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.