Cengiz Dağcı’dan Gelen Mektup

M. Alper Türedi

Cengiz Dağcı ile tanışmam 2001 yılının Ağustos ayına rastlar. Üniversite de öğrenciyken bulunduğum şehirde sıklıkla uğradığım bir kitapçı vardı. Raflarının bir bölümünü 1 milyonluk kitaplara ayırmıştı. Daha önce ismini duymadığım,  kitaplarını okumadığım yazarların bir kitabını alır okurdum. Şayet kitabı beğenmişsem yazarın diğer kitaplarını da alırdım. Yine bir gün kitap alma niyetiyle uğradığım kitapçıda, Dağcı'nın “Ben ve İçimdeki Ben-Yansılardan Kalanlar” isimli kitabı ile Mustafa Miyasoğlu'nun ilk hikâye kitabı “Pancur”’u satın alıp çıktım. Kitabın başlangıcında içindeki ben ile konuşmasını diyaloga döker yazar.

‘Ne oldu sana?’

Ben’di konuşan.

Kışın beyaz boşluğu içinde camelia’ya yağan kar gibi geldi sesi. Duymamazlıktan geldim.

Aynı soruyu tekrarladı ben:

‘Ne oldu sana?’

‘Hiç’, dedim, ‘hiçbir şey olmadı bana. Neden?’

‘Yıllardır senin içinde benim öleceğimden korktun. Şimdiyse…’

‘Şimdi ne?’

Ben’den önce sen öldün.’

Ne demeliydim?

………..

Çok geçmeden yazarın diğer kitaplarını da edindim. Anneme Mektuplar, Korkunç Yıllar, Ölüm ve Korku Günleri, Yansılar 1-2-3-4, Regina, O Topraklar Bizimdi, Yurdunu Kaybeden Adam, Badem Dalına Asılı Bebekler ve diğerleri...2002 yılı sonlarında bir mektup gönderdim yazarın Londra’daki adresine. Kısa bir süre sonra cevap geldi. Uzunca bir karşılık buldum yazdıklarıma. Orta Anadolu da bir şehirde arkadaşlarımla beraber açtım posta kutuma düşen mektubu, karlara bata çıka okuduk her bir satırını. Heyecanlanmıştım. Mektubuma içtenlikle cevap veren Dağcı, mektubunun ilk cümlesinde şunu belirtiyordu: “Heyecanla yazılmış, beni de heyecana sürükleyen mektubunu aldım.” İlerleyen günlerde bir mektup daha yazdım kendisine. Fakat ikinci mektubuma cevap alamadım. Telefonda ki görüşmemizde artık görme yetisini büyük oranda kaybettiğini o yüzden mektubuma cevap veremediğini üzülerek belirtti. Mektubu da evine ziyarete gelen bir arkadaşına okuttuğunu söyledi. O günden vefat ettiği 2011 yılının birkaç sene öncesine kadar görüşmelerim sürdü telefonda. Ölmeden birkaç ay öncesi son bir mektup daha yazdım. Bu mektubum ise postadan döndü. Cengiz Dağcı Kırım’lı bir yazar. Kırım’ın Gurzuf kasabasında doğmuş. Annesi yazarın doğum günü ile ilgili olarak Kuran-ı Kerim’in iç kapağına yazmış: “dokuz Mart. Karlı ve rüzgârlı gecenin sonunda”, diye. Annesinin yılı yazmayı unutmuş olmasından dolayı doğum tarihi net olmamakla beraber, yine annesinin dediğine göre, Alman işgal birliklerinin Gurzuf’tan çekildiklerinden bir yıl sonra doğmuş. Alman işgal ordusu Kırım’dan 1918’de çıktığına göre, 1919 doğumlu olduğunu belirtir yazar. Ne doğum ne de ölüm yıldönümü olmamasına rağmen bugünlerde Cengiz Dağcı’yı tekrar hatırlamamın sebebi: 1956 yılında Varlık Yayınevi tarafından yayınlanan ilk eseri “Korkunç Yıllar” isimli romanının beyaz perdeye aktarılmış olması. Başrollerini ünlü oyuncular Selma Ergeç ve Murat Yıldırım’ın paylaştığı ‘Kırım’lı Korkunç Yıllar’ filminin galası 27 Mayıs 2014 Salı günü Eskişehir’de yapılacak. Cengiz Dağcıyı okumak, okutmak ve bu filmi de izlemeniz dileklerimle.
 

* Cengiz Dağcı hakkında ayrıntılı bilgi almak ve bana yazmış olduğu mektubunu okumak için de www.cengizdagci.org sitesini ziyaret edebilirsiniz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.