Katar krizini iyi anlamak lazım...

Nimet Dönmez

Büyümenin ana dinamikleri, yılın ilk 3 ayında hane halkının tüketiminin % 5.1 oranında büyümesi, devlet tüketiminin % 9.4 oranında artması. Buna ek olarak, ihracatın harekete geçmesi. Büyümede önemli olan, üretimdeki ve yatırım harcamalarındaki artıştır.

2017 yılının ilk 3 ayında tarımsal üretimde beklenenin üzerinde artış oldu. Geçen yılın ilk 3 ayında tarımsal üretim yüzde 4.3 azalmıştı. Bu yılın ilk 3 ayında yüzde 3.2 arttı. İmalat sanayindeki artış yüzde 5.1 oranında olurken, ekonominin lokomotiflerinden olan İnşaatta yavaşlama olunca büyüme de yüzde 3.7 oranında kaldı.

Beklentimiz tarımda ve sanayide üretim artışı sonucu artan gelire dayalı, ihracat artışına dayalı, talep ve üretim artışıdır.

Şöyle bir baktığınızda krizler etrafınızı sarmış ve bunun içerisinde siz de varsınız. En son doğan Katar krizinde, aslında etrafımızda dönen gerçeğin enerji savaşları olduğudur. Böylesine küçük bir ülkenin muhatap olduğu bir krizin de küçük ve önemsiz bir kriz olduğu düşünülebilir. Krizin patlak vermesinin gerçek nedeni sahiden de söylendiği gibi Katar'ın “terör gruplarına mali destek sağlaması” olsaydı, sorun basit finansal ve ekonomik önlemler ve siyasi baskı yoluyla kısa sürede çözülürdü. Katar'ın olmayan siyasi ve askeri gücüyle bu baskılar karşısında politikalarını sürdürmekte inat etme şansı olmazdı. Ancak gerçek hiç de öyle değil. Tam tersine Katar krizi, Ortadoğu'yu ve dünyayı çok ciddi bir çatışma ve krize sürükleyebilecek potansiyele sahip.

Katar bir enerji devi. İran'la birlikte dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerine sahip. Bu sayede kişi başına milli gelirde 130 bin dolar ile açık ara dünya şampiyonu. Ayrıca olağanüstü döviz geliri sayesinde dünyanın en büyük ulusal varlık fonlarından birisine sahip. Bu varlık fonu aracılığıyla Rusya'dan Avrupa ülkelerine, ABD'den Çin'e ve birçok gelişmekte olan ülkeye dünyanın her yerinde enerji, finans, perakende, gayrimenkul sektörlerinde dev şirketlerin hisselerine milyarlarca dolarlık yatırıma sahip.

Basra Körfez'indeki doğalgaz rezervlerinin keşfi ve buradaki yatırımlar son 20 yılda Katar'ı dünyanın en büyük LNG ihracatçılarından birisi haline getirdi. Bu durum Suudi Arabistan'la ilişkilerini de değiştirdi. Suudi Arabistan eskiden beri Katar'ı bir “bağlı devlet” halinde tutmaya gayret etmişti. Zenginleşen Katar bu çerçevenin dışına çıkmaya başladı.

Aslında Katar enerji jeopolitiği cepheleşmesinde başta İran'a karşı taraftaydı. Katar gazını, Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırması amaçlanan boru hattı projesi, temelde İran ve Rusya'ya karşı bir projeydi. Esad bu projeyi kabul etmedi ve Rusya'nın da desteklediği İran gazını Irak ve Suriye üzerinden Akdeniz'e taşıyacak alternatif projeden yana tavır koydu. Zaten Suriye'deki iç savaşın başla(tıl)masının ardındaki gerçek neden de buydu.

Katar, Rus enerji devlerine yatırım yaparak Rusya ile de ılımlı ilişkilere yöneldi. Katar krizinin, Trump'ın İran'ı hedef alan Suudi Arabistan ve İsrail ziyaretlerinin hemen ardından patlak vermesinin nedeni de bu.

Hem enerji jeopolitiğine etkileri, hem de İran ve Rusya'yı da hedef alması nedeniyle Katar krizi, büyük istikrarsızlıklar ve hızla genişleyebilecek çatışmalara yol açabilecek potansiyele sahip.

Krizin uzun sürmesi ve büyümesi ise her halükarda Türkiye'yi ekonomik ve siyasi alanda kötü etkileyecek, Türkiye'yi yeni sorunlara sürükleyecek bir gelişme olur.

Bekleyip göreceğiz…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.