“Kapitalizmin din adamı, modern iktisatçılardır”

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

TARİHE YOLCULUK (292)

 

İKTİSATÇI ÖZEL: “Bencillik, aç gözlülük, israf, tamah gibi konularda ne kadar iyi niyetli olursa olsun modern bir iktisatçı, aslında modern kapitalizmin bir rahibi ve bir din adamıdır.”

İktisada yeni giriş yapan talebelere ilk öğretilen konu başlığının “İktisat, sınırlı kaynakları sınırsız insan kaynaklarına optimum şekilde tahsis etmenin birimidir” olduğunu ben, Ekonomist Dr. Mustafa Özel’den öğrendim.

“Kapitalizm insanların sınırsız iştihalarını, sınırsız arzularını onların sınırlı ihtiyaçları yerine koyabilmeyi başardığı için hâkimiyetini hissettirmiştir” diyen iktisat doktoru Mustafa Özel, 

Cenab-ı Hakk’ın verdiği onca nimete rağmen bütün bu sayısız nimetlere “sınırlı kaynak” demek suretiyle sınırlama getiren beşeri iktisat sistemlerine dikkat çekerek “Bu insanların yeme, içme, barınma, giyinme ve eş’den başka daha ne gibi sınırsız ihtiyaçları olabilir ki” diye de soran Mustafa hoca, ‘sınırsız ihtiyaçlar’ tabirinin “modern ekonomiye, kapitalizme uygun tarifler” olduğunu söyledi. Bu sistemin içinde yaşadığımız için bu söz ve tariflerin bize makul geldiğine işaret eden Mustafa hoca, şu ifadelere yer verdi: “Aslında bunlar üretilmiş ihtiyaçlardır. İyi bir kapitalist, rasyonel bir kapitalist mal üretmez, müşteri üretir. Önce müşteriyi üretir, sonra ona malı satar. Roman yazarı Emile Zola’nın romanlarının aşağı yukarı özeti şudur: Yeni sistem, yeni düzen kapitalizm erkeğin kadını, kadının eşyayı, eşyanın da erkeği tüketmesidir. Bir kısır döngü üzerine kurulmuştur. Ve sürekli birbirini tüketmeye dayalı. Bu eşyanın sonsuz tüketilebilmesi için de yeni bir bilim geliştirilmiştir. Bu bilime reklamcılık diyoruz. Reklamcılık esas itibariyle insanoğluna mal talep etmeyi öğretmektir. Bilmeyen cahil insana mal nasıl talep edilir, bunu öğretmeye ve belletmeye çalışmaktır. Başarılı bir reklam bunun için iki şey yapar. Bir, gerçeklik zeminini değiştirir, gerçekliği bozar. İki, size yeni bir değer sistemi yükler. Bu ikisini başaramazsa reklâm, reklam olmaktan çıkar ve basit bir tanıtım olur. Meselâ ben bir otomobil yapsam ve desem ki; sağlam otomobil! Eh bu biraz insanları etkiler. Ama reklamı şöyle yapsam; “Benim babam Toyota gibi adam!” veyahut “Mercedes prestijinizdir!” Siz onu alırsınız, o size sahip olur.  Prestij nedir? İtibar demek. Bir Müslüman nasıl itibarlı olur? Efendiliğiyle, takvasıyla. Gerek yok,  israftır onlar. Onun yerine bir Mercedes’iniz olsun, itibarlı olursunuz. İşte size topyekûn bir değer sistemi. Koka kola hayattır! Niye hayat olsun? Yâni yürümek hayattır, namaz kılmak hayattır, dostluk hayattır.. Hayır. Geğirten meyan kökü suyu içerseniz o hayattır. Bakın bu gerçekliğin zeminiyle oynuyor. Bir adam vardı şimdi çıkmıyor: No kola Turka, no iftar!” Koka kola onu kaptı. Öyle bir reklam yapıyor ki koka kolasız iftar sanki sönük bir şey. İşte bunlar hem gerçeklikle, hem realiteyle oynamak hem de bir yandan bize farklı bir diğer sistemi yüklemektir.” 

