Uzun uzun zaman önce memleketin birinde hırslı bir adam varmış. Ona yol gösteren Hocası olarak bilinen Payitahtta pek sevilmeyen yaşı yetmişlere merdiven dayamış adam, evlat demiş, sen bu hırsla ayağa kalkarsan, kellen çabuk gider. Sakin ol. Sabırlı ol, her ne yapıyorsan akıllı ol ne kimseyi ürküt ne de aleyhine düşünülmesine meydan ver. Kalbindeki hırsları yatır uykuya. Bugünler hırsların uyutulma ve unutulma günleri. Bırak sana hırsına gem vuran desinler. O da senin lehine olacak. Sakin oluşunla, konuşmanla, bilginle hasılı duruşunla dikkatleri üzerine çek. Hedefine ulaşıncaya kadar bu gidişatını hiç bozma. Neden bilir misin? Çünkü ben bu işi başaramadım. Tam başardım dediğim anda hırslarım galip geldi. Sultanın babası ve onun hocası, beni on yıllığına sürgüne gönderdiler.
Tam da Vezir oluyordum. Bazı meseleleri karıma ve kızıma anlattım. Laf ya onlardan çıktı ya da Sultanın Hocası birilerini peşime taktı. Oldu bir şeyler işte. Sana gelince, senin yıldızın yeni yeni parlıyor. Şu andan itibaren peşine birileri takılmış diye düşün. Biliyorsun yakında benim damadım olacaksın. Kızım çok meraklı biridir. Her ne yapacaksan, her nereye ulaşmak istiyorsan, kızımın tek bir kelime haberi olmayacak. Yalnızca benimle konuşacaksın. Sen benim hiç kimsenin bilmediği tanımadığı rahmetli kız kardeşimin emanetisin. Bu konuyu ne karım bilir ne kızım. Herkes seni benim en iyi öğrencim olarak biliyor. Bırak öyle bilsinler. Hatta benimle kavgalı olduğunu, hiç geçinemediğini de anlat.
Hırslı adam bir süre sonra Hocam dediği adamın kızıyla evlenmiş. Ahali, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demişler, bazıları ise hoppala demişler, oldu mu şimdi bu…hırslı adam, ben demiş Hocamla ters düşsem de gönül ferman dinlemiyor. Hocamın kızını sevmem suç mu, günah mı, sevmek ne zaman suç oldu? Payitahtta sözü geçen kadınlar, delikanlı sadece sevmiş, ne var bunda diyerek geçmişler dedikoduların önüne. Sultanın danışmanı, Sultanım demiş, şu sevimsiz Hocanın kızıyla evlenen adamın değişik bir yükselişi var. Adam harp sanatlarına vakıf hem oldukça iyi bir cengâver hem çok iyi bir hatip hem de yüksek ikna kabiliyetine sahip. En önemli yönü ise, hırsına gem vurması, durulması lazım gelen yerde durması. Kızmıyor, alınmıyor, kötü sözü yok, kalp kırmıyor.
Sultan amma demiş yine de tereddütler içindesin. Çünkü, hocası bildiğimiz biri. Hırsına gem vuran, Hocasından şu anda bile birkaç gömlek önde. Ahali onu seviyor, tutuyor, dinliyor. Memlekette her nereye gitse, gittiği şehirler kapılarda karşılıyor. Bugüne kadar yanlış tek bir lafı yok. Ne ahaliyi ayaklandıracak bir şeyler yapıyor, ne de kışkırtıp ayaklandıracak cümleler sarf ediyor. Ve her tarafta, Sultanımız sağ olsun, saltanatı daim olsun diye de dualar ediyor. Sarayda herkes ona hayran. Çağırmadık diye gücenmiyor, gönül koymuyor, memnuniyetsizliğini ortaya koyan tek bir hareketi yok. Karısı kocasının çizgisinde. Hem çok güzel hem çok akıllı, hem de sözlerini seçerek, ölçüp biçerek sarf ediyor. Hırsına gem vuran kimmiş, nerden takılmış gelmiş, hocanın peşine hemen araştırın demiş Sultan.
