Demir atsak hoşgörüye

Erol Sunat

Mevlâna, “Hoşgörüde deniz gibi ol “diye sesleneli asırlar oldu. Hoşgörüde deniz gibi olabilseydik, düğümler, kördüğümler utancından çözülür, küsler barışır, taraflar helalleşir, ortalık güllük gülistanlık olurdu.

Ne gerginlik kalırdı ortada ne umutsuzluk ne endişe…

Bu coğrafyaya hâkim olan en güçlü duygudur hoşgörü.

Mevlâna, Yunus, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Emir Sultan, Şeyh Edebali, Ak Şemsettin hoşgörü dağıtmışlar gönül dolusu…

Demir atmışlar hoşgörü denizine. Hoşgörüde deniz gibi olmuşlar. Deniz gibi olunmasını tavsiye etmişler.

Ne yazıktır ki, bugün çektiğimiz sıkıntı, hoşgörü denizine demir atamama

Demir atsak hoşgörüye…İklim değişse, mevsim değişse…Keşke, bir değil, bin kere keşke…

Hoşgörü dilimizden düşmese de hoşgörüye tahammülümüz yok. Kapılarda bekletmeye, bekle öldün mü, işinin adı ne, az daha bekle demelere de doyamadık.

Hoşgörüye bayılırım edebiyatına da devam…

Düşüncesi sığ olan korkar denizden, korkar hoşgörüden…

Hoşgörü barışın anahtarı, sigortası, huzura açılan kapısı.

Hoşgörünün aynaya bakmayı unutanlarla arası iyi olmadı…

Değil dere, denize dudak büküp, okyanusları dahi beğenmeyenler hoşgörüyü o kadar çok yarı yolda bıraktılar ki, hoşgörü yine de bu umutsuz vakalara çıkmadık canda bir ümit diye bakmaktan vazgeçmedi.

“Denize denize deniz bizim nemize” diyenler denizin yanı başında oldular, durdular lakin ne hoşgörü onları gördü ne de onlar hoşgörüyü…

*****

Konya bir payitaht….

Bizim coğrafyamızda Bursa Payitaht…Edirne Payitaht…İstanbul Payitaht…

Payitahtlar hoşgörüden nişane taşır…

Hoşgörüyü yansıtır…

Türk Milleti tarihinin hiçbir döneminde ezilene, mazluma, çaresize, kendinden yardım bekleyene

sırtını dönmedi.

Konya, Türk-Oğuzların Üçok kolundan Kınık boyundan Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın fethettiği, oğlu I. Kılıçaslan’ın Selçukluya Payitaht yaptığı şehir.

Hoşgörü şehri olarak hiçbir ayırım gözetmeksizin tüm mazlumların, tüm ezilenlerin yanında!

Komşusu açken, tok uyuyamayan o güzel anlayışın, o güzel Hadis-i Şerif’i uygulayanların en önlerinde gelen şehir…!

Zorda kalana, darda kalana yardım elini uzatan vefalı Payitaht…

"Yaratılanı severim, Yaratandan ötürü" hoşgörüsüne sahip Konya.

Mazlum insanların hıçkırıklarını feryatlarını her daim ilk duyan şehirlerin başında…

*****

Efendim biz hoşgörü şehrindeniz…

Hoşgörü şehrindeyiz…

Hoşgörümüzden her nereye gitsek, hiçbir şey kaybetmeyiz…

Hoşgörü sahibi olmak bize Selçukludan nişane…

Aynı zamanda tarihi ve kültürel bir miras…

Hoşgörü şehri olmak, bu şehrin özünde ve mayasında var diyen güngörmüş, yol bilir, yordam bilir, edep bilir, adap bilir büyüklerin eli var bu şehrin üzerinde.

Bu şehir diyarı Mevlâna…

Bu şehir Selçuklunun payitahtı…

Payitahtlar, hoşgörüleri ile tanınır ve bilinir.

Hele bir de Mevlâna gibi bir değeriniz gönül postunu sermişse şehrinize…

Dilinizde hoşgörülü olur, kalbinizde…

Bunu değiştirmek ne elinizde ne de sizin tasarrufunuzda...

İşte onun içindir ki Konya hoşgörü şehridir.

*****

Bundan 71 yıl önce 1954 yılında, dönemin Başbakanı rahmetli Adnan Menderes Konya için, “Konya Türkiye’nin belkemiğidir” tabirini kullanmıştı.

Konya o günlerde gurbete en fazla insan gönderen şehirlerin başında geliyordu.

Karamsarlık çökmüştü şehrin üstüne. Rahmetli Menderes açtı Konya’nın ufkunu.

Konya kaybettiği hoşgörüsünü o yıllarda kazandı. Toparlandı, kendine geldi.

Efsane bir isimdi rahmetli…

Onun hüzün dolu vefatı sonrasında, Demokrat Partililer o yıl doğan erkek çocuklarına “Menderes” adını vermişlerdi.

Türkiye’nin bel kemiği dediği Konya onu yalancı çıkarmadı. Hızla gelişti.

Konya’ya yüzyıllar öncesinden hoşgörü mayası çalınmış, gönül postları serilmişti.

Nasreddin Hoca bu topraklarda doğdu, hoşgörüsüyle yüzleri gülümsetti, efkâr bulutlarını dağıttı.

Ahi Evran mesleklerin piri olarak, cümle mesleği ilk Konya’da birleştirdi, ahi yani kardeş eyledi.

“Gez dünyayı, gör Konya’yı” deyimi hoşgörüye hoşgörüyle açılan kapılardan ta…o dönemlerden bu günlere yadigâr.

*****

Hoşgörü şehrinin havasını teneffüs eden, hoşgörüyle kavgalı olabilir mi?

Mevlâna diliyle konuşmak hoşgörü dairesince konuşmaktır.

Tatlı dille, güler yüzle…

Kalp kırmadan…

Kafa göz yarmadan…

Nefret diline kaçmadan…

Küfretmenin yanına dahi yaklaşmadan…

Ne diyordu Mevlâna?

Her gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi, her gün bir yere konmak ne güzel, bulanmadan, donmadan akmak ne hoş, dünIe beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

O yeni şeyler, içinde hoşgörü olan cümlelerden başka bir şey değil inanın.

Hoşgörü şehrinde, hoşgörüden başka bir şey yok, anlayana…

Hoşgörü arayan, hoşgörü denizinin kenarına gelmiş demektir.

Hoşgörü denizinin limanıdır Konya.

*****

Dünya olarak demir atabilseydik hoşgörüye…O hoşgörü duramazdı yerinde…

Gazze’ye yanar, koşardı….

Kerkük’e, Telafer’e, Tuzhurmatu’ya , Türkmeneline yanar koşardı…

Urumçi’ye, Yarkent’e, Turfan’a, Taşkent’e Doğu Türkistan’a yanar koşardı…

Bayırbucak Türkmenlerine yanar, koşardı…

Batı Trakya’ya yanar, koşardı…

Afrika’ya yanar koşardı…

Demir atsak hoşgörüye…İklim değişse, mevsim değişse…Keşke, bir değil, bin kere keşke…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.