DEĞİŞİMİN AYAK SESLERİ...

Abdullah Yıldırım

“Dünya dönüyor dostlar. Biz dönsek çok mu” demişti, rahmetli Barış Manço. Gerçekten hızlı bir değişim görüyoruz, ama değişim her zaman iyi mi olur, işte o şüpheli. Başbakan Ahmet Davutoğlu son Konya ziyaretinde, yeni açılımların işaretini verdi. AKP içinde, gelebilecek en iyi yere başbakan geldi. Hakkında en küçük bir yolsuzluk iddiası olmaması, akademik başarısı açısından, AKP kendi açısından iyi yaptı, Konya içinse çok olumlu olur.

  Yalnız, etrafta şaibeli bir sürü insan, Başbakanını etrafını sarmamalıdır, onun popülaritesinden faydalanmak için, her yerde kafasını göstermesi, arada kaynamasına izin verilmemelidir. Bu gün maalesef, belediyeler başta olmak üzere, birçok kurumda, kurumların, odaların, birliklerin başında bulunan insanlar, devlet biziz, istediğimizi yaparız mantığı içerisindedirler.

Kurum müdürleri, inanılmaz bir kibre kapılmışlar, sanki yeni bir yer fetih edilmişte, bunlarda fetih eden kumandan kibrindedir, bunlar ileride sıkıntı yaratacaktır, Sayın Başbakanın, değişimle birlikte, kibirli insanları da, değiştirmesi şarttır.

   Açılım dedikleri, Kürtleri verilecek imtiyazlarda da çok dikkatli olunmalıdır. Sanıldığı gibi hakkı yenen büyük Kürt kitlesi yoktur, nüfusun yüzde onunu teşkil eden Kürtler. Ekonominin yüzde 45'ini kontrol etmektedirler. Öyle ki Yunan genelkurmayının raporlarında PKK için, Anadolu’da ikinci bir Yunan ordusu diye nitelendirilmektedirler.

  Osmanlı Devletini yıkan, parçalayan değişimdir, öyle ki İttihat ve Terakki, başa geçtiği zaman öyle hızlı bir değişim yaptı ki 5 milyon kilometrekare olarak aldığı toprakları, on yılda, onda birine düşürdü.  Değişime toplumun hazır olması gerekiyor, harf inkılabı 1928 yılında yapıldı, ama millet 50 yılda zor öğrendi Latin alfabesini, önce toplum hazır olmalı, şu anda toplumun şifreleri şöyle oluşuyor, köşeyi dönelimde, nasıl olursa olsun, yeter ki köşeyi dönelim.

   Aslında devlet yapısında, Osmanlı’dan çok, Uygur ve Hun veya Oğuz devlet yapısına örnek almalıyız, Osmanlı Devleti, çok büyük topraklara, kendisine bağlı devletlerle 18 milyon kilometre kareye ulaşmıştı ama muktedir değildi.

  Öyle ki 500 sene elimizde tuttuğumuz Arap yarımadasında, bir tek Arap’a Türkçe öğretemediğimiz gibi, hepimiz Arapça öğrendik, balkanlarda Sırpça, Arnavutça öğrendik, Cezayir’de Fransızlar 25 sene kaldı, tüm Cezayir hala Fransızca konuşur, Osmanlı devlet yapısı olarak sistemi tutturmuş ama kimliği olmadığı için karmaşık bir hal almış. Sonrada kaybolup gitmiştir.

  Muhalefet partileri de, değişim kotlarının oluşmasına katkı vermelidir. Özlerini koruyarak, son CHP kurultayında, büyük ümitlerle partiye alınan eski Saadet Partili, Mehmet Bekaroğlu, Türkiye Lazlarının başkanıdır, Laz kültürü için inanılmaz mücadele vermekte, Türk kültürüne de çok soğuk bakan bir kişidir, bu kişiden CHP nasıl faydalanacak o da ayrı bir konudur.

  MHP ise en fazla genç seçmene sahip olmasına rağmen, yönetim fiziki ve ruhi olarak seçmenin çok gerisinde kalmış, milletvekillerinin ortalama yaşı 70 civarındadır.

O zaman bu değişim nasıl olacaktır? 12 yıldır iktidar yorgunluğu başlayan AKP'nin mutlaka geniş bir koalisyonla, ortak değerler üzerinden, sistemi yeniden ele almalıdır. Bu dönemi tarih nasıl yazacaktır ileride bilemiyoruz ama bu dönemin en anlaşılamayan olayı cemaat olayı olacaktır. Bunların yolsuzlukları ortaya çıkaran büyük bir organizasyon mu, yoksa başka devletlerin maşası mı olduğunu ancak 50 yıl sonra ki tarih kitaplarından öğreneceğiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.