BİN FABRİKALI ŞEHİR!

Erol Sunat

Bu hikaye, bir fabrikalı şehirden, bin fabrikalı şehre doğru uzanıp giden bir sürecin hikayesidir. Bugünün sanayi şehri Konya’nın  hikayesidir.

Bugün sanayi şehriyiz diye kürsülerde ahkam kesenler,  70 yılın hikayesini bilmeden konuştukları için lafları havada kalıyor. Her şey hemen olmuş-bitmiş gibi kestirmeden anlatılıp geçiyor!

Müteşebbis olmak, bir işe cesaret ederek girmek, üstelik bunu bundan tam 70 yıl öncesinin şartlarıyla yapmak, başlı başına bir meseleydi.

O günlerin Konya’sı için akılların alamayacağı, soruların ardı arkasına sıralanacağı zamanlardı.

Suskun, içine kapanık, sessiz ve bir o kadar da yalnız bırakılmış Konya üzerinde o günlerin yazarlarının tespitleri oldukça karamsardı.

Konya’da hiçbir şey yoktu. Hizmet yoktu. Yatırım yoktu. Şehrin elinden tutanı yoktu. Önüne düşeni yoktu. Yol göstereni…Yola düşeni…Düşün peşime diyeni yoktu.

Kapkara bulutlar dolaşıyor şehrin üzerinde deniyordu.

Nereye gideceğini, nereye varacağını bilememek, hasılı karamsarlık, dolaşıyordu şehrin cadde ve sokaklarında.

Şehre heyecan katacak, heyecan verecek, şehri ateşleyecek bir işletme veya fabrikada yoktu.

Konyalı fabrika nedir? Neye benzer? Nasıl bir şeydir? Bilmiyordu, görmemişti.

Konya’nın bağrından çıkan evlatları 1950 yılı itibarıyla el ele verdiler.

Konya için gecelerini gündüzlerine kattılar. Fabrika nedir bilmeyen Konya’yı fabrikalarla donattılar.

Mehmet Karaciğan, Muhittin Güzelkılınç, Himmet Ölçmen gibi müteşebbisler, cesaret sahibi insanlar Konya’nın önüne düştü.

Konya’yı çekip çevirdiler, toparladılar.

Konya’yı eski günlerine,  eski ihtişamlı günlerine döndürmek için, öyle içten bir “  Bismillah” dediler ki, o gün bu gündür Konya Anadolu’nun dikkat çekmeye devam eden bir şehri oldu.

 

İLK ADIMI ATMAK RAHMETLİ MEHMET KARACİĞAN’A NASİP OLDU!

O günleri, Konya’nın ilk fabrikasının hikayesini, bundan yıllar önce, o fabrikayı kuran rahmetli Mehmet Karaciğan’ın oğlu, rahmetli Ahmet Karaciğan Ağabey’den dinlemiştim.

1950 yılında Fabrikamızın açılışına Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes birlikte geldiler. Fabrika yapmaya teşebbüs ettiğimizde, bu fabrika Konya’da bir ilkti. Konya’da Fabrika yoktu.  Fabrikayı devlet yapar, şahıslar fabrika yapamaz diyorlardı. Fabrika için vilayetten yer talep ettik. Vilayet Öğretmenevlerinin orada bir yer vermek istiyordu. Orası için ihale açmıştı. Velhasıl olmadı. Sonunda demiryolu civarında bir tarlayı aldık. Burası eski Et Kombinasının karşısına düşen bir yerdi.  O günler için şehre çok uzaktı. O kadar tenha bir yerdi ki, ilk günler bekçi dahi bulamadık.

O tarihlerde ne etrafında, ne de civarında tek bir bina yoktu. Biz fabrika işine girmeden önce inşaat malzemesi getiriyor ve satıyorduk. Tuğla ve Kiremiti de Eskişehir’den alıyorduk. 21 yaşlarındaydım.

Bir fabrika kurmak için imalatla ilgili neler yapılacağının temaslarını yapmaya başlamıştık.

Babamın ve bizlerin kafasında Eskişehir’deki tuğla fabrikası gibi bir fabrika nasıl kurarız düşüncesi vardı. Kiremit toprağını Eskişehir’e tahlile götürdük. Olumlu sonuç aldık. Kiremit toprağını Sille’den getiriyorduk. Silleliler toprak ve tuğla üzerine Türkiye’nin değişik yerlerinde çalışan insanlardı. Fabrika yapıldığını duyunca merak içinde geldiler. İncelemelerde bulundular. Hafta sonlarında Silleden daha fazla insan fabrikayı görmeye geliyordu. Sonrada burada fabrika olmaz, yürümez, çalışmaz, muvaffak olamazlar şeklinde propagandalar yapmaya başladılar.

Biz azmettik yaptık. Fırınlar bitti. İnşaat bitti. Tuğlalar kurutma işlemi için fırınlara gitmeye başladı.

Eskişehir’den bu konuda oldukça tecrübeli aslen Eskişehirli olan Rüstem Usta diye bir usta getirtmiştik. Konya’da böyle bir fabrikanın yürümeyeceği, çalışmayacağı, çalıştırılamayacağı konusunda ortalıkta dolaşan çok laf vardı. Rüstem Usta tuğlayı pişirecek olan ustaydı. Lafların ve dedikoduların etkisinde kalarak işi bıraktı, kaçtı.

