ASLANLAR ŞEHRİ; LVİV

Hasan Durucan

Kuzeyinde Belarus, doğusunda Rusya, güneyinde Moldova ve Romanya, batısında ise Slovakya ve Polonya’ya komşu olan Ukrayna’ya doğru kalem oynatıyorum. Ukrayna hükümeti vizelerin kaldırılması ile ilgili olarak Türkiye bir antlaşma imzalamış olup vizesiz muafiyeti uygulamasını 2013 tarihi itibariyle 30 günden 60 güne çıkarmıştır. Ukrayna’nın tüm şehirlerine turistik amaçlı seyahat edecek olan TC Vatandaşları, Ukrayna’dan çıkış yapacağı tarihten itibaren geçerli en az 3 ay süreli pasaport ve geçerli seyahat belgesi ibraz ettiklerinde, Ukrayna’da 60 güne kadar vizesiz kalabilecektir. Vizesiz girişler de 60 güne kadar kalma süresi sadece turistik amaçlı seyahat edecek kişiler için geçerlidir. Eğer ülke girişinde arkadaş ziyareti, eş dost akraba ziyareti, iş, ticaret, eğitim amaçlı geldiğinizi beyan etmeniz durumunda yetkililer sizden amacınıza uygun vize alıp almadığınızı soracaklardır. Bu yüzden Ukrayna’ya girişiniz sırasında sadece turistik amaçlı geldiğinizi beyan edip dönüş uçak biletinizi yanınızda bulundurmanızı tavsiye ediyorum. Pasaport ve dönüş uçak biletiniz haricinde başka herhangi bir belgeye ihtiyaç yoktur.

Ukrayna’nın tarih kokan en şirin şehri Lviv’e konuk oluyoruz. Şehrin kendisi mimarisi ile göz kamaştırıcı güzelliğe sahiptir. Lviv 13.yy’da Galiçya Prensi Danylo Haltsky tarafından Ukrayna’nın en batısına kurulmuş güzel bir şehirdir. Prens, oğlu Lev’in ismini bu şehre vermiş Lev’in rusça anlamı da aslan olduğu için aslanlar şehrin simgesi olmuştur. Şehirde yüzlerce aslan heykeline rastlamak mümkündür. Galiçya, Avusturya, Polonya ve Sovyet Rusya’nın hüküm sürdüğü ülkenin köklü tarihe sahip olmasıyla beraber yapılar da bundan nasibini almıştır. Şehrin diğer bilinen isimleri Lviv, Lwow(Polonyaca), Lvov (Rusça) ve Lemberg (Avusturya Dönemi)’dir. Lviv yüzyıllardan bu yana Polonya, Viyana ve en son Ukrayna’nın izlerini görebileceğiniz bir kültür şehridir. Lviv ambleminde bir aslan yer alır ve şehrin 750. kuruluş yıl dönümü 2006 ekiminde kutlanmıştır. 860.000 kişilik nüfusunun %88'i Ukraynalı, %8'i Rus, %1'i de Polonyalıdır. Günde yaklaşık 200.000 kişinin şehre turistik amaçlı giriş yaptığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Tarihi yapıları, arnavut kaldırımlı sokakları, otantik tramvayları, orta çağ kostümlü kızları ile kendinizi farklı bir dünyada hissedebileceğiniz bir şehirde oldukça keyifli vakitler geçireceğinizden emin olabilirsiniz. Lviv yani Lviv Oldy City 1998 yılında Unesco tarafından koruma altına alınmıştır. National Geographic’e göre Lviv en iyi 12 kış destinasyonları listesinde yerini alan bir şehirdir ve kar yağdığında şehrin büründüğü beyazlık insana kendini masaldaymış hissi uyandırmaktadır. Şehirde Lviv Üniversitesi ve Lvivsyka Politehnika adlarında iki yüksek eğitim kurumu bulunur. Yakın tarihte de Euro 2012 Futbol Şampiyonasına ev sahipliği yapmıştır. Lviv eski şehir 1256 yılında kurulmuştur. Bu bölgede pek çok tarihi anıt, müze,yapı, cafe ve restaurant bulabilirsiniz. Lviv Polonya sınırına sadece 70 km uzaklıkta olduğu için bu şehre gelen ziyaretçiler dilerse günü birlik Krakow şehrine de gidebilir.

