"BÂRİKA-İ HAKİKAT, MÜSÂDEME-İ EFKÂRDAN DOĞAR!"

Erol Sunat

Hz. Mevlana, yüzyıllar ötesinden, “Aklın varsa bir başka akılla dost ol da işlerini onunla danışarak yap!” diye seslenirken,  Osmanlı’nın vatan şairi, “Hürriyet Kasidesi” adlı şiirin yazarı, “Vatan yahut Silistre”’yi yazan ve sahneleyen rahmetli Namık Kemal, "Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar" diye seslenmiş.

O yıllarda, fikirlerin çarpışmasından, hakikatin doğacağı fikrini ortaya koymuş.

Yani bugün ortak akıl dediğimiz, lakin kendi fikrimiz dışında, başka fikirlere yer olmayan, yer vermeyen, şans tanımayan değişik bir tanımın olması gerekeni!

Üzülerek söyleyelim ki, kendimizin çalıp, kendimizin oynadığı, başka fikirlere hayat hakkı tanımadığımız izlenimi veren,

Adına ortak akıl diyerek,

Kendimizi eylediğimiz, kandırdığımız bir bakış açısına sahibiz!

Onun içindir ki, ne bizim, ne şehrimizin iki yakası bir araya gelemiyor!

Aslında neden bir ve beraber olmadığımız sorusunun cevabı da bu tahammülsüzlüklerin ve hoşgörüsüzlüklerin içerisinde saklı!

Bizimle ortak düşünmeyen, aynı kanaati paylaşmayan, görüşlere ve fikirlere bizim çerçevesini çizdiğimiz ortak akıl dairesinde, ne yazık ki yer yok! 

Amma velakin, bir araya gelmek adına, ortak akıl çağrıları, ortak akıl merkezleri gibi çalışmalar içindeyiz.

Ortak akıl için bir olmak, bir araya gelmek, birlikte hareket etmek lazım değil mi?

Nasıl bir araya geleceğiz? Akıllıyı severim, benden akıllısını yanımda bulundurmam diyerek mi?

 

ORTAK AKLI TESİS ETMEK İÇİN MERASİM ŞART MI?

Orta akıl, gerek kelime olarak, gerekse de kavram olarak pek sevildi, pek tutuldu.

Ortak akıl için, bir araya gelmek lazım, istişare etmek lazım. İstişare edecek zemin oluşturmak lazım.

Bir kavram ne kadar çok dile getiriliyor, ne kadar çok hakkında konuşuluyorsa, o yerde, o kavrama ait bir iz, bir emare yok demektir!

Ortak akıl, akılların ve gönüllerin bir konu hakkında aynı çerçevede, aynı daire içerisinde buluşması, uzlaşması demek değil midir?

Ortak aklı tesis etmek için merasim şart mı?

İnsanlar bir araya gelmek için, ne zamandan beri davet bekler oldular?

Ne zamandan beri bu denli nazlanmaya ve kapris denen ve kendine egoları kalkan yapan duyguların ardına saklanmaya başladılar!

Akıl sahibi olan yöneticiler, söz sahipleri, kendilerinden başka akıllı olmadığın iddiasında bulunmayanlardır.

Ortak akıl, ilgili konu hakkında söyleyecek sözü olan, kendisinden istifade edilecek oldukça kıymetli fikirleri olan insanların bir araya gelmesi ve aynı konu hakkında ortaya çok daha güzel ve olumlu görüşlerin çıkmasına vesile olacakların bir araya gelmesi değil midir?

Ortak akıl, sen-ben, bizim oğlan hesabıyla, aynı fikre, aynı düşünceye, aynı dünya görüşüne sahip olanların bir araya gelmesi demek değildir!

Bu türden bir araya gelişlerin, ne üzerinde tartışılan konuya, ne topluma, ne şehre, nede ülkeye bir faydası olabilir mi?

Ortak akıl, akılların yarıştığı, yarıştırıldığı, birbirleriyle kantara çıkarıldığı bir zemin yada bir meydan hiç değildir.

 

ORTAK AKIL, MANA DOLU, ERDEM DOLU BİR KANDİLDİR!

Ortak akıl, akılların dost olmasıdır, birbirini kıskanmadan, bir diğerinin göremediğini, fark edemediğini fark etmektir.

Ortak akıl, tabiri caizse, aynen bir elmanın yarısı gibi olabilmektir. Bir bütünü bir araya getirmek adına, dağınık bütün parçaların, sevgiyle, saygıyla, dostça, tereddüt etmeden, samimiyetle ve içtenlikle bir araya gelmesi, getirilmesidir. Ve bundan duyulan mutluluğunun ve hazzın adıdır.

