Ben yıllardır alıştım sana şiir yazmaya

Erol Sunat

Rahmetli annem Nurhayat Sunat için, mayıs aylarında uzun bir süre bir şiir yazar gönderirdim gurbetlerden.

Ömrü gurbet olan, ömrü hasret olan ne yapar?

Alır eline kalemi, içini döker kağıtlara…

Teselli olur en azından.

Bundan elli küsür yıl öncesi…

Telefon yok, elektrik yok…Gitmek zor, kalmak zor, hasret zor…Yazdığımız hasret yüklü mektuplar ve onlara gelecek cevaplarla örülü günler, aylar…

İdare lambaları ve küçük tüpler üzerine monte edilmiş lüksler var. Oturduğumuz odaları gündüz gibi aydınlatırdı diye de anlatıp avunduğumuz o günler nasıl unutulabilir ki...

Gurbette bir mayıs ayı, gurbette bir mayıs akşamı…

Almışım kalemi elime…

“Ben yıllardır alıştım sana şiir yazmaya / Yazmazsam kalem kâğıt başlarlar ağlamaya” demiş başlamışım yazmaya…

Anneme yazdığım şiirlerden bir yenisine başlamışım.

Memleketin neresindeyim bilmem.

Gümüşhane’den, Ağrı’dan, Nevşehir’den yazmış göndermişim.

Sonra Aydın’dan, Afyon’dan…

Adı gurbet olan hangi şehirdeysem, hangi mayıstaysam, o zaman işte…

*****

Gurbet en çok ne zaman içine dokundu derseniz, o yılların adı yetmişlerle başladı.

Ve her on yılda bir büyüdü, büyüdü, büyüdü…

Yetmişlerin mayısları…

Seksenlerin mayısları…

Doksanların mayısları…

Ve sonra da iki binli yılların mayısları…

O yıllarda “Perişan” diye bir şiir yazmışım, bir mayıs ayında;

“Gurbete düştükçe gurbet perişan / Gönül boynu bükük diller perişan”

“Çok yıllar geçip de hatırlanınca / Kâğıt hüzünlenir, kalem perişan”

O yıllar bir başımıza, bir ya da birkaç meslektaşımızla bir arada kaldığımız yıllar. Gündüzümüz okul ve öğrencilerimizle, geceler yalnızlığımızı dertleşerek çözmeye çalıştığımız, ara ara bir şeyler yazıp karaladığımız anlarla dolu.

*****

Biz, rahmetli babamla tanıştık gurbetle…

Bursa’dan başladık yola, İzmir’de onlar durdu. Ben yoluma, Bursa’dan başladım yine, ilk göz ağrım Gümüşhane’yle tanıştım 1974’te…

Ağrı, Aydın, Afyon, Manisa, Nevşehir, Giresun, Konya deyip gurbet-gurbet gezerken, bir kez daha çıkıp geldim Bursa’ya…

Benim için gurbetin başladığı şehre…

Gurbetlerde en çok ailenizi özlersiniz.

Özellikle annenizi…

O yıllarda, telefon yok…

Mektup var…

Yirmi günde gideninden, yirmi günde geleninden…

Hasret diz boyu…

Hele ki sevdiklerinizden ayrı kalınan o yılları düşünürseniz…

Yetmiş yılında…

“Elimde bir demet çiçek / Sana doğru ilerlerken kapıdan / Gözlerinde bir iki damla yaş / Belli ki mutluluktan” diye yazmışım anneme.

*****

Anneme yazdığım şiirlerin birçoğunun izini ne zaman buldum bilir misiniz?

Onun vefatından beş yıl kadar sonra, sakladığı mektuplardan…

Elimde tek bir örneği kalmamış o şiirler, yarım asır öncesinde ona göndermiş olduğum mektuplarda bir anda karşıma çıkıverdi. Annem her bir mektubu saklamıştı ömrü boyunca…

Gurbette yazdığım şiirlerde gurbet ve hasret karışık mısralar hakimdi.

“Nerde dizler dibinde dinlenen o masallar / Nerde koşuştuğumuz şehirler kasabalar”

Daha sonraki yıllarda, beyitlerden dörtlüklere geçmişim.

Ve duygu yüklü satırlarla yazmaya devam etmişim;

“Gözümde melekten farkı olmayan / Anamsın, canımsın anarım her an / Nadide gülüsün gönül bahçemin / Bir güne değil de ömre sığmayan”

Bilmem hangi Mayıs amma, o anneler gününde, kardeşlerim ve ben, bütün aile bir araya gelebilmişiz.

“Bulunmaz ana gibi evlada uzanan el / Birazcık darda kalsak kime bağlarız ki bel”

“Hakkı ödenmez insan iyiliğin timsali / Anamın yoktur daha bir eşi bir emsali”

“Bir Mayıs sabahında hep bir aradayız ya… / Yıllar yılı bekleyiş, bitmez hasret dindi ya…”

*****

Onlarca yıl geçti. Laflar birbirine eklendi. Beklendi de beklendi. Anaların gözyaşları hiç dinmedi. Analarımızı hep ağlattık. Yüzlerini güldürmeye ne kadar muvaffak olabildik bilemiyoruz.

Analarımız hemen bir çoğumuza yön veren, elimizden tutan, ardımızda sonuna kadar duran o vefakâr ve çilekeş kadınlar.

Analarımız.

Bir başkadır bizim analarımız.

Rahmetli dedem İsmail Hakkı Sunat’ın dediği gibi, “Açar bana kanadını/ Melek koydum ben adını / Varlığımın tek kadını / Benim annem, benim annem”

Nasıl anlatalım ki analarımızı?

Bir başka şiirimde;

“Ben sevmeyi yalnız senden öğrendim / Dizinin dibinde, kalsaydım annem / İnan büyümesem, pişman olmazdım / Yılları, yıllardan çalsaydım annem” diye ifade etmeye çalışmışım duygularımı…

*****

Buruk mayıslar, hüzünlü mayıslar yaşamışlardan biriyim ben.

Rahmetli annem, bana okuma ve yazma aşkını aşılayan, okumayı sevdirendi. Öğretmen olmamda en büyük paya sahipti.

“Bizim için yıllardır, sevgiyle çarpıp duran / Gönlüne sunuyorum, şiirimi gül diye / Beş vakit namazlarda, el açarak yalvaran / Gönlüne sunuyorum şiirimi gül diye”

Dörtlükler yazmış göndermiştim sağlığında…

Annelerimiz…

Yerini hiçbir şey dolduramıyor onların...

Duaları Hak katında, belki de en öncelikli, belki de en makbul sıralamasında bir hayli önlerde...

Cennet onların ayakları altında...Onlar bizi dünyaya getirenler...

Mekanları cennet olsun annelerimizin.

Anneleriniz yaşıyorsa, ellerini bir daha hiç bırakmayın…

Anneler günü kutlu olsun annelerimizin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.