GAGAVUZ TÜRKLERİ - 2

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

TARİHE YOLCULUK (264)

İRİNA: “Gagavuzlar dillerini ve kültürlerini kaybediyorlar. Yâni yarın, öbür gün Gagavuzlar kaybolacaklarmış gibi korkularımız var. Daha büyük korkumuz ise, Moldovya’nın Romanya ile birleşmesi…”

 

Gagavuzları ve tarihi geçmişlerini konuşmak için Osmanlı’ya, hatta Türkiye Selçuklularına kadar uzanmak gerekiyor.  Prof. Dr. Kemal Özcan, Kırım tarihini anlatırken Sarı Saltuk’un, Balkanlar üzerinden Keykavus ile birlikte Kırım’a geldikleri. Burada bir müddet kaldıktan sonra Balkanlar’a, tekrar dönerken yanlarında bir grup Kıpçak Kırım Türkleriyle birlikte döndüklerini anlatmıştı. Gagavuzlar, Selçuklu döneminde İzzeddin Keykavus ve Sarı Saltuk’un yanında Balkanlara geçen ve daha sonra gelişen siyasi ve sosyal şartların etkisiyle Hristiyanlaşan Türkler midir?

“Gaga Uz “Uzların bir boyu”, Hak Oğuz “Hakka bağlı kalan Oğuz”, Kaka Uz, Aga Uğuz, “büyük Oğuz”, Ganga/Kanga Uz;  “Balkaş Gölü civarında yaşayan bir Türk topluluğu”, Kalauz;  “sınır bekçisi”, Gök Oğuz/Kara Oğuz; “Göktürk veya Karapapak, Kara-kalpak gibi bir sıfatla nitelendirilmiş bir Oğuz boyu” olarak da ifade ediliyor.

 

***

Dostum Abdullah Uluyurt, Sille’deki toplantıda “Gagavuzya Kırım’ın biraz öz, biraz da üvey kardeşidir. Türkiye olarak antlaşmayla garantör olduğumuz iki topluluktan birisi Kırım, diğeri ise Gagavuz Yeri’dir” demişti. Dil Bilimci Dr. İrina ise, “Gagavuzlar Oğuz Türkleridir. Toplu olarak Moldovya’nın güneyi ile Ukrayna’nın güneyinde yaşıyorlar. Bu bölgeye Balkanlar’dan göç etmişlerdir. 1750’lerde göç başlamasıyla birlikte 1812’de Osmanlı-Rusya arasında yapılan Bükreş Antlaşmasıyla birlikte Rusya, kendi sınırlarında bir tampon bölge oluşturmak adına o bölgede yaşayan Tatarları kaldırarak Hristiyan halkı yerleştirmeyi düşünmüş” ifadelerine yer vermişti. İrina hanım ayrıca, çok önemli bir tehlikeden de bahsetmişti. O tehlikeyi de şu sözlerle dile getirmişti: “Gagavuzlar dillerini ve kültürlerini kaybediyorlar. Yâni yarın, öbür gün Gagavuzlar kaybolacaklarmış gibi korkularımız var. Daha büyük korkumuz ise, Moldovya’nın Romanya ile birleşmesi…” İrina ayrıca, Moldovya ve Gagavuzya’da ekonomik sıkıntı baş gösterdiğinden Gagavuz Türklerinin ekmek derdine düştüklerini, toplu olarak Rusya’ya göç ettiklerini ve Moskova’nın, bol Rus pasaportu dağıttığı bilgisini de bizimle paylaşmıştı. İnsanları ve toplum ile milletleri kolay asimile etmenin yolu ise; o insanları, toplumları ve halkları, yaşadıkları o ülke, bölge ve coğrafyadan şu veya bu şekilde göç etmelerini sağlamak.

Abdullah kardeşim ise, Gagauzlar hakkında şunları dile getirmişti: “Bulgaristan’daki Gagavuzlar sistem tarafından sindirilmiş. Osmanlı Türkleri üzerine düşman olarak yetiştirilmişler. Osmanlı Türkleri çekilince, onların mallarını bilerek ve isteyerek onlara vermişler. Türkler geldiği zaman malları ellerinden alınacak endişesi de var. Biz bunları sezdik. Gagavuzlarla en rahat konuşan ben olmama rağmen benimle konuşmak isteyenler dahi önce tereddüt ettiler. Romanya’da çok az Gagavuz var.  Hamdullah Suphi Tanrıöver, Bükreş Büyükelçisi olduktan sonra Gagavuzları keşfedince, tamamını Türkiye’ye almak için yazı yazıyor.  Bir cevap alamıyor. Mustafa Kemal Atatürk “alalım” diye devreye giriyor. İsmet Paşa, Türk Müslümandır. Müslüman da Türk’tür” diyor. Ve o günkü şartlar altında nüfusun orada kalmasını istiyor. Çünkü Yunanistan’dan mübadeleyle gidenler de gelmek isteyebilir. Çünkü 2.Dünya Savaşı öncesinde endişesi var. Hangisi doğru, hangisi yanlış bilemiyorum. Tarihi tarihçiler yargılar. Ama benim gönlüm bu durumda İsmet Paşa’dan yana. Hiç olmazsa gidebileceğimiz bir yerimiz var. Sahip çıkabileceğimiz bir coğrafyamız var. Moldova bölgesi Buğdan’dır.”

Aslında Eflâk ve Boğdan, Osmanlı Türkleri’nin Romanya’ya verdikleri addır. “Romanya “Memleketeyn” olarak yâni “İki Ülke” adıyla iki prensliğe ayrılmıştı; Eflâk (Ulahya), Boğdan (Moldavya) idi. Moldavya bugün Romanya’dan çıkmıştır. Eflâk’ın merkezi 1600 yıllarına kadar Târgovişte iken, bundan sonra Bükreş oldu. Boğdan’ın merkezi ise önce Suçeva (Suceava) iken sonra Yaş’a nakledildi.

Eflâk Prensliği 1247’de, Boğdan Prensliği 1352’ye doğru kurulmuştur. Eflâk, 1364 e kadar Macaristan’a bağlı olmuş, ancak bu tarihten 1381’e kadar 17 yıl bağımsız yaşamıştır. Boğdan ise 1352 - 1360 arasında Macaristan’a, 1455’e kadar da Lehistan’a bağlı kalmıştır. 1390’da ilk defa Tuna’yı geçen Osmanlı Türkleri, Eflâk’ı himayelerine aldılar, bu durum 1878’e kadar 488 yıl sürdü. Boğdan 1455’te, Fatih devrinde, Türkiye hâkimiyetine girdi. Türk hâkimiyeti 1878 Berlin Antlaşması’na kadar 423 yıl sürdü. Voyvodaların ayaklanmaları ise Osmanlı idaresini zaman zaman uğraştırmıştır. Fatih ile Kanuni‘nin Boğdan Seferleri ünlüdür. Kanuni’nin Rodos seferinin ünlü olduğu gibi.”

Gagavuz Türklerinden meslektaşım Dmitri ise, Balkanlar’daki bazı büyük tehlikelerden bahsetmişti. Yarın da o büyük tehlikelerin ne olduğunu kamuoyu ile paylaşmak isterim. Bu arada, Gagavuz Yeri’nde Kongaz ile “kardeş şehir” statüsünde olan tek belediyemizin ise Selçuklu Belediyesi olduğunu da hatırlatalım.

 

YARIN: Balkanlar’da çıkması beklenen muhtemel tehlikeler neler?..

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.