Sonra bir başka usta ile anlaşıp yolumuza devam ettik. Fabrikaya koyduğumuz fırınlara “ Bulgar Fırını” diyorlardı.

 

KARACİĞAN’IN İŞİNİ HEMEN HALLEDİN!

1952 yılında babam daha gelişmiş ve yeni bir fabrika kurma düşüncesiyle,  beni işlerin başında bırakarak yeni bir fabrika kurmak, fabrikayı geliştirmek için, küçük kardeşim Mustafa ile birlikte Almanya’ya gitti. Oradan da İtalya’ya geçtiler. Bir ay kadar Avrupa’da kaldılar. Sonunda bir Alman firmasıyla anlaşma yapmışlar. Fabrikanın ikinci ünitesi 1954 yılında açıldı. Açılışı Adnan Menderes yaptı.  O tarihlerde Türkiye’nin en modern tuğla kiremit fabrikası oldu bizim fabrika.

Konya’nın elektriği fabrikayı çalıştırmaya kafi değildi. Fabrikayı çalıştıracak elektrik bulunamıyordu.

Dizel bir motor sipariş etmiştik.  O da o günlerde gelmemişti.

Dizel motorun transferi meselesi gündeme gelmişti. İşte tam o günlerde Adnan Menderes bir ziyaret için Konya’ya geldi. Babam, bir fırsatı bularak konuyu Menderes’e  anlatmış.

Menderes, Sanayi Bakanı Sıtkı Yırcalı’yı çağırarak, “ Karaciğan’ın işini halledin demiş” Sıtkı Yırcalı’da, yarın Ankara’ya gel demiş babama. Babam Ankara’ya vardığında, Sıtkı Yırcalı, babamı Maliye Bakanı Hasan Polatkan’a yönlendirmiş. Heyetlerin biri gidip, biri geldiğinden babam o iki gün nerhum Polatkan’la görüşememiş…

Ertesi sabah babam bir gazete almış. Bakmış ki, Başbakan Menderes bir ziyaret için İtalya’ya gidiyor. Hemen bir taksiye atlamış ve havaalanına gitmiş.

Havaalanına geldiğinde bakmış ki, Menderes, kendini uğurlamaya gelen protokolün ellerini, sıkıp Allahaısmarladık diyor. Babam hemen protokol içerisine girmiş. Zaten giyinişi ile konuşması ile protokole yakışan bir adamdı. 

Menderes, babamı görünce;

-Ne oldu Karaciğan demiş, olmadı mı senin işin?

-Olmadı Efendim...

Menderes hemen Polatkan’ı yanına çağırıp demiş ki;

-Karaciğan’ın işini hemen halledin.

Polatkan, öğleden sonra gel, tamam demiş babama.

İstanbul’da amcazademiz vardı. Babam onu arıyor. Para merkez bankasına transfer oldu mu diye soruyor. Paranın havale edildiğini öğreniyor.

 

SİGORTASIZ TEK BİR İŞÇİMİZ YOKTU!

Fabrikayı ilk yaptığımızda 150-200 kişi çalışıyordu. Fabrika yaz aylarında daha yoğun çalıştığı için, talebeler çalışırdı. Onların bu çalışması onlara eğlence gibi gelirdi. Talebeler tuğlaları, raflara yerleştirirler. Bunları birbirleriyle yarışarak yaparlardı. Babaları, sokakta köpek taşlayacaklarına  burada çalışsınlar diye kendileri getirilerdi. Çocuklarda defter kalem paralarını bu çalışma sonucunda çıkarırlardı.

Fabrika kurulduğundan itibaren sigortasız bir tek işçi çalıştırmadık. O günlerin Konya’sında sigortanın ne olduğunu bilen yoktu.  Konya’da sigortadan ilk emekli olanlar Karaciğan tuğla kiremit fabrikalarında çalışan işçilerdi. Avrupa’ya giden işçiler için fabrikamızda çalışmak bir referans olmuştu. İşçilerin nüfus kağıtlarını alır, primlerini yatırırdık. Bordlarda her çalışanın muntazaman olarak tutulmuş kayıtları vardı.

 

EKONOMİNİN KALBİNİN ATTIĞI ŞEHİR!

Rahmetli Ahmet Karaciğan Ağabey’den aktardığımız hikaye, Konya’nın ilk fabrikasının hikayesidir. Daha sonra, Kemal Sili’nin Halı Fabrikası, Konya Şeker Fabrikası ve Konya Çimento Fabrikası ile fabrikalar çoğalmaya başlamış şehrimizde, Konya Sanayi Odası Başkanı Memiş Kütükçü’nün, açıkladığı fabrika sayımız şu anda 909, birkaç yıl sonra, inanın bin fabrikalı şehir olacağız!

Bin fabrika, sanayi şehri Konya’nın, ekonominin ve sanayinin kalbinin attığı şehir olarak da anılmasına vesile olacak diye düşünüyorum. O günlere erişmek ve o günleri görmek dileğiyle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.