Bereket Bunun Neresinde?

Erol Sunat

Bin yedi yüzlü yılların son çeyreğinde doğan Aşık Dertlinin meşhur bir türküsü vardır. O günden bugüne dillerden düşmez. 

Anlatılanlara göre, Aşık Dertlinin de hazır bulunduğu bir sohbet sırasında, şehrin Kadısı, saz çalmanın caiz olmadığını, sazın şeytan icadı olduğunu söyleyince, almış sazı eline, vurmuş sazın teline…

Ne mi demiş?

“Abdest alsan aldın demez /Namaz kılsan kıldın demez /Kadı gibi haram yemez/Şeytan bunun neresinde?”

“Venedik'ten gelir teli /Ardıç ağacından kolu / Be Allah’ın şaşkın kulu / Şeytan bunun neresinde?”

“İçinde mi, dışında mı? /Burgusunun başında mı? / Göğsünün nakışında mı? /Şeytan bunun neresinde?”

Aşık Dertli, “Şeytan bunun neresinde?” diye sormuş…

Yetkililerimiz, Pazartesi günü asgari ücreti açıkladılar. Açıklamalarının sonunda da,

“Hayırlı, uğurlu ve bereketli olsun!” dediler!

Bu rakamla çalışanlarımızı enflasyona ezdirmemiş oluyoruz diye de eklediler!

Oysa, 2020 yılı boyunca, enflasyonun ezmediği bir tane asgari ücretli yoktu!

Asgari ücretlilerin sazı olsa, vuracaklardı sazın teline ve diyeceklerdi ki;

Bereket bunun neresinde?

Bereket bolluk demek,

Bereket; olağandan, alışılandan çok olma durumu demek,

2 bin 825 lira 90 kuruş demek ki, bolluk getiren bir rakam!

Bir enflasyona bakıyorsunuz, bir marketlere, bir çarşı-pazara, bir doğalgaz-elektrik ve su faturalarına, bir beyaz eşya, bir de elektronik eşya fiyatlarına, sonra da asgari ücretlinin bereketli ücretine…

İster istemez soruyorsunuz…

Bereket bunun neresinde?

İçinde mi, dışında mı? Sonunda mı, başında mı? Gözünde mi kaşında mı? Bereket bunun neresinde?

 

*****

Demek ki, enflasyona ezdirilmemiş çalışanlar yani asgari ücretliler! Maazallah ya ezdirilseydiler ne olurdu halleri?

Enflasyon ezememiş demek ki…

Daha nasıl ezecekse…

Güftesi Ülkü Aker’e, bestesi Zafer Dilek’e ait olan “Ah ile vah ile” adlı güzel şarkının ikinci dörtlüğü bu halin tercümanı gibi!

Nasıl mı?

“Gözlerim doldu taştı da ağlayamadım / Niye seçti kader beni anlayamadım / Ah ile vah ile geçti bu ömrüm / Yaşadım mı öldüm mü anlayamadım

Asgari ücretlilerin hali bu şarkının her kıtasının en son dizesi olan, “Yaşadım mı öldüm mü anlayamadım” cümlesinin açılımı gibi!

Ülkemizin neredeyse yarısı yaşadım mı, öldüm mü anlayamadım dedi 2020’de…

Demek ki, bir duyan olmadı!

Demek ki bir gören olmadı!

Demek ki, bunlar ne haldedir, ne ahvaldedir diye soranda, sorduranda, gelip bir bakan da olmadı!

 

*****

Her zam ve ücret açıklamasında, devreye mutlaka gönül girer.  Gönül girmeden olmaz. Sanılır ki, gönül tansiyon düşüren bir şey!

Ya gönlümüzden geçeni diye başlayacaksınız, ya da gönül isterdi ki diyerek…

Bu gönül edebiyatı, gönüllerimizi fena halde yıkmaya ve kırmaya başladı sevgili büyüklerimiz!

Ya biz durumumuzu sizlere anlatamadık, yada siz bizi anlamıyorsunuz! Yahut anlıyorsunuz da, gönül kelamıyla, gönlümüzü aldığınızı düşünüyorsunuz!

Keşke düşündüğünüz gibi olsaydı!

Gönül kelamı, kiramızı ödemiyor!

