Kel Şairin Sultan Abdülhamid’e ağlayarak verdiği ifade

Mükremin Kızılca

1895 yılında, Kel Şair olarak tanınan eğitimci, bilim adamı, Ermenekli Hasan Rüştü’nün Sultan Abdülhamid’e verdiği ifade

Kel Şair olarak bilinen Ermenekli Hasan Rüştü İstanbul’da mülkiyede okuduğu sırada, dördüncü sınıfta iken, Sultan Abdülhamit aleyhindeki şiir ve yazıların etkisinde kalarak bir manzume / şiir yazıyor.

Şiirin içeriğine erişemiyoruz ancak bu şiire aşağıdaki belgelerde (Manzume-i herze-sikalane) deniyor. Kısaca kötü düşünce taşıyan bir şiir manasına geliyor bu tabir.

Bunun üzerine mülkiye son sınıfta iken tutuklanarak cezaevine gönderilen Hasan Rüştü, dört yıla yakın yattıktan sonra serbest kalıyor. İşte serbest kalıncaya kadar Hasan Rüştü Efendinin Sultan Abdülhamid’e ulaştırılan sorgulamasında padişaha hitaben söylediği ve ağlayarak yazdığının ifade edildiği ifadesi aşağıdadır.

Hasan Rüştü Bey bu hapis cezasının, tahliye edilerek son bulmasından sonra çıkarılan bir kararname ile Ermenek’e sürgün edilerek payitahttan uzaklaştırılıyor.

Kel Şair olarak bilinen Hasan Rüştü Bey daha sonra tekrar İstanbul’a geliyor, Mekteb-i Mülkiye-i Şahanedeki öğrenimini tamamlıyor, kırk yıla yakın eğitim ordusunun bir neferi olarak memlekete hizmet ediyor. *

Şimdi bu belgelerin veciz sözcüklerine dokunmadan transkript olarak verelim ama sonunda da bir özetle konuyu tamamlayalım, inşallah!

Zabtiye Nezareti

Sadrazam paşa kulları tarafından hezeyan-namesi arz ve takdim kılınmış olan Mekteb-i Mülkiye-i Şahaneleri talebesinden Ermenekli Hasan Rüştü Efendinin der saadetlerince münasebatı hakkındaki tahkikat dün gece evrak-ı müteferriasıyla beraber arz ve takdim olunmuş idi.

Merkum Rüştü’nün bugünkü tahkikat-ı istıntakiyesi neticesinde kendi hatt-ı destiyle yazdığı ikrar-namesinin sureti merbutan arz ve takdim kılınıp merkumun yine hattı destiyle muharrer olarak elde edilen bir hezeyan namesi zeylinde.

(Daru’l-mecanin mezunlarından Ermenekli Rüştü) imzasını münderiç olmasına ve kendi istintakında dahi salifü’l-arz hezeyan-nameleri felaket-i cinnete uğrayarak Bimarhane’de bulunduğu esnada tasarladığını ifade eylemiş ve bunların tertibinde şimdiye kadar bir müşevvikin eseri dahli his olunamamasına nazaran manzume-i herze-sikalanesinin mahsul-i Bimarhane ve eser-i cinnet mağmumanesi olduğu anlaşılmış ve kendisinin buraca hiçbir ilişiği ve hiçbir kimsesi olmayıp ve burada bekası dahi gayr-i caiz bulunup memleketine veya diğer mahalle def ve teb’idi münasip gibi mütalaa kılınmış olduğundan yine her ne vecihle irade ve ferman buyrulursa hükm-i alisine tevfikan muamele olunmak üzere istizan-ı keyfiyete cüret kılındığı maruzdur katıbe-i ahvalde emr u8 ferman velinimet-i bi-imtinanımız efendimiz hazretlerinindir.

