Ahmet Şan’ın bahtsızlığı (!)

Uğur Özteke

Dün güne Karatay Belediye Başkanı Sayın Mehmet Hançerli ile başladık. Sayın Başkan bizim PUSULA WEB TV’nin canlı yayın konuğu idi. Karatay’ın ve şehrin en gözde pencerelerinden birinde suların üzerinde, yemyeşil bir ortamda, gürültüden uzak, kuş sesleri arasında Şehir Parkı’nda idik.

Sayın Hançerli ile nerede ise 30 yıla yakın bir dostluğumuz var. Dahası yönetici-gazeteci, siyasetçi-gazeteci ve en sonunda da Başkan-gazeteci ilişkisi ve sınırları içerisinde dostluğumuz vardır.

30 yılın sonunda şunu çok net ifade edebilirim;

“Sayın Hançerli için birileri her türlü iddia ve iftirada bulunurken biz hep Başkan’ın bu işlerle uzaktan yakından bir alakasının olmadığını” savunduk.

Ve dün canlı yayında sadece Karatay Belediye Başkanlığında ilk günden bugüne hakkındaki en büyük iddiaları bile yüksek sesle yalanlarken, bir yerde bizi de aklıyordu.

Özünde bu iş sadece Sayın Hançerli için geçerli değil.

Bugün şehrimizi yöneten merkezdeki Belediye Başkanlarımıza Sayın Tahir Akyürek’e, Sayın Uğur İbrahim Altay’a ya da Fatma Toru hanımefendiye bakar mısınız?

Haa bu insanların hizmetlerini eleştirebilirsiniz. “Şunu daha iyi yapabilirdi” diyebilirsiniz. Ya da “Şurası eksik hiç yakışmamış” da diyebilirsiniz.

Şükürler olsun ki bu şehirde bunu başkanların yüzüne ya da yazarak yüksek sesle direkt elden adrese teslim eden bir yerel gazeteci olarak çok huzurluyuz. Çünkü duyduğumuz ya da gördüğümüz, ya da birilerinin gördüğünü duyduğunu iddia ettiği her türlü çirkinliği de yazmadan önce birebir iletiriz.

Ama biz bu dört isim için asla paralı pullu, kadınlı kızlı bir şey yazıp konuşmadığımız gibi aklımızın ucuna bile getiremeyiz.

Ama eleştirir miyiz?

Evet belki de her gün bir eksikliği ya da bir eğriliği kırmadan dökmeden hakaret etmeden yazabiliriz.

Dün Sayın Hançerli ile yaptığımız canlı yayın sonrası Şehir Parkı’ndan ayrılırken, Başkan’dan çok daha huzurlu idim. Dolaylı dolaysız aklıma gelen ya da iddia edilen her şeyi sormuş ve bu sorularımızın cevaplarını da canlı yayında almıştık.

BİR CENAZE BİR ŞEHRİ

ANCAK BU KADAR TOPLAYABİLİR…

Dün rahmetli Muammer Karapınar amcanın cenaze namazında kendisi için son görevimizi yaptık. Ali Karapınar, Hasan Hüseyin Karapınar, Bahattin Karapınar ve Bahri Karapınar’ın babaları Muammer amca aniden rahatsızlanmıştı. Bir süredir de tedavi görüyordu. Ve çok şükür yakınlarına ve hiç kimseye eziyet etmeden, kendisi de çok acı çekmeden hakkın rahmetine kavuştu.

Cenaze namazında, defin işlemleri sırasında orada olanlara şöyle bakıyordum. 

Şehrin siyasetinden, iş dünyasına, sporundan bürokrasisine her kesim ama her kesim burada idi. Cenab-ı Allah’ım keşke hepimize böyle güzel bir ölüm ve cenazemin arkasından da böyle sevenlerin namazımızda defin işlemlerimizde bulunmasını sağlasın.

Bir kere daha Muammer Amcaya Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına da baş sağlığı dileriz.

MEHMET BAYKAN’IN ZEKASINA

ANCAK ŞAPKA ÇIKARTILIR

Spor Genel Müdürümüz Sayın Mehmet Baykan’ın zekasını bugün değil tam 15 yıl önce keşfettim. (Zaman zaman da örneklerle bu durumu yüzüne anlatırım)

Bu şehrin en zeki 10 adamı arasına Sayın Genel Müdürü yazarım dersem ne olur abarttığımı sanmayın.

Bakın şimdi size küçük bir detay vereceğim. Eğer haksız isem o görüntüleri bir de siz benim gözümden bakın. Yanlışım var ise söyleyin düzelteyim.

