İnsanlık kan kaybediyor

Sadık Büyüksakarya


Savaş ve barış üzerine devletlerin çatlak ve rahatsız edici sesler çıkarma hakkı bence çoktan tükendi.
Hatta sınırları bile zorluyorlar.
Amacına hizmet etmeyen, yapıcılıktan uzak, yıkıcılığa teşne ifadeler bardağın tam ucunda.
Demokrasi, adalet, insan hakları vb. ifadeleri kendi sınırları ve bölgeleri dahilinde dillendiren devletler, iş komşunun ve ötekinin demokrasisini, adaletini ve insan haklarını korumaya gelince yerin yedi kat dibindeki ölünün avukatlığına soyunuyor.
Ne tesadüftür ki hakkı gasp edilip hukuku gözetilmeyenler safına ısrarla Müslümanlar dahil ediliyor.
Müslüman olmayan ülkenin Müslüman olan ülkeye karşı Uluslararası Hukuka ve İnsan Haklarına aykırı kimyasal silah kullanımı çok tabii bir hareket mesela!
Binlerce insanın zehirlenip ömürlük sakat kalması, onlarca insanın yaşamını yitirmesi olması gerekenin ta kendisi!
Sivil halkın üzerine saatlerce bomba yağdırmak ekmeğin bir lokmasını ağıza götürüp, suyu yudumlamak kadar doğal!
Psikolojik şiddette sınır tanımayıp masum küçüklere ve her yaştan mahzun yüreklere korku empoze etmek, hayat meşgalesinin bir parçası!
Bütünlük dahilinde ve hız kesmeden bu hadiseler yaşanırken Birleşmiş Milletler’ in kuruluş amacı, vizyon ve misyon ikizliğiyle birlikte ruhu askıya mı alındı?
Belirlenen zaman ve tarihte birçok ülkeden devlet başkanının çıkıp o kürsü de saatlerce konuşması, nutuk atması ciddi mânâ da karşılık bulmayacaksa ağız dolusu kelam kesmek niye?
Batı denilen bilim pıtırcığı hoppa zihinler Sessizlik Bakanlığı’nın birer memuru oluverdiler.
Bunların şiddetle kınaması ve yok sayması çok meşhurdur.
Ama gelin görün ki mevzuu İsrail’in Filistin’e savaş açması olunca ne kınama var ne de yok sayma.
Esamesi bile okunmuyor.
Tam aksine spor müsabakalarına varıncaya kadar her koldan İsrail’e destek mesajları sağanak sağanak yağıyor.
Adamlar arsızlığı ve yüzsüzlüğü o kadar sahiplenmişler ki yapılanlar ve yapılmayanlar peş peşe sıralanıp dillendirildiğinde bile görmezden ve duymazdan gelip dövdükleri demiri dövmeye devam ediyorlar.
Bunlarla birlikte Müslüman ülke olup mağdur olan Müslüman ülkeyi perdenin arkasından takip edenler de var.
Böylesi durumlarda Aliya İzzetbegoviç’in şu sözü pek manidardır ve hatırlanmalıdır da:
‘Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.’
Bu vesileyle Ömer Tuğrul İnançer’in sözünü de yazımıza iliştiriverelim de rahmet vesilesi olsun:
‘Bir buçuk milyarlık Müslüman ülkelerin bir tükürüğü bile İsrail’i boğmaya yeter de artar.’
Bazen hatta çoğu zaman şahsiyetlerin sözleri ve eylemleri kendini asırlık çınar addeden ülkelerin ve milletlerin duruşlarından çok daha ehemmiyetli oluyor.
İnsan zihninde bir kıvılcım çakıp dünü, bugünü ve geleceği tahayyül dairesinde öğüterek imkân nispetinde muhtelif şeyleri uygulayabilme cesaretini aşılıyor.
Ezber bozup yeni ezberleri zihne işliyor.
Tıpkı Erbakan Hoca’nın şu sözü gibi:
‘Yahudi; savaştırarak silah, hasta yaparak ilaç, borçlandırarak para satar.’
Bazıları ise bu ve türevleri olan cümleleri kulağının içine alası değil.
Yok saymanın ötesinde kabul edenleri de arkalarına alıp görmezden gelmenin derdinde.
Sözleri ve şahsiyetleri arkalarına alabilirler ama gözü yaşlının dilinden dökülen ah tam karşılarında belirecek.
Beslendikleri o kan acı sonlarına sebep olacak.
Yapmaktan zevk aldıkları o işkence rüzgâra kendini bırakacak ve ters dönecek ardından hesap soracak konuma gelecek.
Evet,
Ümit edeceğiz.
Allah’ın insanın ettiği ümide nazar edeceğini bilerek.
Selâmetle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.