MODERN İKTİSATÇI KAPİTALİZMİN DİN ADAMIDIR

Konuşmasının satır aralarında öylesine düşündürücü şeyler söyledi ki Mustafa hoca…

Modern bir ekonomistin, modern kapitalizmin bir din adamı ve rahibi olduğu gerçekliğini de ondan duydum: “Bencillik, aç gözlülük, israf, tamah bunlar ferdi olarak aslında yeni şeyler değil. Aslında bütün dinler, hatta din yerine koymadığımız sosyal felsefeden konfüçyanizm gibi dahil hepsi insanın bu taraflarını ayıklıyorlar.  Bencillik, aç gözlülük insana özgü bir şey. Ama bunlar kötü şeyler diyorlardı. 1700’lerden itibaren Bernard Mandei’den başlayarak ve daha sonra Adam Smith ile devam ederek şu görüş geliştirildi: “Hayır! İnsanın bu kötü yanları medeniyetin itici güçleridir. Bencillik kötü bir şey değildir. Aç gözlülük kötü bir şey değildir. Ferdi olarak bunlar kınanabilir. Ama bunlar sosyal pastayı büyütür. Bir formül geliştirildi. Özel kötülükler, ferdi şerler, içtimai fayda ile bolluk ile sonuçlanır. Dolayısı ile o güne kadar ki dinlerin yaklaşımı aslında ters yüz edilmiş oluyor. Yeni bir din geliştirilmiş oluyor. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun modern bir iktisatçı, aslında modern kapitalizmin bir rahibi ve bir din adamıdır. Dini düzeni akla uydurmaya çalışan kişidir.”

ÇIKIŞ YOLU YOKSA “BİTCOİN” Mİ?

Dünyevileşmeyi tarihsel açıdan ele alarak inceleyen ve buna, kapitalist ekonomik sistemin araçlarından örnekler vererek açıklık getirmeye çalışan iktisatçı Mustafa hoca, çıkış yolu olarak kağıt paralar yerine ikâme edilmeye çalışılan “BİTCOİN”i gösterdi.

‘Bitcoin’ veya ‘coin’lerle devletlerin değil, fertlerin de paraları olmaya başladığını hatırlatarak Diyanet’in alelacele verdiği “Bitcoin caiz değil” fetvasına karşılık olarak ifade ettiği şu sözleri dikkat çekiciydi: “Olabilir. Coin’lerin çoğunun kumar tarafı ve güvenilirlik problemleri var. Böyle bir fetva verilebilir. Fakat insan zekâsının ve yaratıcılığının önü alınamaz. Ben, fetvayı veren arkadaşlarımızın çok değil, 10-15 yıl içerisinde maaşlarını Bitcoin üzerinden alacaklarını, maaşlarını kağıt para üzerinden alarak kağıt paraya cevaz verenlerin, Bitcoin aldıklarında da Bitcoin’e cevaz vereceklerini düşünüyorum. Devlet dediğimiz mekanizmalar da esas itibariyle bu ‘coin’leri kendi amaçlarına uygun hale getireceklerdir. Şimdi gözdağı veriyorlar. Belli yasaklar koyuyorlar. Ama nihai hedefleri bunu kendi amaçlarına nasıl uygulayabilir?..”

Ailelerin mutlu ve huzurlu olmaya hakları bulunduğunu, şirketlerin mutlu ama huzursuz olmaları gerektiğini kaydeden Mustafa hocanın, şu sözlerini de yabana atmamak gerekir: Şirketler hem huzurlu hem mutlu olmak isterlerse batarlar. Şirketler mutlu olacak ama sürekli de tedirgin olması lâzım. Huzur ararlarsa batarlar. Devletler ise hem mutsuz hem huzursuz olmak zorundadırlar. Bunların ikisi de devletlere batar. Onun için bu ‘coin’lerin bir yolunu bulacaklardır.”

 

KAPİTALİST SİSTEM ER YA DA GEÇ YIKILACAK

Emperyalist bir sömürü sistemi olan Kapitalizmin sonunun geldiğini ve bu sebeple Musa’nın Rabbisine iman etmek gerektiğini de söyleyen Mustafa hoca, her akıllı Müslümanın yapması gereken iki şeyi söyledi: “Beynimizi sürekli canlı tutmaya, bir model oluşturmaya zihnen bile olsa mecburuz. Neden? İki şey için. Bir, bu Allah’ın emridir. Aranızda adaleti savunan ve adaleti tesis edici bir topluluk her zaman bulunsun. Dolayısıyla dünya ne olursa olsun elinden fiili olarak hiçbir şey gelmiyorsa bile aklınızdan dan mı gelmiyor,  zihninizden den mi gelmiyor? Bunu zihnimizde canlı tutmalıyız.

İki, hiçbir tarihsel sistem ebediyyen sürüp gitmemiştir. Hiçbir devlet, hiçbir imparatorluk, hiçbir sosyo-politik sistem ebediyyen sürüp gitmemiştir. İçinde bulunduğumuz sistemin de ebedi olma imkânı yoktur. Er ya da geç yıkılacaktır.”

 

YARIN: Dünyevileşme ve modernleşme cinsiyet değişimine ne tür etki ediyor?

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.