Üstüne titrediğiniz, besleyip büyüttüğünüz, hasta olduğunda başucunda sabahladığınız, bir öksürüğünde bile paniklediğiniz o can parçasını düşünün. Okula başladığında sınıf kapısında ağladığınız, arkadaşlarıyla gülüşürken gizlice izlediğiniz, düşüp dizini kanattığında yüreğinizin sızladığı o güzelim çocuğu… Ve bir gün, onun hayalleriyle birlikte, vücudu da bir pazaryerinin soğuk zeminine seriliyor.
Çünkü başka bir çocuk—evet, "çocuk" diyorlar ya, bu kelimeyi ağızlarına almaları bile bir hakarettir artık—çakısını cebine koyup sokaklara çıkmış.Çünkü birileri onu zamanında durdurmamış, birileri o öfkeyi onun içinden çekip almamış, kimse ona sınır koymamış, kimse “Bu yaptığın insanlığa sığmaz!” dememiş.
Ve sonuç?
Mattia Ahmet Minguzzi, 15 yaşında, bir kaykay malzemesi almak için gittiği pazarda bıçaklı saldırıya uğradı! Hayatının en güzel çağında, daha yaşayacağı nice gün varken, sonsuz bir sessizliğe uğurlandı.
Bu üzüntüyü sahiplenirken göz ardı etmememiz gereken problemleri de fark etmemiz gerekiyor. Elinde kesici silahla dolaşan bu çocukları(!) kim yetiştiriyor? Hangi evde büyüyorlar? Hangi sistem onları görmezden geliyor, hangi okul onların öfkesine kör, hangi mahalle bunları sahipleniyor?
Bu bir bireysel vaka değildir. Bu bir sistemin çürümüşlüğüdür. Bu hepimize atılmış bir tokattır. Bu, "çocuklar çocukları öldürüyor" cümlesinin soğuk gerçekliğidir.
Birileri hâlâ “Ama fail de daha çocuk.” diyor. Hayır, yeter! Çocuk diye diye caniliğe dokunulmazlık tanıyorsunuz. Cinayet bıçağının yaşı mı olur?
Ahmet'in adı artık sadece bir evlat adı değildir. O, bu toplumun ihmalkârlığına, sessizliğine ve korkaklığına karşı yakılmış yol gösterici bir meşale, bir sembol olmalıdır.
Sessiz kaldığınız her şey bir gün sizin de başınıza gelebilir. Ve sizin başınıza geldiğinde de birileri sessiz kalabilir. Bazı şeylerin farkına varmamız şart; Ahmet’in bizim duyabildiğimiz ve gördüklerimiz arasında olması gibi... Haber bülteninde bir altyazı, gazetede 3. sayfa haberi olan daha nice Ahmet’ler var. Bu yüzden kendi evladınızı, yeğeninizi düşünerek “sessiz” kalmanın geleceğinize zarar verebileceğinin farkına varın!