ANDIMIZ TARTIŞMASININ NERESİNDEYİZ

Ali Dutal

Danıştay’ın “ANDIMIZ” kararı sonucu yaşanan tartışmalar bir kere daha gösterdi ki, ümmeti kavmiyetçi duygularla birbirine düşman eden, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanmasına neden olan “KAVMİYETÇİLİK” hastalığı toplumumuzu kısmen de olsa etkilemeye devam etmektedir. 

Danıştay kararının bu kadar farklı taraflara çekilerek tartışılmasına üzülüyorum. Yüzde 99’nun kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir toplumda “KAVMİYETÇİLİK” bu kadar insanımızı etkilememeliydi; demek ki, hepimizde bir sıkıntı var! 

Kavmiyetçilik, cahiliye döneminin en önemli sapkınlıklarından biriyken dinimiz İslam bu sapkın anlayışı ortadan kaldırmıştır.   

Hz. Muhammet(sav)’in ümmeti olma şerefiyle şereflenen cahiliye insanı akrabalık bağlarını bir kenara bırakarak İslam kardeşliğinde bütünleşmişlerdir.

İslam, Arap Yarımadasının dışına taşıp çok farklı toplulukların İslam’ı kabul etmesiyle ortak bir kültür oluşturmuştur. Bu kültürün adı; “Ümmet Kültürü” dür.

Ümmet; Allah’ın birliğine, Hz. Muhammet (sav) peygamberliğine inan insanlardan oluşan bir topluluktur. Bu topluluğunun içerisinde her türlü dilden, kültürden insan bulunmaktadır.

Zaman içerisinde “ümmet topluluğu” büyük devletler ve imparatorluklar kurdu. Bu imparatorlukların en büyüğü ve en uzunu Osmanlı İmparatorluğu’dur. Osmanlı İmparatorluğu, ümmetten millet oluşma sürecinin zirveye ulaştığı en son noktadır.

Osmanlı İmparatorluğu içinde yer alan tüm Müslüman topluluklar inançta, duyguda hatta dilde birliği sağlamışlar; bu birliktelik Osmanlı İmparatorluğu’nun gücüne güç katmış ve “Efsane İmparatorluk”  meydana gelmiştir. Öyle bir efsane ki dünyaya zulümle değil; adaletle, merhametle hükmetmiş; sömürmemiş ve savaş alanı dışında kan dökmemiştir.

Kendi içinde yaşayan gayri Müslimlere İslami çerçeve içerisinde verilmesi gereken her türlü hakkı vermiş ve asimilasyon politikası içerisinde olmamış; kendi içinde yaşayan Müslüman toplulukların tamamını imparatorluğun asli unsuru görerek hanedan Türk olmasına rağmen ayrımcılık yapmamışlardır. Yani “ÜMMET”ten bir “MİLLET” meydana gelmiştir. Bu milletin adı; TÜRK MİLLETİ’dir.

Türk, bir kavmin adı olmaktan çıkıp İslam topluluklarının ortak adı olmuştur. “Türk” algısı ile “Müslüman” algısı aynıdır. Bu algı bugünde her türlü olumsuz çalışmalara, propagandalara rağmen devam etmekte olup “Türk” ve “Türkiye” tüm dünya Müslümanlarının umudu durumundadır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun bu gücünü bilen İslam düşmanları ümmet olma süreci oluşan, temelleri sağlam “MİLLET” birlikteliğini bozmak için Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde yaşayan Müslüman halklara, yerli işbirlikçileri vasıtasıyla ırkçılık fikirlerini aşılayarak koskoca imparatorluğu yıkmışlardır. Bugün Osmanlı coğrafyasında yer alan tüm devlet ve halklar bu parçalanmışlığın acısını yaşamakta; huzur bulamamışlar ve bu gidişle bulmaları da imkansız gibi görünüyor.

Osmanlıyı parçaladıkları yetmedi, güzel ülkemizi de parçalamak istiyorlar. Çevremizde olan biten her şeyin arka planında Türkiye’yi parçalama yatmaktadır. Bunu hepimiz kulağımıza küpe yapalım. Şunu da iyi anlayalım; güçlü bir Türk Devletine her zamankinden çok ihtiyacımız olduğu gibi güçlü devlet için “Ümmet Birlikteliğine” de ihtiyacımız var.

Yapılması gereken şey “Ümmet Temelli Millet Olma Şuurunu” insanımıza, özellikle gelecek nesillerimize yeniden kazandırmaktır. Bu şuuru kazandırmak bu kadar tahribattan sonra çokta kolay değil; uzun ve planlı bir çalışmayı zorunlu kılmaktadır.

“Andımız” veya başka sebeplerle birbirimizi ağır sözlerle suçlayarak ülkemiz ve dinimizin düşmanlarının değirmenine su taşımayalım. Bunun zararını hangi etnik gruba mensup olursa olsun ülkemin tüm insanları çekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hepimizin devletidir. “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” demenin övünülecek bir tarafı olmadığı gibi söylenmesinden rahatsız olunacak, gocunulacak bir tarafı da yok! Ben her sabah aynı sözlerle ant içilmesini yani yemin edilmesinin amaca hizmet etmediğini, yeminin bir ağırlığının olması gerektiğini düşünüyorum. Esas olan her sabah okunması değil; içeriğinin içselleştirilmesidir.

Ben bir TÜRK ana babanın çocuğu olarak TÜRK olduğum kadar KÜRDÜM, ZAZAYIM, ARABIM, ÇERKEZİM… ve ben MÜSLÜMANIM, var mı bunun ötesi?

Yüce Rabb’im hepimizi Müslüman kardeşini kavminden dolayı aşağılayanlardan eylemesin. Kavmiyetçiliğin son durağı Hz. Allah(cc) korusun hem bu dünyada hem de öbür dünyada felakettir!

Hz. Allah (cc) Hucurat Suresi 10. Ayette; “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah’tan korkup sakının, umulur ki, esirgenirsiniz” buyurmaktadır.

Hz.Allah (cc)’ın sözünün üzerine başka söz olabilir mi?

 

           

           

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.