13 Nisan 1311 / 25 Nisan 1895

(BOA.Y.PRK.ZB.00014.00082.001)

Zabtiye Nezareti

Mekteb-i mülkiye-i şahaneleri talebesinden Ermenekli Hasan Rüştünün ağlayarak tahrir eylediği ifadesinin suretidir:

Tercüme-i hal-i yeksanem ve tarz-ı teayyüş-i kanaat-karanem ne yolda olduğu tetkik buyrulması arz edeceğim fikr-i fasitten maada hiç bir şeyin kulunuza o hezeyanı yazdırmadığı teayyün eder bir dereceye kadar malum olduğu veçhile nmektepte t5ahriran verdiğim ifademde zikrettiğim bazı memurin mektebimizden gördüğüm tearruzat-ı nâşinide ve nâdidenin kalb-i meyusuma verdiği ye’s ve hüzn-i şedidin sevkıyla her nasılsa bir fikr-i tıflaneye kapılarak onu yazdım o fikir ise onun zat-ı alilerine isaliyle nazar-ı dikkate alınarak gördüğüm felaket-i garibenin esasının tetkikine ibraz buyrulacak himmeti müşahede ile velev cüzi suretle olsun meyusiyetimin tahfifini görmek idi bu fikrin ise fevkalade münasebetsiz olduğunu şimdi hissettim nihayet derecede nedamet ettim abd-i âcizin manen maddeten hiçbir güna zararlı sayılacak harekette bulunmayacağım müfredat-ı ahval-i acizaneme vakıf olanlarca malumdur başka hiçbir fikrim yoktır bir mücrime ceza emsalini terhip ve kendisini ıslah ve tedip için tayin olunur kulunuzun 24 saatten beri taşımakta olduğum ızdırap derun-i çakerinizi ciddi ve kati olarak hiçbir mevzun ve menşur … fikr-i gabavet-perverane olan bir söz söylememeye tevbe ettirmiştir bilumum tebaa-i şahaneleri hakkında inayat-ı bînihayetve mücrimler hakkında afv-ı cihandarileri bîgayet olan eb-i müşfik-ı tacdar-i merahim-perverimiz efendimiz hazretlerinin şefkat ve merhamet-i hilafet-penahileri namına olarak affımı istirham ederim tarafınızdan tayin buyrulacak hatt-ı hareket dairesinde bulunacağımı kaviyyen arz eder ve bu hususta her güna teminatı itaya hazırım kulunuz bir hami-i terbiye veraneye muhtacım zabıtaya ve maiyetinize her ne güna hizmeti ifa için olursa olsun merhamet-i hilafet-penahi namına olarak tecrübe-i müfredat-ı ahvalim için kabul buyrulursam şu teminat-ı nadimanemin tasdik buyrulacağından eminim o hezeyan katiyyen kalbi ve ciddi olarak söylenmemiştir kulunuz türküm müminim dinimi ve binaen aleyh eb-i müşfikimi padişahımı kalbi olarak severim kulunuzun memleketimin zir-i irade-i osmaniyeye dahil olduğu günden beri hiç bu hezeyanı ciddi ve kalbi olarak söylemiş ve onu söyleyenlere nazar-ı nefretle bakmamış bir kimseye yetişmemiştir 25 seneden beri devletime ve padişahıma hizmet edebilmek iktidarı iktisap için çalışıyorum benim için mümkün müdür ki bu kadar bir müddet içinde dinime ve devletime sadık olmaklığımın lüzumunu anlayamayayım terhib-i emsal için kulunuza tayin buyrulacak muamele-i tedibiye daire-i zaptiyece zaruridir kulunuzun daire-i zaptiyece celp edilerek taht-ı tetkik ve tevkıfa alındığımı işitenlerce dünkü günden beri daire-i zabtiyede bulunmaklığım hikmet-i terhib-i emsali ifa etmiş bulunmasından emin bulunmanızı istirham ederim dünyada kitap ile kağıt ile ömrünü gençliğini geçirmiş henüz semerat-ı sayini iktitaf edememiş bir bedbahtım o hezeyanı bimarhanede tasarladığımı ilave-i beyan ederim.

(BOA.Y.PRK.ZB.00014.00082.002)

Belgelerin Bize Anlattıkları

O şiiri Akıl Hastanesinde iken yazdım!

Kel Şairin ifadesine (Daru’l-mecanin / Deliler Yurdu / akıl hastanesi mezunlarından Ermenekli Rüştü) diye başlaması çok ilginçtir. Söz konusu, hezeyan içerikli şiirini akıl hastanesinde yani “deliler yurdunda” yazdığını, kimsenin teşvik etmediğini, kendi hal ve gidişatından da padişaha karşı böyle bir densizlik etmeyeceğinin anlaşılabileceğini söylüyor.

