İÇ ANADOLU’NUN ZİRVESİ “ERCİYES DAĞI”

Bayram Kabadayı

Konya Tanıtım Elçileri Derneği ile fotoğraf gezisi için İç Anadolu’nun nadide şehrini fotoğraflamak için Kayseri’ye doğru yola çıktık. Yol güzergâhında bulunan tarihi mekânları -Aksaray Sultanhanı Belediyesi sınırları içinde bulunan, Sultanhanı’nı da, Nevşehir’de bulunan peri bacalarını da- fotoğraflamayı unutmadık.

Kayseri’ye vardığımızda ilk işimiz, Erciyes dağına gitmek oldu. Bahar mevsiminin iyiden iyiye gösterdiği vakitte Erciyes dağı beyaz örtüsüyle karşımızda gelinlik gibi süzülüyordu. Erciyes dağının, kayak sporuna açılan teleferiklerin bulunduğu bölgeye kadar otobüsümüzle gittik.

Tatil gününü de bahane eden vatandaşlarımız, bahar gününün sıcak güneşinde Erciyes’e gelmişler, müzik eşliğinde halay çekip, çiftetelli oynuyorlardı. Kimileride çocuklarını kar üzerinde kaydırıyorlar. Bir taraftan da teleferikle kayak pistinin başına giden insanları görüyordum. Yukarıdan aşağı doğru yarış yaparcasına kayan kayakçı gençleri ile kayak dersi veren kayakçı hocaları ile bir başkaydı o gün Erciyes dağı.

Arkadaşlarımızdan birisi: ‘hadi bizde yukarılara doğru çıkalım eteklerden biraz fotoğraf çekelim’ dedi. Aldık fotoğraf makinelerimizi yanımıza, beyaz karın üzerinde Erciyes’in eteklerinde zirveye doğru yürümeye başladık, yürürken bazı yerel kişilere rastlıyoruz, ellerine kar almışlar yiyorlar. Soruyorum hemen: ‘yediğiniz kar sizi hasta etmesin sonra’ içlerinden bir ablamız: ‘abi sende ye, buyur’ diye bana uzatıveriyor beyaz kar’ı, ne yalan söyleyeyim ‘kar bu kadar mı lezzetli olur’. Sonra bir ağabeyimiz: ‘hocam sen bunu birde pekmezle karıştır, o zaman bak sen bu kar’ın tadına’ diyor. Bu tatlı muhabbetten sonra devam ediyoruz yukarıya doğru yürümeye. Fotoğraf çekebileceğimiz açıya vardıktan sonra birkaç kare alıyoruz Erciyes’in güzel eteklerinden. O gün gerçekten doyamamıştım Erciyes dağını izlemeye ve fotoğraflamaya. İnsanın hemen dağcı olası geliveriyor bu güzellikleri görünce. İç Anadolu’nun en yüksek dağı bizi misafir etmiş, sonra tekrar bir daha gelmek üzere Erciyes’ten müsaade almıştık…

Karnımız acıkınca orada Kayseri’nin ulus aşan tatları pastırma, cızbız sucuk yahut mantıdan yedik. Dadaş şef garson Kıyas adındaki arkadaşın mantısına ve sucuklu yumurtasına revan olduk ve ‘bir daha Kayseri’ye gelirsek size mutlaka uğracağız’ demekten kendimizi alamadık.

Bir büyüğüm şöyle derdi: ‘evlat dağlara doğru nazar et de, sonra nazarın kimseye geçmesin’ gerçekten seyretmeye doyamıyorsunuz Erciyes dağını.

Erciyes dağı gibi, verimli, vakur ve doğru olabilmek ümidi ile.

Saygılarımla.