Girizgâh

Barbaros Ulu

Yolum Pusula’ya düştü. Bundan sonra salı ve perşembe günleri olmak üzere haftada iki gün bu gazetede arzıendam edeceğim Allah izin verirse. Size şimdiden sabırlar dilerim.

Ne mi yazacağım? Başta toplumsal konular olmak üzere siyasi, ekonomi, dini, eğitim, ahlak, görgü kuralları vb alanlarda Allah ne verdiyse dağarcığım el verdiği müddetçe yazıp çizeceğim. Yani neyi dert ediniyorsam onu!

Nasıl bir üslupla yazacağım? Yazmak için oturduğum zaman o anki hâletiruhiyem ne ise o şekilde yazacağım. Yazılarımda bazen mizahın izi olur, bazen hicvin. Bazen düz yazarım, bazen tersinden. Bazen kızar, bazen överim. Eleştirel bakarım genelde. Yapıcı bir eleştiri benimkisi! Kimsenin şahsıyla işim olmaz. Lügatimde hakarete yer yoktur. Hadiseleri kendi doğru bildiğim prensiplerim çerçevesinde tenkit ederim. Bir hareket, bir davranış bana hoş gelmişse över; hoşlanmamışsam yerer, doğrusu şöyle olmalıdır derim. Yumuşak bir üslupla elbette! İcraatı kimin yaptığı önemli değil. Asla şahsileştirmem. Zira kişilerle değil benim işim. Sizden de yapıcı eleştiriler bekliyorum, öneri ve tavsiyelerinizi de.

Yazıp çizerken hata yapmayacak mıyım? Ne mümkün hata yapmamak! İnsan olup da hatasız kul olur mu? Bazen istemeyerek kalp kırmış olabilirim, bazen yanlış bir düşünce sarf edebilirim, bazen kendimi tam ifade edemeyişimden yanlış anlaşılabilirim. Bakış açım yanlış olabilir. Daha önce değindiğim bir meseleye yarın bir başka açıdan bakabilirim. Bunu çelişki gibi görebilirsiniz. Bu da doğaldır. Çünkü yazarken yeni şeyler öğreniyoruz.

Yazım ve imla kurallarında yanlış yapabilirim. Türkçe yazıp çizip de hata yapmamak mümkün mü? Türkçemiz ile yazıp çizmek, gerekli noktalamayı koymak zor mu zor! Bazen değme Türkçeciler bile çıkamıyor işin içinden. Bakmayın siz çoğumuzun benim Türkçem iyi dediğine. Sağ olsun TDK kural üstüne kural, kural içinde kural koymuş. Hasılı “Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler” misali benim gibi yazı yazmaya kalkanın hata üstüne hata yapmaması da mümkün değil. Bunu da baştan söyleyeyim. Hele bir de yazıyı kimi zaman cep telefonu marifetiyle yazmaya kalkınca T9’un azizliğine uğramak da var. Duygu ve düşüncelerimi terennüm ederken yapacağım hatalarda olduğu gibi yazım ve imla yanlışlarında da sizin engin hoşgörünüze sığınırım, olur biter. Bu durumda tek yapacağınız ya sabır çekmek. Girizgâhta değindim. Ya da kötü komşu mal sahibi yapar misali oturacaksınız klavyenin başına, bir köşede yazmaya başlayacaksınız.

Niyetim gündeme dair güncel konuları da sıcağı sıcağına ele almak. Ama takdir edersiniz ki haftada iki gün yazacağım. Saat başı gündemin değiştiği ülkemizde bizim gündeme dair yazdığımız köşe yazısı bir bakmışsın ki gündemden düşüveriyor. Yani bayatlayıveriyor. Bu da bu işin cilvesi! Ama eğer Konya’da yaşıyorsanız biz Konyalılar günlük yediğimiz taze ekmeğin bayatını dini bayramlarda bol miktarda yiyoruz. Başka da elimizden bir şey gelmez.

Herhangi bir tarafın tarafı değilim. Ama asla tarafsız biri değilim. Niyetim -dürüst biri olmasam da- en azından “Bu işin doğrusu bana göre şöyle olmalıdır” demek. Kutuplaşmanın zirve yaptığı günümüzde bir şeyin doğrusunu söylemenin özellikle fanatik derecesinde tarafgir olanların yanında pek bir yeri yok. Bunu biliyorum. Zaten o tiplerin gözüne girme gibi bir düşüncem de yok, kimseye yaranma gibi bir niyetimin olmadığı gibi. Allah doğruluktan ayırmasın hiçbirimizi. Kınayanın kınamasına aldırmadan doğru olanı yazmayı, yazdığımız doğrularla yaşamayı nasip etsin.

Allah utandırmasın! Pusulamızı şaşırtmasın!

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.