BURSA DENİLİNCE AKLA…

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

TARİHE YOLCULUK (286)

BURSA DENİLİNCE AKLA…

Bursa denilince akla; Uludağ, İskender kebap, Ulu Camii, Osman Gazi, Emir Sultan, Somuncu Baba, Süleyman Çelebi, şeftali, kestane şekeri, ulu çınarlar ve tarih kokan bir şehir geliyor.

Bursa’nın her yeri “Yeşil-Beyaz” dense yeridir.

Bursa’yı tabiatın yeşilliği ve Uludağın güzelliğinden ayrı olarak yeşil ve beyaza bürünmesinde üzerlerini düşen vazifeyi lâyıkıyla yerine getiren kurum ve kuruluşlarına varıncaya kadar duyarlı Bursalılara, doğrusu gıpta ettim.

Kaldığımız otelin yemek masalarına konulan beyaz çakıl taşları içindeki yeşil yapraklarıyla dikkatimi çeken bambudan tutun kaldırım taşlarına varıncaya kadar Bursa’nın bütün sokak ve caddeleri yeşil-beyaz renkle süslenmiş. Nilüfer ilçesinde bir alışveriş merkezini gezdiğimizde orada da yeşil – beyaz olarak yazılmış “Bursalı olmak bir onurdur” yazısı dikkatimi çekmişti. Otobüs şoförümüz Hakan Bey’den bazı Bursaspor taraftarlarıyla ilgili hiç de hoş olmayan şeyler duydum. Çok fanatik olduklarını ve her maçta trafiği aksattıklarından da bahsetti. Hakan Bey ayrıca; “Bursa’nın altı evliyâ, üstünü ise sormayın” dedi.

BURSA DENİLİNCE AKLA…

Bursa denince akla… Hiç şüphesiz şeftalisi, kestane tatlısı, İskender kebabı ve İnegöl köftesi hemen aklıma geliveren şeyler. Bir araştırmaya göre ise, ilk akla gelen yüzde 45,3 oranıyla “Uludağ” ilk sırada. Uludağ’ı sırasıyla İskender kebap (%22), Kestane şekeri (%11,3) ve Ulu Camii (%11) takip ediyor. Bursa’yı hiç ziyaret etmemiş, tarihî ve turistik yerlerini gezmemiş bir insana bu soruyu sorsalar; yalan yanlış kim bilir neler aklına gelir…

Bana göre Bursa, Devlet-i Aliye Osmaniye’nin ilk başkentidir.

Bana göre Bursa, ulu çınarının altında Osman Gazi ve Organ Gazi ile diğer padişahların yattığı yerdir.

Bana göre Bursa, Ulu Camisinde bir Cuma vaktidir.

Bana göre Bursa, Emir Sultan’da bir Fatiha ve Emir Hanı’nda bir yudum çaydır.

Bana göre Bursa, evliyalar şehri yeşil Bursa’dır.

Bana göre Bursa, kültür, tarih ve sanatla mümeyyiz bir şehirdir.

İSKENDER KEBAP YEMEDEN GELMEYİN…

Arkadaşlarım beni uyarmışlardı; Bursa’ya gittiğinde sakın İskender kebabını yemeden gelme, diye. Ben de onların bu sözünü yerine getirmek için Bursa’da en iyi İskender kebap nerede yenir diye adres sordum. Tarif üzerine İskender kebapçı dükkânını Tayyare Kültür Merkezi binasına yakın Atatürk Caddesi üzerinde elimle bulmuş gibi oldum. Bursa’da bütün dönerci dükkânlarındaki dönerler meşe kömürüyle kızartılıyor. Bundan dolayı dönerler son derece leziz. Eski bir dükkân ve camın üzerindeki tabelada “1867’den beri… Kebapçı İskender oğlu Cevat” diye yazıyordu. Fiyat tarifesine baktığımda dudaklarım uçukladı!. Kebabın tek porsiyonu 34,5 liraydı. Bir buçuk porsiyonu ise 46 lira. İskender Kebap dükkânı altlı ve üstlü iki kattan oluşuyor ve üstelik bu pahalı kebabı yemek için sıraya geçmek mecburiyetindesiniz. Sıraya girdik ve on dakika sonra orada tanıştığım Viyana ve İzmit’ten gelen yeni arkadaşlarımla birlikte masalara oturur oturmaz kebaplarımız da gelmeye başladı. Siparişi siz henüz sırada iken alıyorlardı. Gerçekten de o paraya son derece leziz bu iskender kebap yenilirmiş.

Birkaç nazdan sonra dönerci ustamız fotoğraf çekmemi kabul etti. Mehmet oğlu İskender Efendi’nin oğlu üçüncü nesil Cevat Bey bu işi yürütüyor. Dördüncü kuşak ise Süleyman’ın oğlu İskender oluyor. 

KABAP İSKENDER’İN HİKÂYESİ

Hikâye, 1867 yılında Mehmet oğlu İskender Efendi'nin Bursa Kayhan'daki dükkânında başlıyor. Yeşil Bursa’da 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar kuzu, yere paralel biçimde duran odun kömürlü bir ocağın üzerine yatırılarak pişirilmekteymiş.  Bu yöntemde kuzuyu sürekli olarak çevirmek hem aşırı emek gerektiriyor, hem de etin her tarafı eşit derecede pişirmemekteymiş. Ayrıca kuzu etinin farklı bölümlerine ait farklı tatları müşterilere eşit biçimde paylaştırmak da oldukça zor olduğundan İskender Efendi, henüz 12 - 13 yaşlarındayken bu problemleri ortada kaldıracak bir yönteme başvuruyor. Amcasından aldığı destekle icadını hayata geçiren İskender Efendi, o güzelim kuzu etini, kemik ve sinirlerinden ayırdıktan sonra dikey madeni çubuk üzerinde, kendi ekseni etrafında döndürerek odun kömüründe pişirdikten sonra afiyetle midesine indiriyor. Bu lezzet, Bursa’da o tarihlerde “İskender Efendi’nin Dönen Kebabı” olarak isim yapıyor. Halk dilindeki "döner kebap", üzerine salça sosu ve yanına yoğur ile tereyağı ilave edilince de İskender Efendi’nin dönen kebabı “İskender Kebap” olarak günümüzde ise dünya çapında tanınan bir yemek, İskender İskenderoğlu ve evlatlarının markası ise 150 yıllık kültürel bir miras haline geliyor. Kebapçı İskender’in üçü İstanbul olmak üzere altı yerde şubesi var.

 

YARIN: Mehmed Muhyiddin Üftade hazretleri…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.