ATİKER’İ DE KÜSTÜRÜN, RAHATLAYIN

Uğur Özteke

Konya gibi zor ve ne acıdır ki, namerdinin mertten sayı olarak hep 1 fazla olduğu bu şehirde gazetecilik yapmak değil(!) yapmaya bile çalışmak nasıl bir işkencedir bilemezsiniz…

Hele hele bizim gibi biraz yüzünüz yumuşaksa, biraz da dağlı damarınız varsa hele hele bir de üstüne üstelik yaşlanmaya başlıyorsanız “ıslağınız hiç kurumaz”(!)

Allah’ıma çok şükür bugüne kadar atlattığımız tüm badirelerde önce Cenab-ı Allah’ımın lütfu ardından da bize inanan güvenen dostlarımızın sayesinde hâla her sokağa giriyoruz, her kapıdan selam verebiliyoruz ve alnımız ak, başımız dik.

Haaa tüm bunlara rağmen ayrık otu gibi duranlar var mı? Var.

Onlarında ağzı kese değiliz ki büzüp bırakıverelim.

Hazreti Pir ne demiş “Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendisi gibi bilir…”

…………..

Hâlâ tanıyamayanların olabileceği gibi o ayrık otlarına hatırlatmayı da şunun için yaptım.

Bugün üzülerek, kahrederek, dahası nefret ederek bir acı canlı ve çok sıcak Konya yaşantılarından söz edeceğiz.

………………

ATİKER markası bugün kabul etseniz de etmeseniz de sadece Konya’nın değil, Türkiye’nin, Balkanların, Avrupa’nın hatta Amerika da dahil olmak üzere 38 ülkenin markası olmuş durumda.

Evet, evet bizim şu eskilerin “kelikçi” dediği, kulak koparan Mehmet Ali abimiz ile yine birilerinin dudak büküp “borucu, demirci, kaynakçı” dediği oğlu Ömer Atiker önce kendi alanlarında ATİKER markası ile alın teri, göz nuru ile dünyaya hakim oldular.

Ama babasının izinde giden, babasının sözünden hiç çıkmayan, adımlarını hep babasının onayı ile atan ancak yeni dünya görüşü içerisinde kendisini inanılmaz yetiştiren ve de sürekli geliştiren oğul Ömer Atiker “babası gibi” dur durak bilmeksizin bir yapı içerisinde ATİKER markası altında öylesine yüksek performans ile öylesine sağlam ve ciddi yatırımlar yaptı ki bizim gibi kendilerini uzaktan izleyenler “Allah yollarını açık etsin, tuttukları altın olsun” diyebiliyorlardı.

………………

Baba oğul aynı zamanda da anlaşılamayacak şekilde mütevazı bir hayat yaşarlar. Duruşlarını ve yaşam tarzlarını hiç değiştirmezler.

Tesadüfen ailenin bir iki olayına şahit olmuştum.

İhtiyaç sahibi ne kadar camii, okul varsa hayır adına bu şehirde gidilen iki kapıdan birisiydi. Ve aile hiçbir kişiyi yasal çerçeveler içinde kırmamaya çalışıyordu.

Bir gün bir caminin hocası içeriye girdi. Uzun lafın kısası caminin elektrik parası için yardım ister. Tek cümle oldu “Hocam parayı biz elden veremeyiz. Faturayı getirin biz sizin adınıza ödeyelim” ….

Bu tür yardım isteme ve verme olayına tanıklık etmiştim ama böylesini ilk defa görüyordum.

………….

Ben baba oğul ATİKER ile yılda bir, bilemediniz iki defa görüşürüm. O da hep birileri adına “dilencilik” yapma ya da “ricacı” olma içindir.

Mesela bizi uzaktan tanıyan bir arkadaşımız uzun yıllar ATİKER bünyesinde çalışan damatlarının ATİKER’den işten çıktığını uzman asker olarak orduya katıldığını bir süre vatani görevini yaptıktan sonra tekrar sivil hayata dönmek istediğini ve yeniden ATİKER’e başvurmak arzusunda olduğunu uzun uzadıya anlattıktan sonra “Abi siz galiba Mehmet Ali abiyi tanıyormuşsunuz. Bir ricacı olur musunuz orada yeniden işe başlasa?... deyince, biz de peki dedik randevu aldık ve gittik.

Mehmet Ali abi sonuna kadar bizi dinledi ve “Uğur 50 tane adam var. İşsiz, çalışmak istiyor de hemen yarın gelsinler bizim prensiplerimizde işe başlatalım. Ama hiç kusura bakma sen de olsan beni, kendi isteği ile bizi bırakıp giden adamı bir daha buraya almam” dedi ve de almadı.