Sultanın danışmanı birkaç ay konuyu derinlemesine araştırmış. Sultanım demiş, Hoca, memleketin birçok yerinde en zeki, en çalışkan öğrencileri keşfe çıkmasıyla bilinen biri. Anası babası olmayan, fakir ancak zeki çocukları daha çocuk yaşlarda alıp eğiten yetiştiren biri. Damadı yaptığı hırsına gem vuranın ne anasına ait bir iz var, ne de babasına. Bir gece, fakir bir hanenin kapısına bırakılmış bir çocuk. Bırakan ölü, onu alıp bakanlar ölü. Bir şekilde, çocuk bulunmuş Hocaya teslim edilmiş.
Sultan, bu Hoca demiş sırlarla dolu biri. Hiç sevmem böylelerini. Babam Sultan da az kalsın Vezirlik veriyordu Hocaya. Damadının niyetini biliyor muyuz? Danışman, aman Sultanım demiş, içimden geçen, ancak söyleyemediğim konu yeminle bu. Hırsına gem vuran, Vezir ya da benzeri bir göreve gelmek adına halka şirin gözükme yolunda olabilir.
Aradan birkaç yıl geçmiş. Payitahtın ileri gelenlerinden bir heyet, Sultanın huzuruna çıkmışlar. Sultanım demişler, gerçi siz ve bazı kimseler ismini ileri süreceğimiz insana hırsına gem vuran deseniz de bu adamda hırsın zerresi yok. Olmayan hırsa gem vuran nerde görülmüş. Bu adam memleketimizde çok sayılan ve sevilen biri. Neden böyle birini yanınızda bulundurmak istemezsiniz, onu merak ederiz. Sultan, sizleri yoksa o mu gönderdi demiş. Heyet başı, haşa Sultanım demiş, biz halkın duygularını ve isteklerini sizinle paylaşan insanlarız. İçimizde hırsına gem vuranla hiç karşılaşmayan, yolda onu görse tanımayan insanlar var. Eğer bize böyle yaklaşırsanız, bir daha sizin huzurunuza değil çıkmak, sarayınızın önünden dahi geçmeyiz.
Sultan, sizleri dinledim, memleketimin uluları demiş, kararımı bir fermanla duyuracağım. Heyet gittikten sonra, hırsına gem vuranı çağırtmış huzuruna. Ahali demiş seni iyi yerlerde görmek diler. Hakkını yemek istemem, ne bir yere gelmek için araya birilerini koydun, ne bu mevzuyu dile getirdin, hatta ima dahi etmedin. Yarın uzak bir diyarın Sultanından gelen bir heyeti kabul edeceğim. Onlarla görüştükten sonra, seninle ilgili kararımı açıklayacağım. Yarın sarayda ol, çağırttığımda seni huzurumda isterim. Hırsına gem vuran, hemen kayınpederini bulmuş, Hocam demiş, beklediğim gün yarın olabilir.
Hocası, yarın demiş senin için hüsran günü de olabilir. İçimde tarif edemediğim kötü bir his var. Ertesi gün, hırsına gem vuran sarayda misafir edilenlere ayrılan bir odada beklemeye başlamış. Çok geçmeden, Sultanın danışmanı, Beyim demiş, Sultanımız sizi bekliyor. Hırsına gem vuran, Sultanın huzuruna girdiğinde, Sultanın huzurunda bulunan heyetin başı. Hırsına gem vuranı işaret ederek, bu o Sultanım demiş. Bu delikanlıyı yetiştiren yalanlarıyla büyüdü bu delikanlı, hiç bilmediği yalan br hayatı var. Hocam dediği kendini bilme kendi hırslarına kurban etmek üzere delikanlıyı. Bu genç adama gelince, bir kere oldukça kontrollü, kontrol de bir yere kadar, buna bir görev verdiğiniz an, asıl niyeti ortaya çıkar diye endişe ederiz. Bu delikanlıyı yetiştiren ona her istediğini yaptırabilir.
