İSTANBUL'DA KIZ KULESİ, KONYA’DA KIZ KALESİ VAR, LAKİN!

Erol Sunat

Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğr. Üyesi Dr. Yaşar Erdemir Hocam,

Selçukluya yolculuk yapanlardan.  Selçuklu medeniyetini, Selçuklu eserlerini unutanlara hatırlatan, unutulmaması için oldukça yerinde açıklamalar yapan değerli bir akademisyen.

Selçukluya yolculuk yapma konusunda ne kadar geç kalındığını söylemese de,

Yaptığı açıklamalar,

Onlarca yıldır bakar kör gibi davranılan Selçuklu eserlerini,

Yeniden hatırlatması az şey mi?

Musalla mezarlığında bulunan Kız Kalesini hatırlatması, gündeme getirmesi de, oldukça yerinde.

Konuyla ilgili haber şöyle; “Anadolu Selçuklu Devleti'nin sembolü nadide türbe örneklerinden biri olan Konya'daki Gömeç Hatun Türbesi, mimari özellikleri ve kaleyi andıran yapısıyla ilgi çekiyor. Havadan görüntülenen Gömeç Hatun Türbesi, mezarlık içerisindeki konumuyla dikkat çekici bir görüntü oluşturuyor.

Halk arasında 'Kız Kulesi, Kız Kalesi' gibi isimlerle de anılan türbenin 4. Rükneddin Kılıçarslan'ın eşi Gömeç Hatun tarafından 13. yüzyıl sonu ya da 14. yüzyılın başında yapıldığı biliniyor. Anadolu Selçuklu döneminin kudretini de gözler önüne seren Gömeç Hatun Türbesi, Musalla Mezarlığı'nın içerisindeki konumuyla da farklılığını korumaya devam ediyor.”

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğr. Üyesi Dr. Yaşar Erdemir, türbenin mimari yapısından dolayı 'Kız Kulesi' adıyla anıldığını ve mezarlık içinde bulunmasının türbeye ayrı bir değer kazandırdığını söyledi.

 

TARİHİMİZİ VE KÜLTÜRÜMÜZÜ ISKALAMAK EN BÜYÜK HANDİKABIMIZ!

Selçuklu türbeleri bizim tapu senedimizdir diyen Erdemir Hoca’yı şehrimizde var olan Selçuklu türbeleri, biz sekiz yüz yıldır buradayız diye tasdik ediyor.

Bu şehrin her yönüyle, her haliyle tam anlamıyla bir Selçuklu şehri olduğunu, Selçuklu Başkenti olduğunu bilene bilmeyene, unutana, unutmayana gösteren bir şehir burası!

Kılıçaslanlar şehrinin banileri, yüzyıllar sonra, kendilerini bir şekilde unutturmuyorlar.

Konya’nın kadim bir şehir olarak en büyük özelliği bu işte.

Şehri var eden değerleri,

Ne kadar unutturmaya çalışırsanız, çalışın,

Bu topraklar maddi ve manevi mimarlarını asla unutturmayacak evlatlar yetiştiriyor.

Bu Başkentin her köşesinde Türk Milletinin kurduğu Selçuklu Medeniyetinden izler var.

Bu izleri takip etmediğimiz için,

Selçukluya yolculuk yapmayı düşünmediğimiz için,

Boşa kürek çektiğimizi göremiyoruz.

Iskaladığımız yıllar,

Iskaladığımız tarih ve kültür,

Iskaladığımız Selçuklu Sultanları,

Iskaladığımız Selçuklu Medeniyeti,

Ben buradayım, beni olmadık yerlerde aramayın demeye devam ediyor!

 

EY YOLCU; YOL ARIYORSAN, YOL SELÇUKLUNUN YOLU!

Kadim şehrin, şanla şerefle yazılmış Selçuklu tarihi, yeterince araştırılmamış, hakkı teslim edilmemiş Selçuklu Medeniyeti,  bu medeniyetin izlerini sekiz asırdır ayakta kalarak sürdüren eserleri, ben buradayım, bulun beni, görün beni, duyun beni demeye devam ediyor.

Bu medeniyete bağlı olarak bu coğrafyaya kök salmış olan kültür, en olmadık kültürlerin peşine düşenlere soruyor ve şöyle sesleniyor;

Ey yolcu;

Yol arıyorsan, yol Selçuklunun yolu! Bu şehirde başka bir yol yok, nafile arama!

Dil arıyorsan, Karamanoğlu Mehmet Bey’i dinleyecek, Türkçeden gayrı dil konuşmayacaksın!

İz arıyorsan, Selçuklunun izi bu şehrin her tarafında istemediğin kadar var!

Hem sen böyle sebepsiz, nedensiz, kılavuzsuz,  beni bırakıp nerelere gidiyorsun?

