HİZMETTEN HEZİMETE FETÖ

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

TARİHE YOLCULUK (310)

PROFESÖR MUSTAFA ACAR: “FETÖ türü faciaların bir daha yaşanmaması için şunlar göz önüne alınmalı: Bireysel alanda hürriyet, Sivil toplum ve ekonomide şeffaflık, Eğitim alanında kalite, Hukuk alanında adalet, Devlette daimiyet, Yönetimde meşruiyet, Bürokraside ehliyet, Toplumsal alanda aidiyet.”

 

Hizmetten Hezimete Fetullah Terör Örgütü (FETÖ)’nün ve bir başka deyişle ‘bir ihanetin öyküsü’nü bir kitaba sığdırmak başarısını gösteren Karaman doğumlu akademisyenlerimizden Prof. Dr. Mustafa Acar’ın kitabını, önemli bulduğum yerlerinin altını çizerek okudum.

FETÖ için R.Tayyip Erdoğan, “FETÖ tabanı ibadet, ortası ticaret, yukarısı ihanet içinde olan bir yapıdır” demişti. Bu yılın Nisan ayında çıkan kitap 13 bölüm ve iki yüz doksan bir sayfa. Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker, eseri Takdim yazında, ‘eğitim ihanetinin maliyeti’nden tutun malûm yapının ‘Anadolu’nun her bir köşesinden çok büyük ahlar aldığı’nı ifade ederek şu hususa dikkat çekiyor: “Ülkemizin yaşadığı bu olaylardan ders çıkararak, hasar maliyetini en aza indirerek yeni bir eğitim modellemesi ve yönetimi gerekmektedir.”

Hürriyet, Adalet, Şeffaflık…

Kitabın yazarı Mustafa Acar’la, 2006 yılında Akça Konak’ta Hollanda Türkevi Derneği’yle birlikte açtığımız Demokrasi Okulu ve Sivil Toplum Okulu’nda verdiği seminerde tanışmıştım. İktisat profesörü olduğu için liberal ekonomiyle ilgili bazı fikirleri bana enteresan gelmişti. O günden bu güne dostluğumuz devam ediyor. Bu FETÖ olayında, kendi deyimiyle ‘süreçten kısmen başı derde girmiş” bir akademisyen iseniz, konu netameli ve çok boyutlu ise, yazacağınız eserde kelimeleri dikkatlice seçmeniz ve öz eleştiri yaparken de itina göstermeniz gerekmekte. Nitekim eserin yazarı da kitabın başından sonuna kadar bu hususlara özen gösterdiği anlaşılıyor.

İsterseniz eseri değerlendirmeye “FETÖ türü faciaların bir daha yaşanmaması için ne yapılmalı?” sorusundan başlayalım.

“Bireysel alanda hürriyet, Sivil toplum ve ekonomide aleniyet (şeffaflık), Eğitim alanında keyfiyet (kalite), Hukuk alanında adalet, Devlette daimiyet, Yönetimde meşruiyet, Bürokraside ehliyet, Toplumsal alanda aidiyet.”

Yazar, önemine binaen eğitim ve ekonomi alanındaki birkaç hususu şu cümlelerle dikkatlerimize sunuyor:

“-Özel mülkiyet hakkının ve girişim hürriyetinin teminat altına alındığı;

-Ekonomi politikası kararlarının hayata geçirilmesinden sorumlu kurumların –siyasi otoritenin- kendilerine kanunlar, kalkınma planları ve orta vadeli programlarda çizdiği çerçevede, etkin biçimde hareket edebilmelerini sağlayacak kurumsal yetkinliklerle donatıldığı;

-Devlet yönetiminde karar alma ve uygulama süreçlerinde kurumsal yönetişimin adalet, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk bilinciyle davranma ilkelerine azami dikkatin gösterildiği siyasi çerçeve vazgeçilmez bir zorunluluktur. Hukukun üstünlüğüne ve evrensel özgürlükçü demokrasiye dayanan bir anayasal düzen bu bağlamda güçlü ekonominin ön şartı olarak görülmelidir.

-Zihniyet planındaki bu mücadelenin başarılı olabilmesi için eğitimde niteliksel bir devrime ihtiyaç olduğu aşikardır. Eğitim insan devşirme alanı olarak değil, insan yetiştirme alanı olarak görülmeli ve günlük siyasi tartışmaların dışında tutulmalıdır.”

Kitabın “FETÖ belasından çıkarılması gereken dersler” ve “yaşlar” ile “kurular” meselesi üzerinde ise ayrıca durulması gerekiyor. FETÖ Türkiye’ye neler kaybettirdi?” bölümü ise, oldukçe düşündürücü. Hasar tesbiti yaparken oldukça itina gösteriliyor:

“FETÖ’nün Türkiye’ye, Türk toplumuna, insanımıza verdiği zararın boyutlarını kelimelerle ifade etmek imkânsızdır. Bu zararın hem maddî, hem de manevî boyutları vardır. En başta toplumda güven sarsılmış, insanın insana güveni, komşunun komşuya güveni, Müslümanın Müslümana güveni, vatandaşın devlete, devletin vatandaşa güveni yaşadığımız faciadan büyük yara almıştır.

Sonuçta FETÖ ihaneti kime güvenmeli, kime güvenmemeli konusunda insanların kafasını karıştırmış, bildiklerinden şüpheye düşürmüş, buna bağlı olarak bir arada yaşamanın temeli olan toplumdaki güven kurumunu ciddi biçimde sarsmıştır.”

 

Bir arada Yaşama Sanatı

Türkiye’nin en büyük problemi aslında bu: İnsanlarımızı dini, dili, ırkı, mezhebi, meşrebi, ideolojisi, fikri, zikri ne olursa olsun bir arada ve toplumsal barış içerisinde yaşamalarını nasıl sağlarız?..

Üzerinde durmamız ve kafa yormamız gereken soru bu aslında.

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

24 Haziran Erken Genel Seçimleri, sandık başına giderek tercihte bulunacak ve kendilerini yönetecek Meclis ile Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini onaylayacak olan seçmen vatandaşlarımıza, ülkemize ve Türk-İslâm dünyasına hayırlı olsun.

 

PAZARTESİ: Seçime değil, geleceğe bakın…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.