Bilgi çağının çocuklarını kandıramazsınız

İsmail Detseli

“Yalan vaat yapmaktan ya da yalan söylemekten şu adam ölmüş” diye bir şey şimdiye kadar duymadık. Onun için “dilin kemiği yok, salla gitsin” değil mi? Merhum Hoca Nasrettin demekçe ya tutarsa…

Hani halkımızın dilinde bir söz vardır: Allah sevdiği bir kulunun işini düzene koyacağı güzelleştireceği vakit diğer rakibinin aklını alırmış…

İşte Allah AK Parti ya da Ahmet Davutoğlu’nun işini kolaylaştırmak için CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nun aklını alıvermiş. Neden mi? Baksanıza adamın düştüğü gülünç durumlara… Bol keseden atmalar, yalan yanlış ifadeler aslı astarı olmayan karalamalar… “Hesap uzmanıyım” diyor başka bir açıklama yapmıyor. O’nun bu hatalarını yumuşatabilmek için televizyon kameraları karşısında soğuk terler döküyorlar arkadaşları. Hesap uzmanlığını da SSK Genel Müdürü olduğu yıllardan bilenler yüzüne vuruveriyorlar.

Yok, noter tasdikli vaatler. Yok, emekliye ikramiyeler. Daha birçok altından kalkılamayacak bol kesen vaatler. Ben de emekliyim. Keşke Sayın Kılıçdaroğlu dediğini yapabilse biz de faydalansak bir emekli olarak.

Hani bir söz var “Baba cennetliksin sen” demiş. Oğlu babasına “Baba valla umamam oğlum” demiş ben de umamıyorum. Uzman kişilerin görüşüne göre, adam ülke bütçesinin yarısı kadar bir meblağı halka verme vaadinde bulunuyor ve bu iddiasında da ısrar ediyor. “Ne olacak canım, bana dört yıl şans verin” diyor uzun iktidarlık verin demiyor. Çünkü bir dört yıl daha ülkeyi idare etmeye finansal gücü kalmayacak. Ülke ekonomisinin ardından Demirel gibi başlayacak ağlamaya, ülke yetmiş sente muhtaç diye. Siyasi propagandalarında gerek ülke bazında gerekse iller bazında ben yüzde 50 ile iktidar olmaya talibim diye sarılmıyor.

Ben Konyamız’dan örnek vereyim. Yıllardır bir vekilden başka çıkaramıyor bu şehirden. Şimdi çok güçlü olduğunu söylediği halde yine ufak hesapların peşinde. Yahu kardeşim mademki kendine güveniyorsun. Mademki ülkeyi idare etmeye talipsin çıkacak olan bütün vekillere talip olsana.

Bu durumu hikayelerle anlatmaya çalışayım. Sene 1997. Bir tüccar arkadaşımı ziyarete gitmiştim, baktım çok sinirli yerinde duramıyor “ne bu hal” diye sordum. “Sorma İsmail Abi yahu çok moralim bozuk”. O akşamdan sabaha fiyatların değiştiği gecelik repoların tavan yaptığı kaoslu yıllar idi. “Ne hayır, yahu çok iyi tanıdığı hatta akrabam da olan İzmir de bir tüccardan bir kamyon 18 kg’lık ayçiçeği yağı pazarlık yaptım kaporasını verdim uzun zaman geçti mal gelmedi, telefonla aradım ve nedenini sordum ‘gardaşım yağ pahalandı ondan göndermedim. İyi abi de ben seninle pazarlık ettim, kaparo verdim sen de söz verdin şimdi ne olacak’ deyince verdiği cevap ne biliyor musun İsmail abi?” “ne” dedim. “Bırak len bu zamanda söz mü olur.  sözümü s…yim” deyiverdi. Abi kaporamızı da uzun müddet alamadık demişti.

Şimdi ben bunların siyaset anlayışını avcıların hikayelerine benzetiyorum. Avcı arkadaşlar toplanıp konuşurlarken baş avcı olan şahıs avdaki yaşadığı olayları, çok büyük yalanlar söyleyerek anlatıyormuş dinleyenlere. Yanında bulunup onun bu abartılarını tasdikleyen arkadaşı uyarmış baş avcıyı: “Yahu üstad bazen öyle abartılı yalan söylüyorsun ki ben bile düzeltmede zorlanıyorum. En iyisi gel anlaşalım sen öyle fazla abarttığın zaman ben öhhö diye öksüreyim sen yalanı biraz kısıtla, yoksa bu sözlerinin inandırıcılığı kalmıyor arkası fiyasko oluyor” demiş. Yalancı avcı kabul etmiş. Yine bir avcılar toplantısında baş avcı ayağa kalkmış konuşuyor. Arkadaşlar bu gün öyle bir olay oldu ki. “Ne oldu usta?” “Sormayın yahu rengi boyu değişik bir tilki vurdum tam iki metre kuyruğu vardı.” Yanında tasdikleyici “öhhö” der. Usta “iki metre yoksa da bir buçuk metre sağlam vardı”. Yine tasdikçi “öhhööö” der. Usta “ehh hadi bir metre olsun” “kesin canım bir metre vardı” deyince tasdikçi “öhhö”lere devam eder. Usta avcı yarım metreye iner. “Öhhö öhhö” Tasdikçinin hakikaten öksürüğü tutmuş öksürüyor, ama usta onun halinden haberi yok. Anlaşmaya göre “öhhö” diyor, zannederek tasdikçiye şiddetle çıkışır ne “öhhö öhhö deyip duruyon len, bu gavur tilkinin hiç mi kuyruğu yoktu güdek miydi” diye çıkışır. Dinleyiciler gülüşünce ustanın iştahı açılır, anlatmaya devam eder.

Sormayın bugün enteresan bir olay daha başıma geldi. “Ne oldu usta?” “Bir yaban domuzunun peşindeyim, iyice nişan aldım. Bir atım silahı kurşun hayvanın kulaktozundan girdi arka ayağının tırnağından çıktı” deyince bu yalana kimse inanmak istemez. Homurtular başlar. Usta avcı tam mahcup olacak tasdikçi imdada yetişir, “Arkadaşlar bu doğru”. “Nasıl olur yahu, kulak nerde arka ayak nerde?” “İşte mesele burada ya!” “Hayvan arka ayağı ile kulağını kaşıyordu ki usta tam o sırada kurşun attı domuza bu olay meydana geldi” der öbürleri “haa o zaman oldu işte” derler.

Bilmem bu siyasi yalanları düzenleyecek ve bir miktar doğruya yöneltecek kadar tasdikçi avcı var mıdır? Var ise insanları kandırmak o günkü kadar kolay mıdır? Bilinmez ama benim gibi bir köylü parçasını bile ikna edemiyorsa, havadan uçan siyasiler bu bilgi çağının çocuklarını gençlerini hiç kandıramazlar. Bu lidere gönül vermiş olan dostlarım beni yanlış anlamasın ne olur dost acı söyler ama yüze söyler. Siyasetin de vaatlerin de doğruluk ve dürüstlük çerçevesinde yapıldığı günleri görmek bu dünyanın ülkemiz üzerindeki kirli emellerini boşa çıkaracak ve ülke itibarını en ön planda tutacak idarecilerimizi görmek en büyük arzumuzdur. Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler. Selamette kalınız. 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.