Seni bu yanlış adreslere,

Yanlış heveslere,

Yanlış meraklara kim sürüklüyor?

Kim bana sırtını dön dedi, kim bana küs dedi, küs ol dedi, küs dur dedi, küslüğünü sürdür dedi, önce bana onu söyle?

Neden beni en olmadık,  kültürlere değişiyorsun, onlarla tartıya çıkarıyor, bile bile hileli tartılarda tartıp, beni bir kenara atıyor, hatırlamak dahi istemiyorsun?

Kendinde misin?

Direniş Karatay diye bir film yaptın, her şey bitti mi?

 

KONYA TÜRBELERİ, MAALESEF GARİP VE MAHZUN TÜRBELER!

Bu şehirde, cümle Selçuklu eseri Türk Oğuz’un, Türk Kınık boyunun kurduğu, Türk Selçuklu Devletine ait.  Ve Konya, o medeniyetten nişaneler taşıyor. İşte o nişanelerden biri Musalla Mezarlığındaki Kız Kalesi.

Rüknettin Kılıçaslan’ın karısı Gömeç Hatun’un Musalla Mezarlığı içerisinde olan türbesi o türbe. Mimarisinden, Gömeç Hatun’un hayırseverliğinden, Eflaki’nin Ariflerin Menkıbeleri adlı eserinde anlatılan, Hz. Mevlana’nın müridesi olduğu hikayelerine, hatta İstanbul’daki Kız kulesi hikayesine nispet edilen, Kız kalesi hikayesi dahi dile geldi!

Musalla Mezarlığı, Şeyh Halili Türbesinin de bulunduğu mezarlık!

Musalla Mezarlığı, Ahi Evren’in kayınpederi olan Evhadüddin-i Kirmani’nin makam mezarının bulunduğu mezarlık!

O Evhadüddin-i Kirmani’ ki, Sadreddin-i Konevi’ye on altı yıl hocalık yapmış ve onun mürşidi olmuştur. Sadreddin-i Konevi “Ben iki dânanın sütlerini emmişim. Biri Şeyh Muhiddin-i Arabi ve biri Hazret-i Şeyh Evhadüddin-i Kirmani idi” der.  Sadreddin-i Konevi vefatından önce açıkladığı vasiyetinde Evhadüddin-i Kirmaninin hediyesi olan seccadenin mezarı üzerine örtülmesini vasiyet etmiştir.

Bundan yaklaşık yirmi yıl kadar önce, Musalla mezarlığında ayakta kalabilen dört türbeden birisi olan türbe, bakımsızlık ve ilgisizlikten çökmek ve yıkılmak üzereydi. Hatta o günlerde, “yıkılması mı bekleniyor?” diye köşe yazısı yazdığım bir türbeydi.

Musalla mezarlığı, Şeyh Şücâeddîn Türbesi’nin de bulunduğu bir mezarlık.

Türbe, Selçukluların son zamanlarında ve Karamanoğlu Beyliği döneminin hüküm sürdüğü devirleri tarih olarak ta içine alıyorsa da mimari özellikleri açısından bir Selçuklu eseriydi.

1998 yılında yaptığım araştırmalarda türbeye sözde baktığı iddiasında olan kişi tarafından adeta bir ev gibi hoyratça kullanılmaktaydı. Konu ile ilgili yazdığım makale yıllarca hiç karşılık bulmadı!

Şeyh Süca’ed-din’in taştan sandukası bir masanın konulmuş mahzun bir şekilde duruyordu. Taş sandukanın yanında, tabak içinde domates ve salatalıklar vardı. Adeta bir ev odasına dönüştürülen türbe, vicdanları yaralayacak konumdaydı... Türbe değil, sanki o adamın eviydi ziyaret edilmek istenen. Türbenin bu acıklı halden bir an önce kurtulması arzumuzdur diye de yazmışım. Çok şükür yıllar sonra birçok badireden kurtarılmış durumda.

Konya türbeleri, maalesef garip ve mahzun türbeler!

Mahalle aralarında, gözünü hırs bürümüş insanların kendilerine göre çaktırmadan metre metre türbeye doğru ilerlediği ve bazı türbeleri resmen kuşattığı herkes tarafından biliniyor.

Şehrin eski mahalleleri, türbe kuşatmalarının en fazla yaşandığı mahalleler.

Türbelere olan bu merakın, yıllar sonra tekrar canlanması, oldukça buruk bir teselli. Zararın neresinden dönülürse diye başlayan cümleler ümitsiz vaka gibi. Lakin; onlarca yıldır insanların önünden geçip gittiği, aldırmadığı, kapak kaldırmadığı ecdat yadigarı türbeleri birden bire hatırlamaları manidardan da, öte değil mi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.