Beni 1 ay kadar önce bir Japonya TV kanalı adına bir uzman, mail adresimden bana yazarak benden Türkiye’de Belgesel çekmek istediklerini bildirdi. Talebin gerçek olup olmadığını kısa bir sorgulamadan sonra gerçek olduğunu öğrendim, sonrasında bu belgesel çekimi için öncelikle Dışişleri Bakanlığından izin almaları gerektiğini, talebiniz üzere Bakanlığın belgesel ile alakalı kurumlara yönlendirmelerle de ihtiyaç olan kurumlarla ve yerde çekimi yapabileceklerini bildirdim. Bir süre sonra da izin aldıklarını bildirerek tekrar devreye girdiler.
Bu arada enteresan bulduğum bit konuyu da öğrenmiş oldum. Koca ve kalkınmış ülke, hatta G7 ülkelerinin üyeleri arasında yer alan Japonya’da ikisi devlete ait, kalan altısı da ticari olmak üzere toplam sekiz kanalın olduğudur. Konuyu Japonya’dan gelen heyet ile de tartıştım ve kalkınmışlığın esas sebeplerinden birini de insanların boş işlerle uğraşmaması; ideoloji ve devlete bakışta fazlaca farklı görüşlerin olmadığıdır. Darısı bizim başımıza.
Gelelim esas konumuza. Beni konu ile alakalı arayan şahıs İngiltere’de yaşıyor, ancak Japonya da bir TV kanalı adına çalışıyormuş. Konuyu kısaca özetlediğine göre İklim değişikliği ve küresel ısınma, bunun Türkiye’de etkileri ve kuraklığa göre nasıl bir zirai üretimin olacağıdır. Bunun yanında da uzun süren çalışmalarımdan ve yayınlarımdan öğrendikleri aspir bitkisini ve bunun kuraklığa en iyi uyum sağlayan bitkilerden biri olduğu öğrenmeleri üzerine idi.
Çekim için 1 Mayıs günü sabah Konya’da buluştuk. Ekipte 1 yapımcı, bir yapımcı asistanı, bir kameraman ve bir de sunucunun yanında, tercüman olarak 20 senedir Japonya’da yaşayan bir Türk kardeşimiz vardı. Nakliye için de VIP minibüsü Türkiye’den kiralamışlar. Bu arada başka konularda da (Karapınar’da Obruklar) çekim yapmışlar, en son konumla alakalı belgesel çekimi benimle olacaktı.
Ekiple buluşarak çekim yapacağımız Ilgın’a geçtik. Belgesel kuraklık şartlarında yetiştirilecek en uygun bitkiyi internetten araştırarak Aspir bitkisi üzerinde karar kılıyorlar ve bunu için de benden görüşme ve destek talep ettiler. Bunun için de hem ürün ve tohumluk, hem de soğuk sıkım yağ üreten Utek Tarım sahibi ve aynı zamanda Aspir Derneği Başkan Yardımcısı olan Ziraat Mühendisi, Derman Eser’in tarlasına ve işletmesine geçtik.
Önce geniş aspir üretim alanlarını ziyaret ettik, ardından da işletmeye geçerek tohumdan soğuk sıkımın nasıl yapıldığını gösterdik. Bu arada hem yol boyunca, hem de her fırsatta aspir bitkisini anlattım. Böylece de neyi soracağını gayet iyi biliyorlar, bazen de beni zorluyorlardı.
Bu arada soğuk sıkım yapılmış aspir yağını ilk defa görüyorlar ve sıkımı filme alıyorlardı. Ben de taze çekilen yağı önce tadarak, sonra da tatmalarını istedim. Cesaret edemeseler de benden sonra tattılar, tadını ve lezzetini beğendiler; bunun üzerine önceden ayarladığımız taze ekmekle alabildiğine tattılar. Bu arada Japonya’ya götürmek üzere ambalajlı yağdan da hediye etmemize çok sevindiler diyebilirim.
Esas olarak belgesel vasfında olan ve yaklaşık 30 dakika özel haber olarak verilecek bu çekim için ekibi ve ciddiyetini oldukça yakından görmüş oldum. Bendeniz onlarca defa canlı-cansız TV ve radyo yayınlarına katıldım, hatta TV programları yaptım-yönettim. Buradan Japonların ne kadar ciddi ve tecrübeli olduğuna dair müşahede ettim. Zamanı, mekân ve insanı kullanmasını gayet iyi biliyorlar, çekimde de oldukça ciddilerdi. Ta Japonya’dan gelip önemli bir konuda belgesel çekmeleri, sunucu olarak da meşhur bir erkek aktörün eşlik etmesi ayrı bir zevkti benim için. Öyle ki çekim de tarlanın çamur olma ihtimaline karşı özel çizmeler getirmesi bile ayrı bir teferruattı.
Kısaca, gelişmişlik önce insandan başlıyor. Gelişen insan teknoloji, zaman, mekân ve insanı nasıl kullanacağını iyi derecede biliyor. Başarı da buradan başlıyor. Darısı başımıza. İç çekişmeleri bırakıp esas konuları ele almamız ve ortak paydada birleşmemiz esas olmalıdır.