Ortak akıl, gerçekte vicdanlarımızın sesidir. Kesinlikle deneyim ve engin bir tecrübedir! Kendisine güven duyulan, itimat edilen liyakattir!

Eskilerin güngörmüş insan dediği, günümüzün o insanların izinden emin adımlarla yürüyenlerin bir araya getirildiği divandır, meclistir.

Ortak akıl, mana dolu, erdem dolu bir kandildir! Kandillerin bir araya gelmesiyle, zifiri karanlıkların, bir anda gündüze dönüşmesidir.

Ortak akılda egolara, kıskançlıklara, hasetliklere, fesatlıklara, çekememezliklere yer yoktur.

Ortak akılda sen-ben kavgaları, sizden -bizden ayrımcılıkları yoktur.

Akılların bir araya gelmesinde yarar gören akıl sahipleri, kendiliklerinden ortak aklın yolunu da, önünü de açmakta tereddüt etmezler!

 

ORTAK AKIL, TOPLANIP, TOPLANIP DAĞILMAK DEĞİLDİR!

Ortak akıl; bir konu hakkında, birden fazla insanın akıllarını birleştirmek üzere bir araya gelmesi, toplanması demek değil midir?

Bugün ne mi oluyor?

Filanca gelirse, ben o toplantıya gelmem, gelsem de fikrimi beyan etmem, falandan oldum olası hazzetmem, o varsa baştan söylüyorum, ben yokum diyenlerin nazına oynamayın!

Ortak akıl, akıllarını kiraya verenlerin, akıllarını pazara çıkaranların, akıllarına fiyat biçenlerin bir araya toplandığı, fikir alışverişinde bulunduğu bir platform olabilir mi?

Böyle bir manzaradan ortak akıl çıkar mı?

Ortak aklı oluşturacak olanlarda gönüllülük esası şarttır. İnsan kendi şehrine, kendi insanına, kendi ülkesine değer katma noktasında kendini naza çeker mi? Ben böyle toplantılara şöyle olursa gelirim, şöyle olursa gelmem şeklinde imalarda bulunur mu? Akıllı insan, bunu yapar mı?

Ortak akıl konusunda, fikrini beyan edecek olanlar, ancak şunlar, şunlar gelirse ben orada olabilirim demez, bilmem kaç yıldızlı konfora haiz mekan şartı ileri sürmez, çok bilmişlik taslamaz, bilgisiyle mağrur olmaz!

Ortak akıl, toplanıp, toplanıp dağılmak değildir. İlgili konu hakkında söyleyecek sözü olanların geniş katılımlı bir davete icabet ederek, mutlaka o toplantının bir çözüme ulaştırılmasının sağlanmasıdır.

Günümüzün ortak akıl davetlerinin eksiği, dikensiz gül bahçesi oluşturma yanlışlığında ısrar edilmesidir.

 

AKILLI İNSAN TARTIŞIR ANCAK KAVGA ETMEZ, KALP KIRMAZ!

Ortak akıl; aykırı seslere, muhalif görüşlere, farklı düşüncelere ve bakış açılarına hoşgörüyle yaklaşmasını bilen, bugüne kadar, görüşü dinlenmeyen, fikrini beyan etmesine fırsat ve imkan tanınmayan ve kim bilir yine neler söyleyecek diye davet edilmeyenlerin ısrarla bir araya getirildiği bir platform olmalıdır.

Akıllı insan tartışır ancak kavga etmez! Tartışırken kalp kırmaz, zorda kalınca küfretmez, yumruklaşmaz, öfkeyle kapıları çarpıp bulunduğu yeri terk etmez. Her şeyi uhuletle ve suhuletle çözüme kavuşturur.

Biz ortak aklı keşfettik, keşfetmesine de, ortak akla zarar ziyan vermeyecek insanları seçme noktasında eksikliklerimiz var gibi. 

Vatan şairimiz, merhum Namık Kemal’in "Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar" sözü günümüzün gerçek manadaki ortak akıl kavramına verilebilecek en güzel cevaptır.

Bu söz kısaca, fikirlerin açık ve net çarpışmasından hakikat güneşinin doğması demektir.

Fikirlerin çarpışmasını ve hakikatin ortaya çıkmasını istiyorsak, ortak akıl çağrımızı, davetimizi ona göre yapmak durumundayız diye düşünüyorum!

Hele ki bu çağrı, şehrimiz üzerine ve şehrimiz için yapılacaksa!

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.