Güleriz ağlanacak halimize!

Emrullah Nergiz

Geçtiğimiz günlerde Vakit’ten Abdurrahman Dilipak, Zaman’a el konulmadan hemen evvel bir yazı yazdı. Medya’nın içler acısı halini anlattığı yazıda Türkiye’deki reel gazete tirajlarının 1 milyon adeti ancak bulduğunu iddia etti. Resmi rakamlar 4 milyon adet bareminde.

Bizi ilgilendiren kısmı yerel basınla alakalı. Şu cümleler manidar “Hep ulusal basından söz ediyorum da yerel mediada da işler aslında çok da yolunda ve temiz değil. Basın temiz toplum ve temiz siyasetten söz ediyor da aslında biz biraz da kendimize baksak, hiç fena olmayacak..

Bizim media hâlâ olayın farkında değil. Ne hukuk, ne kamu, ne altyapı, ne de toplum, STK, üniversiteler ve iş alemi olarak bu yeni duruma hazırız.

Haber vereyim, bu işler ilanihaye böyle gitmez. Bir yerde patlar. O zaman daha ağır bir bedel öder media. Bu işi sektör ve kamu otoriteleri birlikte verecekleri bir kararla hukuki ve ahlaki bir zemine oturtabilir.”

 

Konya’da basın ilan kurumundan resmi ilan alan 14 yerel gazete var. Birkaç tane de sırada bekleyen…

Gazeteler, muhabirinden matbaacısına birçok kalemle hizmet veren işletmeler. Son dönemde gazeteci ağabeylerle ayrı ayrı yaptığımız her hasbıhalde sektörün iyice sıkıntıya gittiğini zikreder olduk.

Pasta gittikçe küçülüyor lakin pay isteyen sayısı durumla zıt orantılı şekilde artıyor.

Reklamcılığın, çoğu kesimce dilencilikle eş tutulduğu bir devir yaşıyoruz.

Kendi ayağımıza kurşun sıktığımızın hepimiz farkındayız aslında. Konya’daki reklam pastası ortalama 300-400 firma arasında dönüyor. Yeni bir firma gün yüzüne çıkarsa tüm gazeteler firmaya çöküp anında “o reklamı verdiğine vereceğine” pişman ediyoruz.

Hatır gönül, eş dost akraba derken bir bakmışız reklam yüzünden ortalık toz duman.

Yapılan işin bir standardı yok. Koca koca İletişim Fakülteleri var ama standart yok. Her isteyen gazete ve dergi çıkarabiliyor mesela. Üstelik herhangi bir zahmete girmeden. Konya’da bir fuar ya da özel bir gün mü var (Şeb-i Arus veya Tarım Fuarı gibi) hemen kafadan bir dergi çıkarmak adet oldu. Kaç tane basıldı, okunuyor mu, dağıtılıyor mu, kaç kişi emek verdi hiç önemli değil! Maksat pastadan pay almak!

Tabi çuvaldızı kendimize batırmamız gerekiyor. Bu işleri düzenlemek için kurulu bir düzenek yok. Olanlar da yıllardır parçalanmış vaziyette.

Evet, uğruna Vali, Belediye Başkanı hatta Başbakanın bile aracılık edip çözemediği o büyük kavgadan bahsediyorum.

Neydi bu kadar kinleşilen neden? Eminim hiç kimse doğru düzgün hatırlamıyordur bile.

Olan sektöre oldu, yazık.

Bu duruma bir dur deme vakti gelmedi mi?

Cemiyet ya da Konsey ciddi bir yaptırım süreci başlatarak çıkan süreli yayınlarla ilgili bir süreç başlatabilir. Basın ilan kurumu bu noktada aktif rol alabilir.

Nasıl gazete çıkarmak için ciddi kriterler söz konusu ise reklam alabilmek ve bu sektöre girebilmek için gerekli yasal kriterler ortaya konulmalıdır.

Siyaseten yapılacak şeyleri en iyi organize edecek olanlar yine gazeteciler değil mi?

Yalnız öncelikle bu cemiyet ya da konsey ayrımının kalkması elzemdir. Bu şehir adına bir utançtır. Hepi topu ne kadar kişi ki anlaşılamıyor? Bu durumun kime ne faydası var?

Bir adım gerekiyor.

Sadece bir adım. Yoksa yarınki hal bugünden çok daha kötü olacak!

Hoş. Kimin umurundaki, güleriz ağlanacak halimize…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.