Kadına şiddet!

Muzaffer Kırmacı

Gün geçmiyor ki, televizyonda bir kadın cinayeti haberi duymayalım. Son zamanlarda bu haberleri  -ne yazık ki-  daha sık duymaya başladık.  Şiddeti kadına indirgemek, ya da kadınla özdeşleştirmek aslında çok yanlış bir yaklaşım olur. Şiddeti kim yaparsa yapsın, kime yaparsa yapsın yanlıştır. Hayvanlara da şiddet uygulanıyor dünyamızda. Çocuklara, erkeklere, kadınlara, ya da diğer canlılara insan kılığındaki yaratıklar tarafından şiddet uygulandığına şahit oluyoruz. Şiddeti haklı gösterecek hiçbir gerekçe de olamaz. İnsanların öfkelerini kontrol etmeleri, yapacağı her hareketin bir adım sonrasını çok iyi düşünmeleri gerekmektedir. Engel olamadıkları bir anlık öfke,  yaşadıkları sürece kendilerini gölgeleri gibi takip edecek olan “katillik” damgası ile yaşamaya mahkum edecektir.

Konunun tüm boyutları ile sosyologlar tarafından incelenmesi gerektiğine inanıyorum. Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz.  Erkek egemen toplumlarda ne yazık ki her zaman erkeklerin borusu ötmektedir. Bu duruma çocukluğumuzdan itibaren şahit oluyoruz. Oysa kadını kölelikten, alınıp satılmaktan kurtaran ve onu “Sultan” yapan bir dinin, bir inancın mensuplarıyız. Ayaklarının altına Cenneti yerleştiren bir inancın mensuplarının hangi ruh hali ile bu kadar canavarlaştığı tüm boyutları ile incelenmeli, buna bir “Dur” denmeli.

Konu aslında iki tarafı da keskin bir bıçağa benziyor. Neresinden tutsanız sıkıntılı. O açıdan söyleyeceklerimin aleyhimde delil olarak kullanılmasından da   korkuyorum. Ama korkunun ecele faydasının olmadığının da bilincindeyim dedikten sonra şunu demek istiyorum:

Kadına şiddet, taciz ya da cinayetlerinde ailelerin çocuklarını yetiştirme yöntemleri de çok iyi tahlil edilmeli. Anne babalar, özellikle de anneler kızlarını yetiştirirken kız çocuklarına “Ezik” olmamayı öğretmeliler. Başları hep dik olmalı. 17-18 yaşındaki arkadaşlıklarda kız çocuklarının erkek arkadaşlarından dayak yediklerine birçok kere şahit olmuşuzdur. Bunların ileriki yıllarda evlendiklerinde de eşlerinden dayak yemeleri çok normaldir. Anne babalar kendi çocuklarının şiddete maruz kalmalarını istemiyorlarsa, ilk başta kendi eşlerine saygılı olmalılar.  Yani öncelikle kendi çocuklarına rol model olmalılar ki, evliliklerde kadın-erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini öğrensinler.

Avrupa’da sanayi devriminden sonra, kadınların yoğun olarak iş hayatına atılması ve kendi ekonomik özgürlüklerine kavuşması, boşanmayı rekor düzeyde artırmıştır. Bizde de kadınların ekonomik özgürlük kazanması henüz hazmedilebilmiş değildir. En küçük bir anlaşmazlıkta,  kadın kimseye muhtaç olmadığını düşünmeye başlamaktadır. Bu da kadına kaldıramayacağı bir cesaret yüklemesi yapmaktadır.  Ama,  evlilik müessesesi dikensiz bir gül de değildir. İnişli-çıkışlı bir yığın cilvesi vardır evliliğin. İşte onun için nikah memurları nikah kıyarken “İyi günde de, kötü günde de” diyerek başlarlar sözlerine. Bu anlattıklarımız ekonomik özgürlüğü olmayan kadınların köleleşeceği anlamına da gelmez, gelmemeli. Hele bir de çocuğu olan anne-babalar çok daha dikkatli olmalı.

Olayın bir de basın cephesi var ki; sanki eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürülmektedir. Basın özellikle de görsel medya gereğinden fazla olayları magazinleştirme yoluna gitmektedir. Oysa ortada sosyal bir dram yaşanmaktadır. Devletin de bu konuyu polisiye tedbirlerle çözemeyeceği görülmüştür. Olay her yönü ile ele alınmalı, çözüm yolları her ne ise zaman geçirilmeden gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.

Biz olaya bir cephesinden baktık. Bizim görmediğimiz daha birçok cephesi de vardır mutlaka.  Ama sebep ne olursa olsun, hiçbir kadın öldürülmeyi hak etmiyor.  Hiçbir erkek de elini kana bulayarak  (varsa) bir sorunu çözemeyeceğini çok iyi bilmelidir. Ayrıca hiçbir babanın çocuklarını anasından ayırmaya hakkı yoktur. 

Öfkeyle kalkanın zararla oturacağı, ya da keskin sirkenin küpüne zarar vereceği biliniyorken, bu yolu seçenlerin de hiçbir sorunu çözemedikleri görülürken insanların akl-ı selîm ile hareket etmesi gerekmez mi?

Allah insanlarımıza akıl, fikir ve feraset versin inşallah…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.