Gönül kelamı, faturalarımızı karşılamıyor…

Gönül kelamı, çarşı-pazara yetmiyor…

Sizin gönül istediğini her zamanki gibi yine veremeyince, devreye çarnaçar yine gönül kelamı, gönül selamı, gönül edebiyatı girdi, girdi amma, bizim gönüller sessiz sedasız size elveda dedi!

Neden mi?

O gönül devreye girdi mi, biliyoruz ki, yine derdimize derman, yaramıza merhem olmayacaksınız!

Yine gönül isterdi ki diye başlayan cümleler dilinizde….

Gönül isterdi ki bu ücret üç bin lira olsaydı diyenler var, madem öyle olsaydı, az birazda geçseydi, ne olurdu, kıyamet mi kopardı?

Bu bir türlü çalışan insanlardan yana olmayan, işin sadece edebiyatıyla olayları geçiştirme derdinde olan gönül isterdi ki edebiyatı, kendi insanımızı yaralamaktan öteye geçemiyor.

Gönül isterdi ki diyenler, neden tutmazlar elimizden? Neden anlamazlar dilimizden?

Ha bir seferde verin şu gönlünüzden geçeni de, insanlar Allah razı olsun büyüklerimiz bizi düşünmüşler desin! Sevincinden meydanlarda halay .çeksin, horon tepsin, Harmandalı oynasın, Haydi çiftetelliye diye arkadaşlarını meydana davet etsin!

 

*****

Bu rakamla işçilerimiz enflasyona ezdirilmedi deniyor. Bu halleri ezilmemiş halleri mi?  Çünkü, 2020 yılından yara-bere almadan çıkan bir Allah’ın kulu yok!

Bu insanlar, ölümle-hayat arasında gidip-geldiler!

Evine ekmek götürme mücadelesinin en zorlusunu verdiler!

İşsizlikle, işini ve aşını kaybetmekle karşı karşıya hüzün dolu aylar, haftalar ve günler geçirdiler!

2020 ‘nin son günlerine bu kesimden borçsuz giren insan sayısı çok az!

Piyasaların ateşi sönmediği gibi, fiyatların yerinde saydığı yahut düştüğü de hiç olmadı!

Asgari ücretin TÜİK rakamlarından 33 lira fazla olması sembolik bir şey…

Yeni asgari ücret rakamının ne kadar bereketli olacağına ise, en güzel cevap enflasyonun ta kendisi…

Gerçek enflasyonun ne olduğu sorusu cevapsız…

Asgari ücretle geçinmeye çalışan ülkemizin neredeyse yarısı, bu miktarın ne kadar bereketli olacağını düşünmeye başladı!

Bu insanları son bir yıldır Korona ve enflasyon öyle bir ezdi ki, bu ezilişi TÜİK görmedi!

Asgari ücretliye göre görmek istemedi!

Görse, görmek istese acaba enflasyon en az yüzde 25 der miydi?

 

*****

Dağ fare doğurdu derler ya….Görünen öyle bir şey…

Neredeyse, bu ülkede aç yok, açık yok, fakir yok, fukara yok, bu ücret enflasyon rakamlarının üzerinde bir rakam, bu rakamla tasarruf bile yapabilirsiniz denecek…

Alın bu parayı bereketini görün deniyor ya…Bu insanlar bereketin ne olduğunu bilmiyorlar mı?

Bu paranın kaç gün gideceği, hangi gün biteceği, nereye kadar yeteceği çoktan belli.

Asgari ücretliler, sanki yüz lira ev kirası veriyorlar! Sanki doğalgaza ayda 50 lira…Sanki elektriğe ayda 30 lira, suya 20 lira verip kapatıyorlar mevzuyu. Sanki, bu ücretle kenarda üç-beş kuruş paraları var, sanki eve girmişler, sanki araba almaları, işten bile değil!

Sıradan, rastgele bir markete girin, adı her neyse, siz seçin.

Rastgele seçilmiş bir semt pazarına uğrayın!

Madem ki, her şey güllük gülistanlık! Koyun cebinize bir yüz lira, canınız ne çektiyse alın, yine de cebinizde 20-30 lira kalmış olsun.

Kim istemez!

Kimin ne itirazı olabilir ki?

Amma velakin hava serin, mevzu derin!

Keşke demek, ne vaziyeti kurtarıyor, ne zevahiri! Ne de içinde bulunduğumuz hali ve ahvali…

“Bereket bunun neresinde?” sorusunun cevabını verecek olan varsa, sözde onun, kürsü de….

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.