Halk Evleri

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Değişik rejimlerin kendi sistemini ayakta tutabilmek için halka veya halklara yönelik birtakım sosyal, kültürel veya ideolojik çalışmalar yapması normal olarak kabul edilir. Bu nedenle de ülkemizde halk evleri 1932 yılında, 1912 kurulan ve ideolojik çekişmeler sonucu kapatılan Türk Ocakları yerine kuruldu. Halk evleri kuruluşundan itibaren tek parti dönemini (CHP) ve Kemalist ideolojinin bir kurumu olarak yer buldu. Öyle ki CHP’ye yönetici olmak dahi Halk Evleri’nden geçiyordu. Aslında model Bolşevik Rusya’sının bir modeli olarak kurulmuş, kurumun yönetimi, son yılarlara kadar CHP ile özdeşleşmiş durumda çalışmalarını daha çok sosyal ve kültürel boyutta yapıyordu.   

Son yıllarda Halk Evleri, kuruluş felsefesinin ötesine geçerek yeni misyonu ve hizmetleri ile göz kamaştırır şekilde gerçekten halkın evleri durumuna gelmiştir. Bu misyon devam ettirilirse, ülke insanı özellikle de orta sınıfın önemli ölçüde sözcülüğünü yapar hale gelecektir. Ancak gelelim esas meseleye.

Geçenlerde Sivas iline bir konferansım dolayısıyla konferans yeri olarak ilçenin halkevi salonu seçilmişti. Eski adıyla özdeşleşen ve soğuk yapısıyla ürperten bir yapıda gördüğümüz halkevine ilk girişte görevlilerce sıcak bir tebessümle karşılanmanın hazzını yaşadım.  Giriş katında her türden yığılmış kitapları, broşürleri ve hizmet katalogları dikkat çekiciydi.

Merakımı gidermek için yöneticilerden hizmetleri hakkında bilgiler aldım. Bu arada, üzerinde biçki-dikiş kursu yazan sınıfın yarı açık kapısından görülen, farklı kesimlerden kursiyerlerin gayet donanımlı olan bu sınıfta kurs hocalarıyla son derecede muhabbetli bir ortamda çalışmalarını oldukça hoşa gidecek bir durumdu.

Kursun müdür yardımcılarıyla tanıştım ve bu güzel, verimli, sağlıklı çalışmalar için kendilerine teşekkür ettiğimde çok memnun oldular. Kursları talepler karşısında açtıklarını ancak bu kurslar için bazen hoca, bazen de kursiyer bulamadıklarını ifade ettiler. Örneğin Osmanlıca kursuna toplam 40 kişiyle başladıklarını,  kursu ancak 3 kişinin tamamladığını ifade ettiler. Arapça kursu da öyle imiş.

Elbette bu kabul edilebilir bir durum değildir. Ortaya çıkan gerçek, isteğe bağlı olsa da kültürel konularda şıpsevdi bir yapımızın olduğudur. Her türlü imkanı sunan devlet karşılığını bu şekilde almamalıdır. Şıpsevdi edasıyla başlayıp, hemen tükenmemeliyiz.

Bunun ötesinde, şıpsevdi başlasak da, karasevda ile bitirmeliyiz, değil mi?

ALLAH’ A EMANET HAYRA MUHATAB OLUNUZ EFENDİM.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.