Şefkatli baba padişahım!

Cinnet halinde iken sarf ettiğim o edep dışı sözlerden dolayı zat-ı alinizden özür dilerim. Bir daha asla benden bu tarz bir saygısızlık görmeyeceğinizi temin ederim. Ben dinime devletime bağlı gariban bir Anadolu çocuğuyum. Memleketim olan Ermenek Osmanlı ailesinin idaresi altında bir toprağı olalı beri o memleketten hanedana karşı bir saygısızlık işitilmiş değildir. Benim bu talihsiz hezeyanım da bir cinnet felaketi sonucudur.

Ömrümün şimdiye kadar olan kısmını kitap ve kalemle geçirdim, daha onun meyvelerini toplayamadım. O meyveler devlete ve dine hizmet olacaktır. Beni tahliye ederseniz bu sizin şefkatli baba ruhunuzun bir eseri olacaktır, padişahım.

Hasan Rüştü bu veciz ifadelerinin sonunda serbest bırakılarak Ermenek’e sürgün ediliyor.

Ermenekli Hasan Rüştü (Kel şair) Kimdir?

*1868 senesinde, Ermenek'te doğmuştur.
Ermenek’in, 1480 yılından beri Karaman oğlu Musa Beyin yaptırdığı Ermenek’teki Tol Medrese adı ile meşhur olan medresede müderrislik yapmış olan bir aileden olup İsmail Hakkı Efendi adında bir müderrisin oğludur.

Rüştiyeden diploma aldıktan sonra, iki sene kadar Ermenek medresesinde kalmış ve 1883 de Konya'ya gelmiştir.

Konya’da dört sene Yusuf ağa kütüphanesinin yanındaki medresede okuduktan sonra Konya'dan İstanbul'a gitmiştir.

İstanbul’da da iki sene kaldıktan sonra ünlü Atıf beyden ders almış, Türkçe şairi Emin beyin yol göstermesiyle ve eğitim Bakanı Münif Paşa'nın yardımıyla ücretsiz olarak Mülkiye Mektebine kabul olunmuş ve son sınıfa kadar öğrenimine devam etmiştir.

Edebiyata olan yatkınlığından dolayı Ziya Paşa ve Namık Kemalin şiirlerini çokça okuyunca hükümet aleyhine şiirler yazmış ve bunları güvendiği bazı arkadaşlarına göstermiştir. Ancak bunlar şiirleri polise sızdırmışlar ve sonunda Zaptiye Nazırı Nazım Paşa tarafından son sınıf sınavları bitmeden okuldan atılarak hapse gönderilmiştir. 1895

Üç yıl yattıktan sonra memleketi Ermenek’e sürülen Rüştü, bir yolunu bulup yine İstanbul’a gelmiş ama yine polisçe tutuklanıp hapse atılmıştır. Dört ay yattıktan sonra İzmir’e gönderilmiş, 1908’de meşrutiyetin ilanıyla doğal olarak özgür olan Rüştü, Midilli lisesine edebiyat öğretmeni tayin edilmiştir.

Midilli adası Yunan işgaline uğrayınca Akhisar’da özel bir okulda görev almış ardından da Alaşehir lisesine Türkçe hocası olmuştur. Üç yıl sonra Konya erkek lisesi edebiyat ve felsefe hocalığına atanmış olan Rüştü, halen (1926) Konya Kız Öğretmen Okulunda görevlidir.

Hece ve aruzla çok şiir kaleme almıştır.

(İzmir Destanından anlaşıldığına göre 16 sene İzmir’de, 16 sene de Konya’da eğitime hizmet ettikten sonra 1934 yılında emekli olan Hasan Rüştü 1936’da Konya’da vefat etmiştir.)

(Özgeçmiş kaynağı: Konya İli Halkiyât ve Harsiyâtı / Konya Erkek Öğretmen okulu: Edebiyat Öğretmeni Sadeddin Nüzhet ve Psikoloji Öğretmeni Mehmet Ferit / Konya Vilayet Matbaası 1926 / s. 33-37) Osmanlı Türkçesi aslından çeviri: Mükremin Kızılca)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.