Kaybolduk kaybolan yıllar içinde!

Erol Sunat

Rahmetli bestekâr Metin Eryürek’in güftesini yazdığı ve Hicaz makamında bestelediği oldukça hoş bir şarkı var. “Kayboldum kaybolan yıllar içinde” bu şarkı öyle içli, öyle bam telimizden vuran sözlere sahip ki, enflasyon karşısında, hayat pahalılığı karşısında virüs ve varyantları karşısında yaşadığımız çaresizliğimizi, kimsesizliğimizi ve yalnızlığımızı anlatıyor!

Gerçekten kaybolan yılların içinde kaybolmaya başladık! Hem öyle bir kaybolduk ki, ne arayanımız var, ne soranımız!

Herkes kendi başının derdine düşmüş durumda.!

O güzel şarkının sözlerine baktığınızda sanıyorum ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız!

“Kayboldum kaybolan yıllar içinde / Gönlümce bir zaman yaşayamadım /Ağladım mı? Güldüm mü? Yaşadım mı? Öldüm mü?/ Bir kısa gün gibi bir ömür geçti de anlayamadım / Her arzum emelim içimde kaldı / Her çağda gönlümü bin hüzün sardı”

Şimdi soralım?

Gönlümüzce bir zaman yaşayabildik mi?

Yaşadığımız hüznün hesabını kitabını tutanınız oldu mu?

Bizler yalandan dahi olsa gönlü alınmayanlar değil miyiz?

Kendi öz yurdunda hanümansız yani evsiz-barksız kalanlara döndüğümüz yalan mı?

İstediğimiz inanın çok şey değildi!

İktidarların, siyasilerin can kurtaran simidine döndürdüğü konut hikayeleri, hep kira öder gibi diye başlamıştı.

Bir türlü o kira öder gibi ev sahibi olmaya erişemedik, kavuşamadık!

Gerçekten bu hamlelerin arkası gelseydi, ne bu kadar çok konut açığı olurdu, nede fiyatlar bu derecede patlardı!

*****

İnşaat sektörü ile aramız bildik bileli limoni! Sektör insanımızı çok aldattı! Çok ağlattı, çok incitti! Çok yalan söyledi! Yıllarca eli böğründe bıraktı! Bankalarla karşı karşıya getirdi! Elinde avucunda ne varsa sattırdı. Haciz denen belayı insanların başına musallat etti.

İnsanımız o dönemlerde de kaybolan yıllarda kayboldu gitti!

Yaşadım mı, öldüm mü anlayamadım dediği zamanlar yaşadı.

Siyasetimiz bu konularda dünyanın sözünü verdi ve o sözlerin hiçbirini tutmadı!

Evsiz-barksız hiçbir insanımız kalmayacak, herkesin bir evi olacak diye başlayan ve mutlu sonla biten bir konut seferberliğine bir türlü başlayamadık!

İnsanımız kooperatif enkazları altında kaldı. Ödeye ödeye borçları bitmedi. Bu hal, insafı, vicdanı ve merhameti olmayanlara yetmedi.

Her ağzını açtığında para dedi, maliyet dedi, demir dedi, çimento dedi sektör!

Kendi kendinden nefret ettirdi.

Ne gözü doydu arkadaşların ne kesesi!

Yabancılar devreye girince de, kendi insanına döndü sırtını, sana satacağıma yabancıya satarım kârıma kâr katarım dedi!

Bu hak mı? Değil amma…Battım ben, bittim ben diye ağladığın, sızladığın günlerde gelir İnşaat sektörü!

*****

Kiraların geldiği noktayı görüyorsunuz!

Ev fiyatlarının da…

Yalan söyleyen rakam utansın demekten dilimizde tüy bitti!

TÜİK yüzde 2.37 olarak ilan etti, Temmuz enflasyonunu!