Ulaşım konusunda havalimanından şehir merkezine taksi ile ulaşımın bedeli 60 UAH’dir. Şehir içinde toplu taşıma araçlarını kullanma ihtiyacı duymacaksınız ama yürümeyi sevmeyenler için otobüs, tramvay, trolleybus ve marshrutka ile şehir içinde istediğiniz yere ulaşabilirsiniz. Unutmayın ki Lviv’de gezip görmek isteyeceğiniz, eğlenebileceğiniz yerler birbirine çok yakındır.

Lviv seyahati için ziyaret edilecek dönem kişinin kendi tercihine kalmıştır. Mayıs ile Eylül arası sıcaklık ortalama 20 derece olup Ekim ile Nisan arası sıcaklıkların düşdüğü dönemdir. Ocak ayı noel dönemidir. Kasım ve Ocak Batı Ukrayna’nın en güzel kış mevsimlerinin yaşandığı ayladır. Bahar dönemi olan Nisan, Mayıs, Haziran ayları da sıcağı sevenler için idealdir. Ziyaret etmek için bu sebepleri göz ardı etmeyin.

Lviv restaurantları, cafeleri, şarap evleri ile ziyaretçilere farklı farklı konseptler sunarak keyifli vakit geçirmelerini sağlamaktadır. Cafe ve restaurantlarda daha çok binaların mahzenleri kullanılmış. Binaların dış cephesindeki sanat ve görselliğe nasıl önem verilmişse yapımında da kullanılan 1 ve 2 metre genişliğindeki duvarlarda yapıların özenle ve sağlam yapıldığının bir göstergesidir. Mahzenlerin içinde nem söz konusu olmadığı için rahatlıkla oturup kahvenizi içip, yemeğinizi yiyebilirsiniz. Lviv’de yemek yiyecek yer konusunda sıkıntı çekmeyeceksiniz. Adımınızı attığınız her yerde bir restaurant bulunuyor. Lviv Chocolate Factory ismindekiçikolatacıda çikolatanın envai çeşidini bulabileceksiniz ve mutlaka bu lezzetle tanışın.

 

Osmanlı tarihinin önemli figürlerinden biri olan Hürrem Sultan’ın da yani Avrupa’da tanındığı adıyla Roxelana Lviv’li olduğu pek çok tarihçi tarafından iddia ediliyor. Kimi kayıtlara göre o zaman Lehistan toprağı olan ve Lviv’e yaklaşık 60 km uzaklıktaki Rohatyn adlı bölgede doğmuş. Doğum tarihi ise kimi tarihçilere göre 1500 kimi tarihçilere göre ise 1506 yılı kabul görüyor. Daha sonra 20’li yaşlarında iken Tatar akıncılar tarafından kaçırılarak Kırım Hanlığı’na verildiği buradan da Osmanlı Sarayı’na sunulduğu pek çok yazar ve tarihçi tarafından kaleme alınmıştır.

Lviv’in neresine giderseniz gidin her restaurant’ta, cafe’de ücretsiz wifi’den faydalanabilirsiniz. Sırf bulunduğunuz mekanla da sınırlı kalmayıp dilerseniz ücretsiz wi-fi bulunan Rynok Meydanı, Mickiewicz Meydanı, Danylo Halytskoho Meydanı ve Svobody Caddesi gibi noktalarda da dilediğiniz zaman internet erişimi sağlayabilirsiniz. Lviv’de doğru yerlerde doğru insanlar ile bulunmanız harika vakitler geçirmenize engel olmayacaktır.

 

LVİV’DE GÖRÜLECEK YERLER

Rynok Meydanı : Market Square olarak da bilinen Rynok meydanı şehrin kalbinde yer alıyor. Meydan toplamda 44 ev ile çevrelenmiştir. 1998 yılında Unesco Miras Listesine alınan meydanın 16. ve 20. yy’a ait mimarisi içinde keyifli vakit geçirebilir, cafelerinde oturup kahvenizi yudumlayıp çevreyi izleyebilirsiniz. Meydanın tam ortasındaki Belediye Binası çevresindeki 4 heykel (Diana, Neptune, Adonise, Amphitrite) görülmelidir.