Spor Genel Müdürümüz Süper Kupa maçını A protokolde izledi.

Konyaspor’un kupayı alması ile de içinde ki sevinci asla çaktırmadı.

Çünkü konumu ile o statta en üst düzeyde idi.

Maç bitti. Spor Bakanımız sahayı terk ederken hemen kameralar ve objektifler Sayın Bakana çevrildi. Genel Müdürümüz hemen Bakan’ın omzunda yan yanalar. Sorular sırasında maç içerisinde ve sonrasında çıkan olaylar Sayın Bakan Osman Aşkın Bak’a sorulup bakan da “en ağır cezalar verilecek” derken, Mehmet abimiz yavaşça soluna doğru bakıyor ve oradan uzaklaşıveriyor. Hatta Mehmet abimizin arkasındakiler şaşırıyor ve Genel Müdür’ün nereye gittiğine bakıyorlar.

Eğer Sayın Bak Konyaspor’un aleyhine olabilecek o sorularda en sert cevabı verirken Mehmet abi orada dimdik dursa idi vallahi birileri Sayın Genel Müdürü topa değil tefe koyarlardı.

Ve Mehmet Bey bu topa girmeden usulca oradan ayrılıverdi.

Sayın Genel Müdür’ün bu güne kadar Konyaspor’u ve Konya sporuna bir zarar verilmemesi için verdiği mücadeleyi inanın çok yakından biliyoruz. Ve kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz. 

BAŞKAN ŞAN’IN KADERSİZLİĞİ

Atiker Konyaspor’umuzun Süper Kupa’yı geçen yılın şampiyonu, bu sezonda en büyük şampiyon adaylarından Beşiktaş’ı evire çevire yenip kupayı almasının ardından yani bitiş düdüğü ile bizim PUSULA TV için çalışmaya yani sokağa dökülmüştük.

Maçtan sonra olanları izleyemedik.

Ne zaman işimizi bitirip eve döndük ve yatmadan sosyal medyayı şöyle bir görelim istedik.

Tek kelime ile “Yıkıldık”…

Herkesim Başkan Ahmet Şan’ın siyah-beyaz tişörtlü hem de ceketin içine giydiği tişörtü ile ekranlara demeç verdiğini yazıp çiziyor Başkan’ı yerden alıp gökte bir daha çevirip tekrar yere çarpıyordu.

Allah var ya bu işe biz de bozulmuştuk.

Öyle bozulmuştuk ki sabah evden çıkarken, belki de ömrümde ilk defa bir siyah-beyaz tişörtle çıkıyordum. Çünkü benim böyle takıntılarımın olduğunu bilmeyen bir yakınım bu tişörtü bana hediye etmişti. Ama Allah var ya yanlış anlaşılmak ya da dam üstünde saksağan vur beline kazmayı kendilerine meslek edinenlerin çirkefliğinden tırsmış olacağım ki bunu hiç giymemiştim.

Ama canlı yayına bile bu tişörtle gittim.

Çünkü ben de Başkan’a fena bozulmuştum.

Cenaze töreninde bile iki konudan biri Başkan’ın siyah-beyazlı tişörtü idi.

Gazeteye geldiğim zaman işin aslını öğrendim.

Meğerse maçı takım elbiseli kravatlı izleyen Başkan maçın bitişi ile soyunma odasına girince futbolcuların hışmına uğramış(!).

Belki de prim pazarlığı içerisinde Başkan canım gömleğinden olmuş. Eeee gömleği parçalanan başkana soyunma odasında yanılmıyorsam 3 XL gömleği kim bulacak?

Ha desen de bulunmaz ki.

O zaman Konyaspor’un anlaşmalı olduğu ürün tedarikçisinin tişörtü giydirilivermiş.

FOTO 1               

İşin aslı bu olsa da sosyal medyadan tutun, cenazeye gelenler bile Başkanı iki tutup bir yırtıyorlardı. Üçler Mezarlığı’nda kabir taşları arasında hocayı dinlerken bu satırları yazmak aklıma geldi. Şeytan orada bile yanımızdaydı. Aklıma hep bu konu geliyordu. “Bir insanın kadersizliği bu olsa gerek” dedim. İki ayda üç ayda Türkiye’nin en büyük üç kupasından ikisini alacaksın yine de yaranamayacaksın.

Vallahi pes doğrusu.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Yarınlar yorgun ve bezgin insanlara değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Düğün konvoylarının trafiğin akışını engellemesini önleyebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.