Ecdada Vefa Hoştur Amma!

Erol Sunat

Ecdada vefa konusunda gösterilen hassasiyetler hoş şeyler, yerinde şeyler, yapılması ve olması gereken şeyler lakin, ecdad geniş bir kavram.

Hele ki şehrimiz düşünüldüğünde…

Konya’nın fethinden itibaren ecdad tarifimiz, ecdada bakış açımız Kutalmışoğlu Süleymanşah’tan itibaren başlar.

Biz vefayı parçalı bulutlu bir duygu sanmıyoruz değil mi?

Konya’nın ecdada bakışında Türkiye Selçuklu Devleti vardır!

Tarihte devlet kurma özelliğiyle tanınan Türk Milletinin, Anadolu’da son bin yıldır, kurduğu ilk devletin Başkenti olma şerefi de bu şehre, yani Konya’ya aittir.

Konya o günden bugüne vefa şehridir.

Vefa şehrinin özelliği ise, geçmişine ve ecdadına vefa göstermektir.

Çünkü geçmiş, gelecekle aramızdaki bağdır, köprüdür.

Bu köprüyü inşa eden kültürün temel direklerinden biri ise vefadır.

Çünkü, vefa olmadan ayakta kalamazsınız!

Vefasızlık yaparsanız, şehrin kalbini kırarsınız!

Şehrin kalbini kıranın abad olduğu ise görülmemiştir.

Bu şehirde sekiz yüz yıldır ecdad yatıyor.

O ecdad, gönlü temizlerden, gönlü güzellerden olmasa, bu şehir bu kadar ayakta kalabilir miydi?

 

*****

Bu şehrin sokaklarında, caddelerinde mahallelerinde ecdadın ruhunun dolaştığı bazılarımıza şaka gelebilir.

Şehirler kendileri için yapılan iyiliği de unutmaz, kötülüğü de…

Şehirlerin ruhları olduğunu hiç mi duymadınız?

Ayakları yere basmadan konuşanlar, varsın konuşsunlar.

Vefa onların ne semtine uğrar, ne de yakınlarından geçer!

Şehirler kendilerine vefa gösteren, vefa ile aşk ile şehir için gayret gösteren insanlarla anılırlar.

Neden mi?

Vefalı olanı herkes unutsa, silmeye kalksa şehir unutmaz!

Unutturmaz çünkü…

Bu şehir ben Selçuklunun Başkentiyim diye bas bas bağırıyor!

Feryat ediyor, gözyaşları döküyor!

Tek bir şey diyemiyor!

O ne biliyor musunuz?

Vefasızlar diyemiyor!

Akılları başlarına gelir, beni hatırlarlar, geri dönerler, diye bekliyor!

Lakin biz, geri dönmeyi geciktirdikçe geciktirmeye devam ediyoruz!

Bu sebepsiz ve anlamsız gecikmeler yüzünden, yarın ne tarih, ne ecdad gecikenleri ve geciktirenleri affetmeyecek! Onları mazur görenleri de, gösterenleri de…

 

*****

Direniş Karatay’da kaldık! Moğollara karşı şehri savunanların vefası, şehri fethedenlere, şehrin banilerine, kurulan devlete, ortaya konan medeniyete, kültüre ve sanata kısacası o her şeyi hazır eden, tamam eden ecdada bir vefaydı…

Şehir talan olmadı, Moğollar bir şekilde durduruldu. Ve günümüze kadar gelebilen bir şehre sahip olduk.

O ecdadın içinde nice isimsiz kahramanlar var. Hatiroğlu Şerafettin Bey gibi adına destanlar yazılanlar var.

Bir Başkent lafla Başkent olmuyor.

Bir cümle ile geçiştirmek yetmiyor.

İşin özüne, derinine inmek gerekiyor.

Vefa vasıtasıyla ecdadla tanışmak gerekiyor.

Direniş Konya’ya onun için geçemedik bir türlü…

Direniş sadece şehri savunmak değil elbet. Direniş yanlışlardan da dönmektir. Yanlışlara, yanlışta ısrarlara karşı direnç göstermedir.

Vefa, bir yerlerde takılıp kalmak değildir.

Hele ki mevzubahis olan konu ecdad üzerineyse…

 

*****

Şehir her defasında,

Görün beni diyor!,

Duyun beni diyor!

Bulun beni diyor!

Keşfedin beni diyor!

Hatırlayın beni diyor!

Unutmayın beni diyor!

Ben buradayken,

Yanı başınızdayken,

Olmadık yerlerde aramayın beni diyor!

Biz ne mi yapıyoruz?

O ne diyorsa tersini!

 

*****

Şehre bakış açısı öyle on derecelik, on beş derecelik, gelişigüzel, rastgele, dostlar alışverişte görsün, uğraşmıyor demesinler babından yapılan bakış açılarıyla değerlendirilemez.

Kılıçaslanlar şehrinde, Sultan Mesut’un şehrinde, Alaeddin Keykubad’ın şehrinde, dahası Sultanlar şehrinde, ecdada saygı, vefa diye başlayıp, “Bismillah” dediğinizde, ecdadımız Selçukludan Osmanlıya kadar uzanır gider.

Birinin ucundan kenarından geçmeye kalkarsanız, pusulanız şaşar. Ölçüyü endazeyi kaybederseniz. Ecdada vefa hoştur amma, ecdadı anmak, A’dan Z’ye olmazsa kemikleri sızlar ecdadın!

Ruhları incinir!

Bu şehrin banileri, anılmayı da, sevgi, saygı ve vefa gösterilmeyi de, bir değil bin kere hak ediyorlar.

Çünkü vefa; tevazudur.

Kalpten kalbe giden yoldur.

Ecdada sahip çıkmadır.

Onu unutmamak ve unutturmamaktır!

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.