Ölen anası sizin soyunuzdan, kızını ona verip kendine damat edinen Hoca, Sultan kayınpederi olmak gibi gizli bir hayalin peşinde. Öz bacım dediği bu gencin anasını, bizzat kendi eliyle öldürdü. Birkaç yaşındaki oğlunu da aldı büyüttü. Babanız Sultan, Hocanın o yıllarda buna benzer bir oyununu zamanında gördü ve onu sürdü. Hırsına gem vuran bunları bilmez. Sürüp sürmemek, ya da bir yere getirmek sizin kararınız. Ancak, masum biri. Babanızın saraydan kaçırılan en küçük kızının yani bacınızın oğlu. Aslında sizin öz yeğeniniz. Babası babanızın muhafızlarının en namlısıydı. Onu da pusuya düşürüp öldürttü Hoca. Sultan, ahali Hocayı çok sevdiği için, onu öldürtmedi sürdü. Hoca, benzer bir entrikayla damadının Vezir olmasını sağlayacak, sonra da, sizi tahttan uzaklaştıracaktı.
Hırsına gem vuran, Sultanım demiş, ben bu olaylardan bihaber yaşamış biriyim. Hakkımda ne hüküm verirseniz razıyım. Sultan, sen demiş saraydan ayrılma. Seninle konuşacaklarım var. Hırsına gem vuran ayrıldıktan sonra kayınpederini çağırtmış. Hoca, heyeti Sultanın huzurunda görünce bir hayli şaşırmış. Sultan, Hoca demiş artık foyan ortaya çıktı. Damadını zindana attım. Seni de bu heyete teslim ediyorum. Bu heyetin geldiği diyarı birbirine katmışsın O diyarın Sultanı hakkında ne hüküm verirse ona uyacaksın. İster serbest bırakır ister sürer ister kelleni alır.
Heyet, Hocayı almış çıkmış gitmiş Payitahttan. Hırsına gem vuranın karısı, kapanmış Sultanın ayaklarına. Sultanım demiş, duydum ki, Beyimi zindana atmışsınız. Babamı da uzak bir diyarın heyetine teslim etmişsiniz. Anam babamla gitti. Beni de Beyimin yanına zindana atın diye ağlamış. Sultan çağırmış, hırsına gem vuranı. Karısı sarılmış boynuna ağlamaya devam etmiş. Evlerine geldiklerinde hırsına gem vuran her şeyi anlatmış.
Ertesi gün, Sultan Payitaht meydanına ahaliyi toplamış, Yanına da hırsına gem vuranı almış, her şeyi anlatmış ahaliye. Ahaliden yaşlı biri. Sultanım demiş, Ne olacak hırsına gem vuranın ahvali? Sultan, onu ne yapmamı istersiniz deyince, ahali Vezir yap Sultanım demişler. Ahali olarak biz onu severiz, o bizi sever. Her derdimizi dinler. Sultan madem öyle demiş, bugünden itibaren Veziriniz o. Hırsına gem vuran, akşam karısına, Vezir olmasına oldum amma demiş hiç rahat değilim. Baban yıllarca beynimi yıkadı. Vezir oluncaya kadar herkese iyi davranacaktım. Vezir olunca da, asıl yüzüm ortaya çıkacaktı. Baban benim kellemi Sultanın almasını seyredecekti. Ben bu görevi yapamam demiş. Doğruca Sultanın yanına varıp, içinde ne varsa en ince ayrıntısına kadar anlatmış. Sultanım demiş, beni azledin Vezirlikten. İnsanlara kötülüğüm dokunsun istemem.
Anlatırlar ki; Sultan, hırsına gem vuran kendine gelinceye, kendini toparlayıncaya kadar onu arkadaşı olan bir Sultanın yanına göndermiş. Bir yıl kadar sonra da Vezirlik makamına oturtmuş. Hırsına gem vuranın kayınpederi olan Hoca, bir daha o memlekete gelememiş. Adı az bilinen dünyanın öteki ucunda bir diyarda öldü kaldı diye anlatmışlar. Hocanın kızı olan hırsına gem vuranın karısı, kocasını yalnız bırakmadığı gibi onun destekçisi olmuş. Çocuklarıyla birlikte uzun yıllar o memleket ahalisi için gece gündüz koşmuşlar. Hırsına gem vuran, ömrü boyunca hırsına gem vuran olarak kalmış. İstenirse insanların hırlarına nasıl gem vuracağına misal olarak gösterilmiş ve hikayesi memleketin her tarafında anlatılmış, durmuş…
Şehir şehire, Hırsına gem vuran hırsına gem vurana, Sultan Sultana, Hoca Hocaya, Hoca kızı Hoca kızına, Sultan Hocası Sultan Hocasına, danışman danışmana, heyet heyete, diyar diyara, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…