DEĞİŞTİRME VE GÜLÜMSEME

Ahmet Çapanoğlu

Mutlu olmak için kimseyi değiştirme gayretinde olmayın. Bunu başarmanız mümkün değil. Önce kendimizi değiştirmeye çalışalım. Değiştirip kontrol altına alacağımız tek insan kendimiziz.

Maalesef hepimiz aynı hatayı yapıyoruz, insanları değiştirmek çok kolay gibi geliyor bize. Değişimin öncülüğünü onlardan bekliyor, onların değişimi için kendimizi yoruyoruz. 
Yüzlerce insana şekil verip istediğimiz gibi değiştirmeye, istediğimiz kalıba sokmaya çalışıyoruz. Hiç aynaya bakıp kendimizi görmüyor, kendi değişimimizi yaşamaya cesaret edemiyoruz, belki de o yüzden başkalarını değiştirmeye çalışıyoruz. Yaşamadığınız şeyi yaşatmaya çalışmakta ne kadar etkili olur bilemem, ne dersiniz? 
Nesiniz, göreviniz değişimi sağlamak mı? 
Öyleyse ilk önce kendinizi değiştirin ki ayna olun, size bakan kendini görmeye başlasın, değişimi yaşasın.

İnsanları değiştirmeye çalışmak maalesef ki insanlara ruhsal olarak uzaklığımızdan, anlayışsız ve hoşgörüsüzlüğümüzden ve gülümsemeyi kaybedişimizden kaynaklanıyor.

İnsanlar ruhsal olarak birbirlerinden ne kadar uzak olsa da, aralarındaki bu uzaklığı yakınlaştırmanın ve mesafeleri kısaltabilmenin en kısa yolu GÜLÜMSEMEKTİR. Kendine gülümse, kendini sev. Sonra gülümsemen karşındakine yansısın. Göreceksiniz ki kendisine gülümseyip mutlu olan insan sanki serpici gibi gülümseme görecek ve toplumda zincirin halkaları gibi gülümsemeler oluşacak, bizi bir yapacak.

Gülümseyerek yapılan her uğraş başarı ve mutluluğu getirecektir. Ne iş yaparsanız yapın gülümseyin. Çünkü işiniz ne kadar zor olursa olsun, hedefiniz ne kadar sarp kayalarla çevrili olursa olsun, gülümsemeniz, sizin önünüzdeki engeli açmanıza, başarıyı yakalamanıza ve mutlu olmanıza neden olacaktır.

Maalesef gereksiz gerginliklerle hayatı kendimize zorlaştırdığımız için gülümsemeyi önemsemiyor, hepimiz asık suratla dolaşıyoruz. Tatlı almak için girdiğin bir dükkânda acı ve somurtan bir tezgâhtar çıkıyor karşına. Zannedersiniz zehir veya sirke satıyor. Ne alaka, insanın problemi olamaz mı diyeceksiniz. Olabilir, ama siz gülümsemeyi bilmiyorsanız, dükkân açmayın, kapatın o dükkânı.

Ne garip değil mi? insanın asık ve kızgın surata sahip olması için 133 kasının harekete geçmesi gerekirken, gülmek için sadece 11 kasın harekete geçmesi yeterli oluyor. Ne çok seviyoruz zor olanı seçmeyi. Ne çok seviyoruz, mutluk yerine mutsuz olmayı.

Çoğumuz dışarıda gülüp oynarken eve gittiğimiz zaman o 113 kasımızı harekete geçiririz. Unutmayın, her şeyin bir bakıma ve ilgiye ihtiyacı vardır. Özellikle hayatımızdaki en hassas ilişkilerin en çok ihtiyacı vardır. Bu hassas ilişkilerinde sağlıklı yürümesi, sizin yüz kaslarınıza bağlı.

Bu hassas ilişlilerin başında da evlilik gelir. Ve evlilik de bir istisna değildir. İhmal edilen, su verilmeyen bir çiçek sulanmazsa, solup kuruyacağı gibi gülümsemenin olmadığı, sevgi ve ilgi yönünden ihmal edilen evlilikler de, mutsuzluk üretip yok olabilir.

Unutulmamalı ki, ihmal edilen bir şey, olduğu gibi kalmaz, mutlaka bozulur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.