……………….

Belki son 10 yılda 10 defa bile bir araya gelmediğim baba ve oğuldan bu iki prensipli davranışı gördüm.

Benim için de önemli olan para pul, fabrika ve şöhret değil bu duruştur.

…………..

Cenazeden cenazeye, düğünden düğüne karşılaştığımız Mehmet Ali Atiker ve Ömer Atiker bugünkü yazıyı görünce belki bize kırılacaklar. Belki telefon açıp sitem de edecekler ama biraz sonra aşağıda yazacağım konu için çok doluyum. Lütfen Atiker ailesi de kızmasın.

………………..

Malum Konyaspor’un kongresini yaptık.

Ama pek çoğumuzun da dikkatlerinden kaçan konuyu gündeme getirmek durumundayım.

Çünkü işin ucu dönüp dolaşıp Konyaspor’a ve Konya’ya dayanacak.

Dün sabah hukukçu bir abimizle uzun uzadıya görüştük.

Bir kişi itiraz etse bu genel kurul olmazmış biliyor musunuz?

Çünkü listelerde yer alan isimlerin yarılarından fazlası kulübe üye bile değilmiş. Ancak bunu bilen üç başkan adayı genel kurul öncesi bir araya gelip bu konuda anlaşmışlar. Kaybeden itiraz etmeyecek denmiş. Ve bu işe herkes gözünü kapattığı için de genel kurul böyle yapılmış.

İki, Konyaspor’un bu yıl da isim sponsoru olan ATİKER’in genç beyni Ömer Bey, genel kurula gelmiş ama divandan tutun da kazananlara kadar hiç kimse Ömer Bey’e bir “Hoş geldiniz” bile dememiş. Bu insani cümle çok görülmüş. Sevseniz de sevmeseniz de genel kurulu yapılan kulübün ana sponsoruna, isim sponsoruna Konyasporluyum diyen herkes “Ömer Bey’e o gün selam vermek ve insanlık gereği hoş geldiniz zorundadır”…

Üç; şu fotoğrafa bakar mısınız?

 

Bu listede de ATİKER kelimesi yer almamaktadır.

(Belki unutulmuştur. Olaya iyi niyetli bakmak lazım ama işte her şey arka arkaya gelince de iş çığırından çıkmış oluveriyor)

…………….

Detaylara girmeyeceğim ama gelinen nokta nedir biliyor musunuz?

Böyle giderse bir daha ki sefere ATİKER ismini göremeyebiliriz.

(Allah şahit yemin ediyorum. Baba oğul ATİKER ile en son görüşmemiz, uzman çavuşluğu bırakan gencin yeniden işe alınması içindi ve aylar öncesindeydi.

ATİKER ailesi ile uzaktan yakından maddi manevi saygının sevginin dışında hiçbir ilişkim alakam yoktur. Haaa keşke olsa bu benim için gurur verici bir durum olurdu)

Daha da acısını ve korktuğum durumu söyleyeyim mi?

Belki biraz haddimi aşacağım ama benim bildiğim mütevazı, alçak gönüllü ama cin gibi akıllı ve zeki aynı zamanda prensiplerine son derece bağlı olan Ömer Atiker yarın şunu da derse siz değil de ben hiç şaşırmam;

“Konyaspor’a vaadimiz ne? Sözleşmede ne yazıyor? Tamam alın parasını benim adımı çıkartıverin”…

 …………..

Bakın bu şehirde gazetecilik filan yaptığımız yok. Siyasiler ve siyasilerin maşası olanların yüzünden bizi soytarıya çevirmeye başladılar. Vallahi bazı şeylere çok canım sıkılıyor. Vicdanen bildiklerimi gördüklerimi, işittiklerimi yazamamaktan kafayı yiyeceğim.

Bırakırım gazeteyi, dergiyi.

Açarım bir internet sayfası, emekli maaşımla da 4 yapraklı fotokopiden bir gazete.

Her şey yasal olmak üzere ahlak sınırları içerisinde ne varsa yazarım.

Yeter gayri.

Bakın sıra Konya’daki zencilere geliyor. Beni daha fazla kızdırmayın.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Aya kızma, güneşe küsme; pencereni büyütmeye bak. “Bir eve ayın ışığı penceresi kadar düşer.” 

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Üç dakikalık beş dakikalık da olsa şu yasak park uygunsuz park işinden kurtulduğumuz zaman daha iyi ADAM oluruz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (18)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.