“KATİL OLMAK İSTEMİYORUM”

Uğur Özteke

Mübarek Ramazan günü hiç yazılmaması gereken konulara girmekten inanın üzüntü duyuyorum. Her mesleğin kendisine göre zorluğu vardır. Sıkıntıları vardır. Dahası riski vardır. Mesela her gencin, çocuğun, ana ve babanın hayali olan doktorluk nasıl da zor ve risklidir değil mi? Öyle hekim cerrah deyip geçmeyin. Bir milimlik bıçak kayması nelere mâl oluyor değil mi?

Bizim mesleğin en sıkıntılı yeri ise; biraz vicdanınız varsa ve size ulaştırılan bilgiyi, size aktarılanı, size yazılanı maddi ya da manevi çıkar adına çöpe atarsanız o vicdan sizi öldürür. Çok şükür bugüne kadar dimdik olamasa da dik durmaya çalıştık. Elimize kılıcı küreği alıp sallamasak da, akıllı olup konuyu noktasına kadar iletmeye çalıştık.

Elbette tuttuğumuz parti, sevdalısı olduğumuz takımımız oldu. Ama bizim için hep devlet vardı. Devlet demek asker, polis, hakim, savcı, hukuk idi. Gerisi nasıl olsa olup gidiyordu. Allah yeter ki kaldıramayacağımız yükleri vermesin. (Vermez de zaten) Sabırla, şükürle farklı imtihanlarla bugünlere geldik.

Bugün dile getirmek zorunda kaldığımız konu çok sıkıntılı.

“Zorunda kaldığımız” diyorum; çünkü adı, soyadı, telefon numarası, işi belli okurumuz günlerdir, haftalardır bir yandan telefon ediyor bir yandan sürekli yazıyor da yazıyor.

Şimdi sayfalarca yazıp, notlar mesajlar gönderip en sonunda da;

“Yardım et bize be abi. Ne yapacağımızı şaşırdık. Katil olmak istemiyorum abi. Bu aldatılmışlık, kandırılmışlık, dolandırılmışlık duygusu da içimi yiyor…” diyen insanı duymazdan mı gelelim, feryadına sırtımızı mı dönelim,  yazdıklarını çöpe mi atalım?

………….

Bu abimizin adını, işini veremeyiz. Yaşadığı olayları bize anlattığı gibi sayfalarca yazamayız. Çünkü işin içinde doktorundan tutun da emlakçısına kadar Konya’nın tanınmış pek çok ismi var. İş zaten öyle bir hal almış ki zaman zaman karakolluk olmuş sonunda da adliyelik hale gelip bir yolunu bulmak adına akmaya başlamış.

“Peki burada sizlik, yani bizlik yani basınlık ne alaka?” diyenler olabilir.

Ali Bey’in başvurduğu Konya’nın en ünlü hukukçusu olan bir abimiz davası ile ilgili olarak kendisine en son şunu söylemiş “Git kendini o hastanenin önünde yak. Basının ilgisini çeker. Sen de sesini duyurmuş olursun”…

Laf aramızda zaman zaman sizlerle de paylaşırız yaaa. Polis sağ olsun bizi yıllardır dinler. Bu abimiz de yazdıkları yetmiyormuş gibi bu yakma işini filan bize telefonda dakikalarca anlattı. (Yani hep birlikte dinleştik!)

Abimize dilimiz döndüğünce bunun bir çözüm olmayacağını, kendisini yakarak basına çıkarak basında haber manşet olarak bir yere varılamayacağını bunu da zaten bizim yapmayacağımızı çünkü ülkenin en büyük sorunlarından birisinin de basının böyle durumları sık sık gündeme getirmesi ile normal insanları bile yoldan çıkardığını uzun uzadıya anlattık.

………………

Bugün bizim köşe yazı konusu olarak yazmak istediğimiz noktaya gelirsek;

Toplum olarak bireyler olarak ciddi maddi ve manevi büyük yıkımlar içerisindeyiz. Belki zaman zaman bizi yönetenler yüzünden belki de bizler hesap kitap bilmeksizin büyük paralar kazanma adına, birden hızlı dahası hak etmeden ter dökmeden büyüme adına yaptığımız yanlışlar ile yazımıza konu olan Ali abimiz gibi son noktaya doğru çekiliyoruz.

Allah düşmanlarımızın başına vermesin. Şehrimizde pek çok genç ihtiyar erkek kız çocuğu işletmeci öğrenci hayatına son veriyor. Bu yıkıcı intihar olayları artık basına yansımıyor. Yansımaması içinde büyük gayret gösteriliyor.

Dinimizde asla yeri olmasa da inançlı olanlarımız dini eğitim alanlarımız bile bir anda yaşamın o kör noktasında yaşamlarına son verebiliyorlar. (Veriyorlar da) Ya da yukarıdan buyana söz ettiğimiz gibi işin içine tefeciliğinden tutun mafyanın pek çok ayağına kadar yine yasal olmayan durumlara “denize düşen yılana sarılır” misali uzanılıyor.

Toplumun sıkıntısı da burada başlıyor.

Ali Bey son mektubunun son bölümlerinde şöyle diyordu “Nasıl bir dünyada yaşıyoruz abi insanlar hangi ara böyle oldular? Tefe tüfe işleri ne zamandır saygın bir iş oldu anlamıyorum abi. Çok zoruma gidiyor abi onların milletvekili ortakları olabilir bir sürü amir memur tanıdıkları olabilir fark etmez abi hak diye bir şey var abi… Tek ve en büyük hatamız güvenmek o kadar abi hepsi bu…”

……………

Haber merkezimize bu tür olaylar artık o kadar çok ulaşmaya başladı ki. Nerede ise sokaktan geçtim evde gülemez hale geldik.

Mübarek üç aylar giriyor denildi mi eskiden hiç değilse ruh halimiz değişirdi, bu yıl üç aylarda işsizim diyen, işten çıkartıldım diyerek bize gelen üç beş çocuklu koca koca babaların, şu battı, bu iflas etmiş sözlerinden insanların yüzüne bakamaz hale geldik.

İnsanlar birbirlerini dolandırıyorlar, karşısındakini tehdit ediyorlar, hiçbir şey yapamaz iseler de o kör noktada bir insanın yapamayacağı en zor şeyi yapıp hayatlarına son veriyorlar.

İnanın yukarıdan bu yana yazdıklarımızı zaten polis kayıtlarında bulabilirsiniz. Zaten bu sıkıntılı işler adliyeye yansımış hukuksal süreç işliyor.

Ama, ramazan öncesi başlayıp dün sabah dahi devam eden, mübarek Ramazan ayında iftar sofralarında sahur vakti babalar, dedeler, evlatları ile göz göze gelmemek için çorba tasına bakıyorlarsa ben gülmem. Gülemem. Gülenlere gezenlere tozanlara boy boy poz verenlere de “Size de gülmek haramdır beyler” demek zorundayız.

Kimse kusura bakmasın. Cenab-ı Allah’ın adaletine ve imtihanına güvenimiz sonsuz. Yalnız gittiğimiz yol, yol değil Allah cümlemizi gazabından korusun inşallah diyorum ve bugünlük noktayı koyuyorum.  

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Kendini hak ile meşgul etmez isen, batıl seni işgal eder.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Sürücüler sağa ya da sola dönmek için sinyal verdikten sonra dakikalarca yol boyunca ilerlerken sinyal verme işine bir son vermeyi hatırladıkları zaman daha iyi ADAM oluruz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.