Azilname

Emrullah Nergiz

 

Bugün; salim, sakin ve vakur olma vaktidir.

Doğrusu hissediliyordu ama bu kadar çabuk olacağı tahmin edilmiyordu.

Hatırlar mısınız? 2012’de AK Parti ile Cemaat arasında da benzer sürtüşmeler olduğu söylenir lakin resmi olarak hiçbir şey ortaya çıkmazdı. Kimi yazarlar aman ha beyler bi dakka! Kimse fitne çıkarmaya uğraşmasın diye aba altından sopa gösterirdi.

Ne oldu? İlişkiler yay gibi gerildi ve inceldiği yerden koptu.

Cemaati tasfiyeye başlanırken toplumu ikna etmek için evvela dershaneler üzerinden gidildi. Zira buranın onların yumuşak karnı olduğu biliniyordu. Ve operasyon için düğmeye basıldı.

Cemaat mensuplarına neden bu kadar direniyorsunuz, neden iradeye karşı bayrak açıyorsunuz, denildiğinde nasırlarına basılmışçasına bağırıyorlardı. Netice ortada.  Çığlıklarının sebebi yok oluşun ateşini yaktırmama gayretiymiş.

 

Kuşku yok ki bu hareketin tek ve yegâne lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bir lider hem merhametli, hem de acımasız olmalıdır. Lakin merhamet duygusu ile acıma duygusunu birbirine karıştırmadan hareket etmesi lazım gelir. Lider gerektiği takdirde acımaz. Çünkü acıdığı zaman lider acınacak hale gelir. Bu bir doğa kanunudur.

Olaylara duygusal yaklaşabilirsiniz. Belki mikro milliyetçilik seyrinde “kırıldık, biraz acıttı” da diyebilirsiniz. Eyvallah. İnsanız. İnsani duygular taşımak bir erdem.

 

Altını en kalın şekilde çizeceğimiz olay devlet geleneğimiz ve devletimizin istikbalidir. Azıcık tarih bilen Osmanlı’yı tam 600 yıl ayakta tutan şeyin “devşirme usulü ve kardeş katli” olduğunu bilir. Bu durum devletin devamı ve çift başlılığı önlemek içindir. Zira kardeş de olsa çift başlı kartallar gün gelir birbirlerini yerler! Bu da devletin yok oluşu demektir!

 

En çok bildiğimiz, sevdiğimiz, öğündüğümüz Fatih’ler, Kanuniler, Yavuzlar “devletin istikbali” için sürekliliği ve tek başlılığı için bu işe fetva almamışlar mıdır? Ya devrin âlimleri, şeyhülislamları? Bu olaylara cevaz vermediler? Kendimizi neden inkâr ediyoruz?

Kaldı ki bugünkü durumun bununla kıyas dahi edilemeyeceği apaçık ortada. Bugün yapılan yumuşak bir geçiştir.

O böyle yapmış, şu şöyle demiş, onun ekibi bunun adamı, ötekinin sahip çıkması, yok pelikandı yok atamaydı yok Obamaydı, yok darbeydi yok tek adamlıktı vesaire…

Hiçbirini tartışmanın ya da bu işi uzatmanın bir anlamı yok.

Tarihinden ders almayanın sonu devletsiz kalmaktır. Ve en kötü devlet, devletsiz kalmaktan yeğdir. Bugünlerde bunu en iyi anlayan Sayın Devlet Bahçeli’dir.

Palavralarla vaktinizi alacak değilim. Sağdan soldan dinlediklerimi ya da sağdan soldan yazılanları kopyalayarak sayfa dolduracak da değilim. Akıllı uslu lakin kesinlikle hissi bakmadan konuşacaksak durum bundan ibarettir.

 

Asıl varken vekil ancak onun hükmettiğini ileten olur. Ve bu davanın kurucusu devletin başındadır. Elbette oyların da kimin için verildiği ortadadır.

Vekilin emeği yadsınamaz lakin vekâleti veren, günü gelince azletmeyi de bilir.

Emanet ayrı, emanetçi ayrı, vekil apayrıdır.

Netice itibariyle durum tamamen bir sistem çıkmazıdır ve kişilerle asla bir alakası yoktur. Hiç kimsenin tercihi de değildir. Bir satış ise hiç değildir!

Duygusallıklar geçer. Gerçek olan büyük Türk Milleti’nin ve Devleti’nin varlığı, birliği, dirliği ve devamlılığıdır.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.