ALIŞ VERİŞ

Ahmet Çapanoğlu

İnsanoğlu alışverişe ne kadar çok alışmış. Verdiği kadar almak istiyor, aldığından az vermek istiyor. Bazen eksik veriyor fazla istiyor, verileni beğenmiyor, kanaatten uzak kalıyor.

O kadar bencil olmuşuz ki, vermeyi yardımcı olmak için değil de, onun yerine bir şeyi almak, elde etmek için veriyoruz. Eğer karşılığında alacağımız bir şey yoksa verme duygumuza gem vuruyor, vermekten vazgeçiyoruz. Yani, “al gülüm ver gülüm” sevdasındayız.

“Bak sana istediğini vereceğim ama bunun bana ne getirisi olacak, eğer bana bir getirisi yoksa niye vereyim” diye yapacağımız iyilik karşılığında, karşımızdaki insanın bize ne fayda getireceğini düşünüyoruz. Kendi kendimize alma verme kriterleri koyuyor ve hayata geçiriyoruz.

Bazen öyle gaflete düşüyoruz ki, dua ederken bile bu kriteri göz önüne alma cüretini göze alıyor, sanki Rızai ilahiye ile pazarlık yapıyoruz. Kul gaflete düşüp, geçici âlemdeki alma verme kriterinin burada da geçerli olduğunu zannediyor. Ama Allah(cc) ile olan alışverişte böyle bir kriter söz konusu değildir. Vereceksen dua edeyim demek gibi bir durum söz konusu değildir.

Çünkü varlığın mutlak sahibi olan Allah(cc) her şeye gücü yeten, her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilendir. Biz ise O’nun bu gücü karşısında O’na muhtacız. İşte bu yüzden şart koşamayacak kadar aciziz. Sen kullar arasında alışverişlerini şartlara bağlar, verdiğin kadar, hatta verdiğinden fazlasını alma düşüncesinde olur alırsın, ama Allah’(cc) a karşı ”ya Rabbi; ben dua edeceğim, Sana niyazda bulunacağım ama bak! Kabul edeceksen dua edeyim” diyemezsin.    

Kulun Allah’a(cc) duası karşılığında, Allah’ın(cc) razı olup olmadığını düşünmemesi ve içerisinde vesveseye yer vermemelidir. Yani Allah’tan(cc) umudunu kesmemeli ve duasını pazarlık konusu yapmamalıdır. Çünkü Allah(cc) Zümer suresi 53’de “Allah’ın(cc) rahmetinden umudunuzu kesmeyin” buyururken, bunu pazarlık konusu ve al ver davasına dönüştürmemek gerekir. Dua ederken, bizim haddi aşmamamız, kimin güç sahibi, kimin ihtiyaç sahibi olduğunu bilmemiz ve her zaman acziyetimizin farkında olmamız gerekir. Yani kabul edilmeyecekse, istediğimi vermeyeceksen niye dua edeyim gibi vesvese, itiraz ve kuruntuya kapılmamak gerekir.

Eğer Allah(cc) sana dua etme fırsatı verip karşısına aldıysa, hiçbir kaygısı olmadan, hiçbir endişe duymadan kulun kendine yalvarmasını ister. Daha çok huzurda kalıp, daha çok kâr etmesini, bağlılığını göstermesini ister. Sen bilemezsin ki, belki senin istediğinden daha iyisini, senin için daha hayırlısını sana nasip edecektir. Sen, hangi duanın ne zaman kabul olacağını bilmediğin için, gönlün titreyerek duada sebat göstereceksin. Duanın neresinde kabulün tecellisi ortaya çıkacak, bilemezsin. 

Bilme!

Bilme ki duayı yarım bırakma.

Bilme ki Rabbinden uzak olma

Bilme ki! Kârı zarara dönüştürme.

O, o kadar lütufkâr ki, lütfüyle affeder, lütfüyle bereketlendirir.

Sen yeter ki vesveseden uzak ol, dua kapısından ayrılma

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.