Gözümün nuru namaz!

Metin Ertem

Ramazan ayı Şevval ayı derken mübarek manen ve maddeten bereketli ayları ve günleri geride bıraktık. Ramazan ayında kazandığımız ibadet ve ahiret hazırlıklarımızı devam ettirip bir sonraki Ramazana manen terakki etmiş bir vaziyette kavuşmanın neşesini tatmalıyız. Rabbimizin zekatla beraber defalarca Kur’an-ı Kerimimizde namazı emrettiği  “Namazı kılın, Zekatı verin rükû edenlerle beraber rükû edin!”(1) dediği ve Peygamberimizin (SAV) “Bana (dünyanızdan) koku ve kadın sevdirildi. Gözümün nuru ise namazda kılındı”(2) hadisi Şerifi ile Rabbimizin bizlere ihsan ettiği meşru nimetleri hatırlatılırken, dinimizin direği olan namazın gözümüzün nuru olduğu bildiriliyor. Namazla ilgili “yirmibirinci söz”de şöyle bir ifade var: “Eğer namaz kılsan o namazın ile o alemin Sani-i Zülcelaline (Celal sahibi Allahımıza) müteveccih olsan(yönelsen) birden sana bakan alemin tenevvür eder(nurlanır.) Adeta namazın bir elektrik lambası ve namaza niyetin onun düğmesine dokunması gibi, o âlemin zulümatını dağıtır.”

Vaktinde kıldığımız namazlarımıza devam ederek ömür günlerimize ibadet  mayası  katmalı, böylelikle tüm ömrümüzü  inşallah ibadete  çevirmeliyiz.

Acaba yirmi üç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarf eden ve o uzun hayat-ı ebediyeye bir tek saatini sarf etmeyen (Beş vakit namaz abdestle beraber  bir saat vakit alır.); ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl (akılsız) hareket eder!

Hâlbuki namazda ruhun, kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır, hem cismede o kadar ağır bir iş değildir Hem namaz kılanın diğer mubah dünyevi amalleri (günlük olarak yaptığı meşru işler), güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü, ahirete mal edebilir. Fani ömrünü bir cihette ibka eder (bakileştirir).(3)

 Asıl vazifemiz Halik’ı kainatı tanımak ve onu tanıdığımızı iman ve ibadetle bildirmek olduğundan; Bu mükemmel kainata gözümüz bakarken akıl ve kalp gözüyle (basiretle) bu mükkemmel dünyanın ve kainatın bizim için yaratıldığını kavrayıp o sonsuz güç sahibi olan Rabbimize teşekkürümüzü Peygamberimiz  Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (SAV) tarif ettiği gibi ibadetle (namazla) takdim etmesek, insaniyetimiz ve hakiki İnsaniyet olan İslamiyet’imiz nasıl anlaşılır?

“İnsan nihayetsız şeylere muhtaç olduğu halde, sermayesi hiç hükmündeki bir şey… Hem nihayetsiz musibetlere maruz olduğu halde iktidarı hiç hükmünde bir şey… Âdeta sermaye ve iktidar dairesi eli nereye yetişirse o kadardır. Fakat emelleri, arzuları ve elemleri ve belâları ise dâiresi gözü, hayali nereye yetişirse ve gidinceye kadar geniştir. İşte bu derece aciz ve zaif, fakir ve muhtaç olan ruhu beşere ibadet, tevekkül ve tevhid, teslim; ne kadar azim(büyük) bir kâr bir saadet, bir nimet olduğunu, bütün bütün kör olmayan görür, derk eder (anlar).”(4)

 Rabbim yaptığımız ibadetleri kabul etsin. Azımızı çoğa, ihlassız davranış ve ibadetlerimizi ihlasla yapılanlara katsın. Nesillerimizi ibadet neşesine erişen, namazda daim olan kullarından eylesin. Amin.

 

1)-Bakara suresi 43. Ayet

2)-Nesai İşretün Nisa1,(7,61)

3)-Dördüncü Söz, Sayfa 23

4)-Üçüncü Söz RNK20.Sayfa

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.