Opera House : Avrupa’nın en güzel opera binalarından biri olan Lviv Opera House adeta şehrin sembolik yapısıdır. Opera binasının hikayesi ise çok ilginçtir. Opera yapımı için düzenlenen yarışmada binayı yapacak olan mimar Zygmunt Gorgolewski seçilir. Ancak mimarın binayı nehir üzerine yapacak olması tartışmalara yol açmıştır. 1897 yılında inşasına başlanan Opera Binasının yapım süreci boyunca söylentiler ve dedikodular alıp başını gitmiştir. Mimar yapının tamamlanmasına göremeden 1900 yılında vefat etmiştir. Aradan onlarca sene geçmesine rağmen ve onca dedikodu üstüne yapı halen dimdik ayakta olup 1200 kişi seyirci kapasitesiyle sanat severlere bir araya getirmeye devam etmektedir.

Armenian Cathedral/Ermeni Katedrali : Ermenilerin Lviv’e yerleşimi 14.yy’a dayanır. Yerleşir yerleşmez Ermeniler burada kendi mahallelerini ve 1370 yılında da kendilerine ufak bir klise yapmışlardır. Bu klise Batı Ukrayna’daki eski ermeni diyasporasına uzanmaktadır. Kilisenin orjinal yapısı 1527 yılında çıkan yangın sonucu ciddi zarar görmüştür. Kilisenin orjinal çan kulesi 1571 yılında monte edilmiş sonrasında kuşatma ile kule Türkler tarafından yıkılmıştır. Yıkılan çan kulesi 19.yy’da restore edilerek tekrar eski yerine kavuşmuştur. Kilisenin bugünkü halinde eski rus, gotik ve ermeni mimarinin hakim olduğu oldukça bellidir. Ukrayna’da 150.000’den fazla Ermeni yaşamakta aynı zamanda sovyet döneminde de bir çok Ermeni Lviv’de yaşamış olduğundan Armenian Cathedral ermeniler için oldukça önemlidir. Giriş ücretsiz olup Virmenska St adresinde ziyaret edebilirsiniz.

Belediye Binası : 1381 yılında inşa edilen yapıya saat kulesi 1852’de Viyana’da yaptırılmıştır. Binaya girip 4 kata kadar asansör ile çıkıp buradan sonra 306 merdiveni tırmanarak Lviv eski şehri tepeden izleme şansını yakalayabilirsiniz.

Arsenal Museum : Arsenal 16.yy’da rönesans döneminin savunma yapısı olmuştur. Müze 13. ve 20. yy başına ait yaklaşık 40 ülkenin sahibi olduğu silahların ve savaş kıyafetlerinin sergilenmekte olduğu bir müzedir.

Potocki Sarayı : Neo Rönesans mimarisinin en güzel örneği olan sarayda ilk olarak Polonyalı Ptocki Ailesi oturmuş olup Fransız mimar Louis d’Auvergne tarafından dizayn edilen yapı Lviv şehrinin en değerli yapısı olarak kayıtlara geçmiş.

Lychakiv Mezarlığı : Londra’daki Highgate mezarlığı ve Paris’teki Père Lachaisein mezarlığına çok benzeyen Lychakiv mezarlığı 40 hektar alan içinde toplam 3000 mezartaşı, anıt ve mabete ev sahipliği yapmasıyla mezarlıktan öte bir açık hava müzesi diyebilirim. Mezarlıktaki en eski mezar taşının tarihi 1675 yılına aittir. 18.yy’ın sonunda kurulan mezarlığa meşhur peyzaj mimarı Karol Bauer yollar ve geçitler yaparak mezarlığı adeta bir bahçeye çevirmiştir.

Latin Katedral : Katolik kilise olan yapının ilk taşı 1360 yılında Kral Jan Kazimierz tarafından konmuştur. Yapıda gotik, rönesans ve barok mimarisi açıkça görülmektedir. 1527 yılında çıkan yangın sonucu ciddi hasar gören kilise 18. yy’da yapılan restorasyon gotik yapıya barok mimarisine ait şekiller uygulanmıştır.

Lviv Tarih Müzesi : Bu alımlı yapı Rynok meydanında bulunuyor. 19. yy’da inşa edilen yapı şehrin en eski ve en etkileyici müzelerinden bir tanesidir. Müzede sergilenen eserler 16. ve 18. yy’lara ait olmak üzere toplam 300.000’den fazladır. Müze tüm bu eserler dışında Italian Courtyard diye bilinen avlusu ile de meşhurdur. Çarşamba günleri hariç müzeyi ziyaret edebilşirsiniz.

