Ceza

Ahmet Çapanoğlu

Sevginin nasıl bir yolda ilerlemek olduğunu bilirmisin. Aslın da sevgi, sarp, çetin ve öyle zorluklarla dolu bir yoldur ki, bu yol da ilerlemek cesaret ister, özveri ister, mücadele ister, bir ateşin yoğunluğu gibi coşku ister.

Bir gün bu sevda yoğunluğunu yaşamaya başlarsan, içine düşen ateşi izlemekten, onu yaşamaktan uzak olma ve ondan geri kalma. Bu ateş seni yakıp kavurmayacaktır. Bu ateşin alevleri seni saracak, ruhunu ısıtacak, hayata ve insanlara daha iyi görünmeni sağlayacak. Yaşadığın duyguyu yaşatmaya çalışıp, mutluluk kavramının coşkuyla yaşanmasını sağlayacak.

Bu öyle bir güç ki senden hiç bir zaman olmazları istemez, ama olabilecek her saklı şeyi senin önüne serer, olabilecek her kötülükten seni korur. Korkuyu silip cesarete yönlendirir, umutsuzluğu unutturup, umutların yaşandığı bir dünya kurar. İnan ki bu ateş imkânsızların haricinde bütün olmazları olduracaktır.                        Sevgi, ihaneti, yalanı ve en önemlisi cezayı kabul etmez. Sevgi bunların hepsini kendi içerisinde yok etmeye çalışır. Sen uğraşmasan da, onları kendi içerisin de yok etmek için, sonuna kadar mücadele eder ve mücadelesini de bırakmaz. Tabi ki sonunda da başarılı olur. Çünkü sevgi, kaynağını, gücünü kutsallığından alır ve her zaman bir adım öndedir. Ama ne kadar kendi başına da mücadele etse de, mücadeleden kaçmak yerine, en azından destek ister. Ne zaman ki sevgiye verdiğin desteği çeker, onu yalnız bırakıp onsuz yaşamaya kalkarsan, işte o zaman sonbaharda sararıp dökülen rüzgârın savurduğu ve yok ettiği yapraklar gibi, senin ruhundan tel tel dökülüp uzaklaşır, ama yine de seni yalnız bırakmaz. Hep bir yerlerde karşına çıkar. Bu yüzden sana ceza vermez. Senin onu almanı bekler ve alman içinde elinden geleni yapar. Çünkü sevgi vefasız değildir. Bir yerde tökezlersen seni yalnız bırakmaz. Seni kurtarmak için, sana yardım edecek bir el bulur ve seni kurtarır. Ama sevginin hoşlanmadığı bir şey vardır. Tıpkı denizin kenarında kumdan kaleler yapıp, sonra yaptığın kaleleri yıkıp birde karşısına geçip gülmek gibi. Bir gönüle girip orayı saray yapacaksın, o insanı mutlu edeceksin, sonra beğenmeyip zaten olmayacaktı diyerek oradan ayrılırsında, o insanı yine yalnızlığıyla baş başa bırakırsın ya, işte bu sevginin hoşlanmadığı şeylerin en başın da gelir.

Yeter ki sen dargın kalma, bir ara bir sor. Dahası onu düşün, onu yaşa ve bir merhaba de. Bir selam, bir gönül alma, var mı ki bundan daha iyisi. Unutulmak ve unutmak kaderinse yık bu duvarı. Engelleri aşıp bir tebessümle her şeyi değiştirebilirsin.

Her şeyin bir sonu olduğu gibi her sonun da bir başlangıcı vardır. Başlangıçlar umut dolu, sevgi dolu bir bekleyiştir. Her yeni günün başlangıcın da sevgiye mutluluğa olan açlığını düşünerek adım atmak gerekir. Ben mutluyum zaten demenin de bir anlamı yoktur.

 Sevginden vazgeçme ama ilk önce kendini sevmekten vazgeçme. Her zaman dediğim gibi ona verdiğin değer kadar kendine değer verip kendini sevmelisin. İnan ki yaşayacağın sevdanın iyice olgunlaşabilmesi için bu şart. Başlangıçta kendine olan sevgini ve saygını kaybedersen, kendinden çok başkalarına bu duyguları beslersen, bir zaman gelir, bu değer verdiğin iki duyguya olan inancın da kaybolur. Ne alıp ne vermeye çalıştığını bile bilemezsin. İçin de yaşayamadığın, ama yaşatmaya çalıştığın o değerleri de kaybedersin. Aslın da yaşamayı bilmediğin, yaşayamadığın şeyleri anlatman ve yaşatmaya çalışman da çok yanlıştır. Ben yaparım olur, sen yapma da diyemezsin. Onun için inandığın, doğru bildiğin ve yaşadığın şeyleri yaşatmaya çalış.  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.