Bundesliga’da Bir Tayfun Korkut

Bayram Aybastı

Şehrin birinde aynı sokakta bulunan ve birbiriyle rekabet etmek için türlü türlü yolları seçen iki dişci vardır.

Şatafatı seven ilki muayenehanesinin üstüne kocaman bir “DÜNYA’NIN EN İYİ DİŞÇİSİ”

yazısını yazdırdı.

Bunu gören diğeri, de ondan geri kalacak değil ya o da daha cazip olur düşüncesiyle;

“TÜRKİYE’NİN EN İYİ DİŞÇİSİ” diye tabela astırır.

Bu olanlardan oldukça sıkılan ve hep olayların dışında kalan daha mütevazi, gösterişi sevmeyen ve çalışkan olan üçüncü dişçisi de onlara kızarak, “BU SOKAĞIN EN İYİ DİŞÇİSİ” diye küçük bir tabela yazdırır.

Ve böylelikle zaten fazla olan müşteri sayısı daha da artar.

Bu fıkrayı 1967 yılından bu yana Ordu da yayınlanan “Ordu Sesi” (şimdiki ismi Tribün) Gazetesinde çalışırken gazetenin sahibi ve başyazarı Rahmetli Rıza Şimşek ile beraber 20 Şubat 1988 yılında Ordu Valiliği görevine atanan Utku Acun’u ziyaretimizde Valimizin ağzından duymuştum.

Çok sevip yaşamıma tatbik etmeye çalışmıştım.

Utku Acun da o mantıkla çalışarak çok başarılı ve herkes tarafından sevilen bir Vali olarak Ordu tarihine geçmişti.

İşte Tayfun Korkut da öyle biri olacak ve çok önemli başarılara imza atacak. 

Basın Toplantısında Gazeteci Ordusu

Bu fıkrayı neden anlattım?

Biraz bu fıkrada Tayfun Korkut’u buldum.

Almanya’da birkaç haftadır futbol dünyası Hannover 96’nın yeni teknik direktörü Tayfun Korkut’u konuşuyor.

Hannover 96 kulübü açıklama yaptıktan sonra “bu da kim” dedi, herkes.

Ardından da;

- Tecrübesiz olduğu kadar A takım düzeyinde hiç bir takımı çalıştırmamış”

- Bundesliga gibi zor bir ligde takım çalıştırmak stajer hocanın işi değil”

-Vb... Görsel ve yazılı basında haberler çıkmıştı.

-Yoksa Hannover 96 Kulübü yönetimi çıldırmış mı idi?

(Kaldı ki Bundesliga’da göreve teknik adam getirme kriteri Türkiye’mizdeki gibi olmamasına rağmen? Ona ayrı bir yazımda uzunca değineceğim.)

Bu olumsuz ve önyargılı yaklaşım 3 Ocak 2014 Cuma günü yaklaşık 20’nin üzerinde TV-kameraları ve 120’nin üzerinde gazeteci ordusu önünde son buldu.

Çünkü herkes karşılarında “kendisi ile barışık, özgüveni oldukça yüksek, zeki bir futbol adamı” buldular.

Öyle ki Hannover 96 Kulübü Başkanı Martin Kind ve takımın Menajeri Dirk Duffner’in deyimi ile Tayfun Korkut;

“Zeki, hırslı, sempatik ve bilgili. Mantıklı düşünen ve hedefleri olan başarıya aç.

Alman, Türk ve İspanyol mentalitesini hem kendi yaşamına uygulamış, hem de çalıştıracağı takıma da bunu yansıtmak isteyen ikili ilişkilerde çok başarılı olan bir teknik adam.”

ALMAN, TÜRK VE İSPANYOL MODELİ

Kısaca Hannover 96 yönetiminin daha ilk görüşmede bu şekilde edindiği intibayı basın toplantısına katılan onlarca gazeteci de aynı günün akşamı okuyucularına aynı şekilde aktarıyordu.

Ben kendi adıma Tayfun Korkut’un Bundesliga’da başarılı olacağına inanmaktayım.

Derim ki “gelişi tesadüf değil ki, başaralı olması tesadüf olsun”

Çünkü Tayfun Korkut futbolu diğerleri gibi kolaya kaçıp siyaset ve futbol lobisi üzerinden görev almak için kimseden medet ummadı.

Bulunduğu Almanya, Türkiye ve İspanya gibi o ülkelerin kendilerine has güzel karakterlerini yaşamına yansıtarak kendi modelini oluşturması ayrı bir zeka işi.

Hemen teknik adam olma yönünde futbolun dışında kişisel yönleri geliştirme adına özel yaşam koçları eşliğinde işe koyuldu. Yani bir anlamda kendini yeniden keşfederken, diğer yanda da “Hedeflerine daha hızlı ve kolay ulaşması, fırsatları etkin biçimde değerlendirmesi, malzemesi insan olduğu için elindeki imkanları iyi kullanabilme becerisinin yanında, karşılaşabileceği her türlü sorunların aşma melekesini kazanmasını öğrenmeye” başladı.

Tıpkı diğer Alman Teknik adamların yaptığı gibi.

Sonra  da  Löw, Gerets, Heckin gibi hocalar ile çalışan Harun Arslan gibi çok iyi bir Menajer ile çalışmaya başladı.

Sabırla alt yapılarda devamlılık arz eden bir çalışma yaparak tecrübe kazandı.

Sonunda da masaya oturduğu Hannover 96 Kulübü gibi bir takımın Başkanı’nı plan ve projesi ile etkilemeyi başardı.

Tabii işkembe-i Kübra’dan atarak değil?

İKİ MAÇTA 6 PUAN

Ve de Kulüp Başkanı Martin Kind’in dediklerini teyit edercesine “deplasmanda VfL Wolfsburg gibi bir takımı 3-1 yenerken ilk maçından yüzün akıyla çıkmasının yanında, ikinci maçında yine Tayfun Korkut’lu Hannover 96 ligin dişli takımı Borussia Möncehengladbach  3-1’lik galibiyetle sahadan ayrılmasının yanında 1964 yılından bu yana Helmut Kronsbein’den sonra göreve gelen teknik adamlar içinden göreve geldiği ilk iki haftada iki maçını kazanarak, kulüp tarihine geçmesi  ayrı bir şeref.

Bu bağlamda da Hannover 96 kulüp yönetimini candan kutlarım.

Türkiye’mizde de futbol adamlığı sadece alınan diploma ile olmuyor.

Öyle olsaydı yıllardır diploması ile övünen Yılmaz Vural en az 15 yıldır Almanya’da Teknik adamlık yapması gerekmez miydi?

Kaldı ki Yılmaz Vural’a Almanya’dan 2. ya da 3. Lig takımlarından bile bir teklif geldiğini sanmıyorum (!)

Demek ki çok daha başka özellikler olması gerekiyor Bundesliga’da hoca olmak için, liderlik  çok başka bir şey!!!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.