İpin ucu kaçmaya görsün!

Erol Sunat

Güzel Türkçemizde, “ipin ucunu kaçırmak” diye güzel bir deyim vardır. İpin ucunu kaçırmaya başlayalı neredeyse iki yıla yaklaştı!

Sağlık problemleri, sağlık olsun diyemeyeceğimiz kadar ciddiyetini muhafaza ediyor!

Aşı olanlar, aşı karşıtları,

Aşı mecburi olsun mu, olmasın mı tartışmaları,

Aşısızlar ve kayıp giden hayatlar…

İpin ucu sağlıkta kaçmakla kaçmamak arası bir yerlerde…

“Kader böyle imiş, ne söylesem boş” diye dolaşanlara döndük!

Bu nokta biraz çaresizlik, biraz yalnızlık, biraz hüzün, biraz keder, biraz dağılmak, biraz toparlanamamak, biraz küskünlük, biraz içine kapanıklık, biraz efkârlanmak…

Bu biraz diye arka arkaya sıraladığımız her ne varsa bu işin toplamı da diyebilirsiniz!

İpin ucu kaçınca,

Kimine göre şakülümüz kaydı!

Kimine göre birçok şey şirazeden çıktı!

Kimine göre kimyamız bozuldu!

Kimine göre bizim elimizde ne var ki!

İpin ucunu kendiniz kaçırsanız, bir şekilde toplama ümidimiz olabilir diyor insanlar.

Pandemi döneminde ipin ucu öylesine bir kaçtı ki! Zamanında müdahale edilemediği için, şimdi ne yapılsa kâr etmiyor!

Enflasyonda, zamlarda, faturalarda, işsizlikte, ödenemeyen borçlarda ipin ucu hem de fena kaçtı!

Bu işi hiç kimse tek başına karşılayamaz da, toparlayamaz da!

*****

Sadece Pandemi dönemi vurup geçmedi insanımızı!

Deprem vurdu! Sel vurdu! Yangın vurdu! Ekonomi vurdu!

Eskiler ipin ucu kaçtı mı topla toplayabilirsen derlerdi.

İpin ucu durup dururken kaçmaz tabi…

Türk Dil Kurumu, “Bir yeri yönetmede veya bir şeyi kullanmada gereken ölçüyü kaçırıp, artık duruma hâkim olamamak; çıkmaza girmek!” diye tarif etmiş…

Bir işi doğru düzgün bir biçimde, yolunca yordamınca, gereğince yürütme imkanını kaybetmişseniz, durumu kontrol altına alamıyorsanız, ölçüyü, endazeyi şaşırmışsanız böyle hallere, böyle durumlara ipin ucunu kaçırmak deniyor.

İşte bizim mevcut hal ve ahvalimiz böyle bir şey…

Açmaz bizde!

Çıkmaz bizde…

Yüzümüze bakmaz bizde…

Elimizden tutmaz bizde…

Su olsa akmaz bizde…

Zengin olsa takmaz bizde…

Ateş olsa yakmaz bizde…

Çünkü ipin ucu kaçmış bir kere…

İpin ucu kaçtığı içindir ki, iplere unu seren serene…

*****

İpin ucunun en berbat, en vahim bir şekilde kaçması insanlık noktasındadır. Dünyamız insanlık, insaniyet, vicdan, merhamet noktasında ipin ucunu her defasında kaçıran bir dünya…

Yalan dünya, yalancı dünya dememiz belki de o yüzden…

İsraf edilenin, bütün bir dünyayı doyuracağı bir dünya…Aç gözlüler, kendini bilmezler, egoistler, gurur ve kibir abideleri olmasa, dünya benim, yalnızca benim diye ortaya çıkanlar olmasa, ne kıtlık olacak, ne savaş, ne de aç kalan çocuklar ve insanlar.

Oysa dünya kime kaldı ki…Bir bakmışsınız, dünya benim diyen, zulmeden zalimlik yapan her kim varsa, dünya sahnesinden ansızın çekilivermiş.

Örnek çok…Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan liderler az mı?

Rus lider Josef Stalin…Alman lider Adolf Hitler… Hemen sayabileceğimiz iki isim.

Dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan milletler, devletler geçmişten hiçbir şekilde ders almamış gibi davranıyorlar.

Savaşlar, taht ve ikbal kavgaları, siyasal çıkarlar bugüne kadar kime ne getirdi ki?

Dünyaya hakim olma rüyaları yaşayan, hatta bunu kendinde bir hak olarak gören milletler, devletler, hırslarının önüne geçilemeyen liderler, dünyayı huzurdan ve adaletten mahrum bıraktılar!

Sağlam diye sarıldıkları ne kadar dünyaya ait ip varsa, attıkları düğümlerle birlikte koptu. İpin ucu her defasında ellerinden kaçtı. Yakalayamadılar. Neden ve niçin noktasında ise dünya var olduğundan beri yeni metotlar ve taktikler geliştiriyorlar.

Olmuyor, tutmuyor, lakin vazgeçmeye niyetli olan yok! Kötülük yerine dünyanın iyiliği için çalışsalardı, dünya gerçekten güllük gülistanlık, cennet gibi bir gezegen olurdu.

*****

Ak koyun ak bacağından, kara koyun kara bacağından asılır derler ya…Bizde ipin ucunu fena halde kaçırdığımızın farkına varamıyoruz.

Mahkeme Kadıya mülk değil demişler. Mühim olan Yunus Emre gibi, gönüller yapmaya gelmek! Her gelen benzer bir şekilde, gönüller yapmaya geleceğim diye vaatlerle çıkıp geliyor.

Sonrası bildiğiniz hikaye, gönlümüzden geçen bu değildi diye başlayan manidar, manidar olduğu kadar da boş, bomboş bir çuval cümle…

Ne demişti Yunus Emre?

“Ben gelmedim davi için / Benim işim sevi için/ Gönüller dost evi için/ Gönüller yapmaya geldim”

Nedir bu hırsımız, nedir bu aç gözlülüğümüz, nedir bu gözümüzün bir türlü doymaması?

Yine, Yunus Emre, “Mal sahibi, mülk sahibi/ Hani bunun ilk sahibi/ Mal da yalan, Mülkte yalan / Var biraz da sen oyalan” demiyor mu?

*****

Aç gözlü insan, kendinden başkasını düşünmeyen insan, gönüller yapmaya gelebilir mi? Yarım elma gönül alma mukabilinde, yalandan dahi kimsenin gönlünü alabilir mi?

Çektiğimiz sıkıntı tamda burada işte…

Tok açın halinden anlamıyor!

Komşusu aç iken, komşu aç mısın-tok musun, bir derdin var mı demiyor, sormuyor, vurup kafayı yatıyor!

Varken yok demeyi erdem sanıyor! İnsanları kapılarda bekletmek, gururunu okşuyor!

Anlayışlar ve yaklaşımlar konusunda ipin ucunun ne denli kaçtığı meydanda değil mi?

İpin ucu kaçmaya görsün demişler, demesine amma, gördüğünüz gibi ipin ucu durup dururken de kaçmıyor!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.