Shevchencko Folk Art Open Air Museum : Şair Ivan Franco müzenin kurulmasına öncülük etmiştir. Ukrayna köylülerinin yaşamını gözlemleyebileceğiniz 84 hektar alan üzerine kurulu ve 100’den fazla tahta ev bulunan bir açık hava müzesidir. Müze içerisindeki yapıların pek çoğu Batı Ukrayna’nın köylerinden sökülerek buraya aynı şekilde kurulduğunu gözlemleyeceksiniz.

Boim Chapel : Yapı ismini kurucusundan almıştır. 1609-1615 yılları arasında inşa edilen şapelin mimarı A.Bemer heykeltıraşı ise G.Scholz ve J.Pfister’dir. Geç rönesans mimari olan yapı Katedral’na meydanında Latin Katedraline komşudur. 1967 yılından bu yana Lviv Sanat galerisinin bir parçası olarak hizmet vermeye devam eden yapı 1970 yılında Unesco miras listesine alınmıştır. Düşünen adamı andıran ve kubbesinde oturan İsa heykeli olan yapı önünde oturup saatlerce izleyip incelemeye değer diyebilirim.

St.George Katedrali : 1744-1760 yılları arasında inşa edilmiş Rokoko mimarisinin en iyi örneklerinden olan bir Rum Katolik Katedrali’dir. Katedral Ukrayna’nın Michelangelo’su olarak bilinen heykeltıraş Johann Pinzel tarafından süslenmiş heybeti ve güzelliği ile insanı büyülemesiyle ön plandadır. Giriş ücreti olmayan Katedral’e şehir merkezinden 20 dakikalık bir yürüyüş ile rahatlıkla varılabilir.

St.Peter and Paul Church of the Jesuit Order : Lviv şehrinin en büyük kiliselerinden biri olup 1610-1630 yılları arasında barok mimari ile yapılmıştır. 41 mt uzunluğa, 26 mt yüksekliğe ve 22,5 mt genişliğe sahip kiliseye 5.000 kişi sığabilmektedir. Lviv şehrine ilk barok mimariyi getiren kişi İtalyan Jacomo Briano’dur. Teatral’na St adresinde ücretsiz ziyaret edebilirsiniz.

Dominican Katedrali ve Manastırı : Lviv’in en eski eserlerinden olup aynı zamanda en dikkat çekici yapısıdır. Katedralin kuruluş tarihi 12.yy yarısı ila 13.yy’a dayanmaktadır. Bakımsızlıktan yıkılmak üzere olan Eski Dominic Katedralinin üzerine mühendis ve mimar olan Jan de Witte’nın mimari planına göre 1749 yılında yeni bir kilise inşa edilmiştir. Ve bunun yapımı tam 10 yıl sürmüştür. Museina Meydanı’nda ücretsiz ziyaret edebilirsiniz.

The Assumption Church : Kilise rönesans mimarisinin en canlı örneğidir. İlk olarak 1344 yılında ahşaptan yapılmış ancak 1350’de Polonya feodal hükümdarlarının Lviv’e saldırması ile yangın sonucu zarar görmüştür. Ardından 1421 yılında taş kullanılarak tekrar yapılmıştır. Sonraki yıllarda 2 kez daha yangın yüzünden zarar gören yapı son olarak 1591 yılında inşa edilmiştir. Kilisenin içine girip vaktinizi boşuna harcamayın. İçeride yalnız ufak bir ibadet odası ziyarete açık olduğundan dışını görmeniz yeterlidir. Ruska sokağının girişindeki kiliseye giriş ücretsizdir.

Danylo Halytsky Heykeli : Lviv’in kurucusu Prens Danlyo heykeli Bernardine Kilisenin hemen ilerisinde bulunuyor.

Pinzel Müzesi : Mytna meydanındaki Pinzel müzesinde Ukrayna’nın Michelangelo’sı olarak bilinen heykeltıraş Johann Georg Pinzel’in 32 adet eseri bulunmaktadır. Bunlardan en meşhur olanları Crucifixion, Angel ve Samson Tearin the Lion’s Mouth’tur.

Bernardine Kilisesi : 17. yy’dan kalma kilise Lviv’in en güzel barok mimarisine sahip yapılardan biridir. Rum Katolik Kilisesi olarak kullanılan yapıdaki freskler oldukça dikkat çekicidir.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.