GÜLÜMSE!..

Ahmet Çapanoğlu

Hayat dediğimiz nedir ki? Uzun ince bir yol, inişi de var çıkışı da. Öyle bir yol ki, kimi zaman daralır, kimi zaman genişler. Kimi zaman acı verecek, kimi zaman mutluluk. Bu ikisine de inanarak, bunların bir birini takip eden bir sürecin parçalarıdır diye gülümseyeceksin. Hiçbir şey için kendini üzmeye değmediğini anlayarak gülümseyeceksin.

Dağın eteklerindeyim diye üzüleceğine, tepenin rüzgârından etkilenmiyorum diye kendine sevinç ve gülümseme payı çıkar. Çıkar ama zirve hedefinden uzaklaşma ve gülümsemeyi yüzünden eksik etme. Çünkü o etekler de senin kaderin değildir. Ne tepe başkalarına tapulu ne de etekler sana kalıcıdır. Ne acı sonsuzdur, ne de mutluluk.

Bir umuttur aydınlığı yakalama isteğin. Aydınlığı, mutluluğu yakalamak gayesiyle çıkarken yola, karanlıkta kalabilirsin. Belin bükülecek, ayaklarında derman kalmadığını hissedeceksin. İnancınla, zaferin mutluluğunu yakalamak için mücadeleden yılmadan, gülümseyerek ilerleyeceksin, mavi ufuklara doğru.

Bırak senin gülüşlerine deli desinler, sen vazgeçme, korkma yolun sarp ve çetin olmasından ve yolda kalacağım endişesinden. Sen sadece gülümse. Şuan sadece yorgunluğu ve karanlıkta boğulmayı hissedersin. Ne kadar engel çıksa da önüne, gülümsemendir o engelleri engel olmaktan çıkartan.

Vazgeçme yolunu seçmeye çalışırsın, ama bir gün anlarsın o mücadelenin anlamını. Ne yorgunluğun kalır, ne de boğulacağım sandığın karanlıklar. Gülümsersin üzüldüğün anlara, karamsar olduğuna, ulaşılmaz sandığın mücadelenin kafanı meşgul edip zorlandığına yanarsın. İşte o zaman, “değmezmiş üzülmeme, değmezmiş yorulmama, gerek yok, vazgeç bu mücadelenden” deyişine yanarsın.                     
                                                                                                                                                   Bu tırmanışında, önüne çıkan engellere kızmadan, her şeyde bir hayır vardır düşüncesiyle hareket edip, o engellere ve sana mani olmak isteyip alay edenlere de gülümse. Onlar sana şaşkınlıkla bakarken, sen yol al. Onlar senin gülüşüne bir anlam veremezken, sen gülüşünle onları şaşırt.

Yol selamete çıkıyorsa, sonunda kavuşacağın mutluluksa düşüncen, yoluna devam et. Her zorlukta bir kolaylık ve her şeyin de bir sonu varsa, vazgeçme. Mademki her şeyin, her sıkıntının sonu var, neden acı çekmek yerine gülümsemiyor, o sıkıntıları gülümseyerek atmayı denemiyorsun?

Hiçbir sıkıntıya kızma, şikâyet etme ve şükret. Sen şikâyet etmeyip, çektiğin sıkıntıları Rabbini hatırlatacak bir ödül olarak görüp gülümsersen, mutluluğu yakalamış olur, o an ki sıkıntının sana eziyet vermediğini görürsün.

İyiye, güler yüzle muamele ettiğin gibi, sıkıntı ve dertlere de aynı muamelede bulun. Çünkü ikisi de misafirdir sende. Sende onları ağırlamaktan geri kalma. İyiliklere şükürle, kötü gördüğün sıkıntılara da sabırla yanaş ve gülümse. Sana bu iyiliği ve sıkıntıları gönderenin hatırına. Verenin tereddütsüz geri alacağını düşünerek gülümse.

Bir gün sonu gelecek her şeyin, ömrün de sonu olduğu gibi. Zorlukları gülümseyerek karşıladığın gibi ölümü de gülümseyerek karşıla. “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz” hadisi doğrultusunda sabırla ve tevekkülle, sıkıntı ve mutluluğu gülerek karşılarsan, ölümün de aynı durum üzerine olacak, ne ölümden, ne de Azraillin karşına dikilmesinden korkacaksın.

“Doğumun ağlayarak olduysa, hayatın ve son nefesin gülümsemeyle olsun.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.