Sevgili TÜİK, çarşıda yoksun, pazarda yoksun, markette yoksun, Sütün, etin fiyatını görmezsin, evlere şenlik olan sepetin hangi telden çalar, ne söyler, kimi dinler, bu rakamları nereden bulur, nerede ölçer, biçer kendine dahi itiraf ettiğinden emin değiliz artık!

Ağladık mı, güldük mü, yaşadık mı, öldük mü? Ne diyelim, nasıl anlatalım?

Hayal kurmanın dahi hayal olduğu yılların tam ortasındayız!

Vur abalıya derler ya hani…

Kim o vur abalıya denilenler?

Hiçbir suçu taksiri olmadığı halde herhangi bir olumsuzlukta her ne olduysa üzerine yıkılanlar!

Görevi olmadığı halde her zaman iş yüklenenler! Kendini koruması mümkün olamayacak derecede kimsesiz, arkası olmayan, güçsüz olanlar!

Kim mi onlar?

Ortada olanlar, meydanda kalanlar, günah keçisi ilan edilenler, elinden tutulmayanlar, görülmeyenler, ağlamayan çocuğa meme verilmez denilip, yüzlerine kapı kapatılanlar.

Yani siz-biz hepimiz!

Kaybolduk kaybolan yıllar içinde! Girdaplar aldı gitti bizi. Seller aldı gitti. Enkazlar altından çıkanımız olmadı, yangınlardan kurtulanımızda…Kimimiz öyle bir kayboldu ki, hâlâ bulunamadı, hâlâ kayıp. Kaybeden kaybettiğinin, ne kaybettiğinin farkında değil! Sağ mı, değil mi sormuyor bile, bundan sonra sorsa da artık nafile!

*****

Resmi enflasyon yüzde seksenlere henüz varamadı. Böyle gıdım-gıdım giderse beş ay sonra en fazla yüzde doksanlara varacak. Lakin gerçek enflasyon yüzde 200’lerden kapak kaldıracak!

İleride bu yılları yazanlar, kaybolan yıllar geçirdik, o yıllarda öyle bir kaybolduk ki, çok azımız bulunabildi, sağ olarak kurtulabildi diye yazacaklar!

Rakamların ağzı dili olsa da bir konuşsa, hakikatler ortaya dökülse de bir konuşulsa diyenleri dahi dinleyen yok!

Laf olsun torba dolsun diyenler, konuşsalar ne , konuşmasalar ne?

Yangın var!

İtfaiye kayıp!

Gelinceye kadar, yanan cayır-cayır yanıp geçiyor! Geriye kalan, biraz kül, biraz duman!

Herkes seyirci, herkes seyretmeye gelmiş, edebiyat parçalayan parçalayana…

Bir kova su atan, şu yangını söndüreyim diyen yok!

Söndürmeye kalkan da, yananlarla birlikte yanıp gidiyor!

Düşenin dostu olmazmış sözü en çok bu dönemde geçerli…

Düşersen bir daha kalkamazsın, önemli olan düşmemek, düşmeyeceksin arkadaş diye kendince cafcaflı kelamlar eden allameler, iş birine yardım etmeye gelince ortadan kayboluveriyorlar!

*****

Kaybolduk kaybolan yıllar içinde! Çünkü kaybolanların, kaybettiklerimizin haddi hesabı yok, enflasyon yalan, rakamlar yalan, yalancılık revaçta, o kadar çok çok yalana battık ki, bir yalan bataklığının içinde olduğumuzu dahi unuttuk.

Hakikat nerde mi?

Yalan bataklığında hakikatin işi ne?

Ömürler virüsten sönüyor, varyantlarından sönüyor, iflastan sönüyor, dibe vurmaktan sönüyor, ümitsizlikten sönüyor, el uzatan olmadığından sönüyor!

Dünya dönmesine dönüyor, dönüyor amma, arada biz kaybolduk, arada biz ziyan olduk. Kasap et derdinde, koyun can derdinde bir hal yaşadığımız! Böyle bir durumda bizi bir gören, bir duyan olur mu? Var mı ümidi olan?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.