KELEBEĞİN GÜNLÜĞÜNDEN

Rivahi Kalay

Her sabah gün doğumunun müjdecisi sabah ezanı ve ardından yükselmeye başlayıp, dünyamızı ısıtan güneşle güne merhaba diyen insanların ülkesi canım ülkeme, merhaba diyerek uyandı kadın sabahın ayazında…

Bu sabah da “bismillah” diyerek sabah ezanının sesine uyandı… Kadın sabahın ilk ışıklarında kalkıp içeride yatan çocuklarına bakıp, abdestini almaya gitti. Namazını kıldı, çocuklarının kahvaltısını hazırladı, yaşlı annesinin ilaçlarını masanın üstüne koyup, çocuklarını uyandırdı, çıkıyorum diyerek karla kaplı yollara düştü mesaisine yetişmek için… Yalnız yaşayan bir kadın olarak, toplumdaki var olma mücadelesine başladı. Otobüs durakları, dolmuş durakları erkek, kadın, öğrenci çocuklarla doluydu. Herkes işine, aşına, okuluna yetişme mücadelesi veriyordu. Ancak kadıncağız ülkemizin örf’lerine göre yargılanmadan var olmaya çalışmak için koşturuyordu. Gelen otobüslerin birine binerek yerine geçti. Hayatın acılarını yaşamış, yaşamasına müsaade etmiş insanları, çektiği sıkıntıları, dost olup art niyetini sonra ortaya çıkaranları, Allah’a havale ederek mesaisine koşturdu.

Böylemi olmalıydı ki; ülkemiz gibi ataerkil bir toplumda kadın yalnız yaşıyor ya da eşinden ayrılmış ya da eşini kaybetmiş olsa bile, çocuğuna namusu ve izzeti nefsi ile bakmaya çalışırken aşağılanmalı, tüm erkeklerin gözünde kolay kadın gibi seviyesiz ithamlara maruz mu kalmalıydı.

Ülkemiz toprakları üzerinde yaşayan bireyler olarak, bizler hem İslami hem de Avrupa kültürü tarafından aynı hamurda yoğruluyoruz. Bu kültür manzarasının neresinden bakacak olursak olalım, karşımızdaki bireylere saygı duymamız ortak görüş gibi ortaya çıkıyor. Ancak yaşanan durumlar ise tamamen, tam tersini ortaya koyuyor. Hayal etmesi bile tuhaf ancak nişandan ayrıldığı kadını öldüren, arkadaşlığını kabul etmeyen kadına kezzap atan, boşandığı eşini ailesiyle öldüren insanların adını “Namusumu temizledim” etiketiyle, paylaştığı olayları hayretle izliyoruz. Kadın ve erkek dünya fıtratının vazgeçilmezidir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) dediği gibi kadın erkeğe emanettir. Kadın ve erkek birbirinden ayrılamaz ise saygı her iki taraf içinde gerekliyse, kadınların cinsel menfaatler ya da cinsi ayrımcılıklarla harcanarak, toplumda hakir görülmesinin mantığı ne olabilir ki…

Ülkemizde kadınların yaşadığı buna benzer dramlar o kadar çok yaşanıyor ve bunların ancak yüzde beşlik bir bölümü ortaya çıkıyor. Ancak sorulunca hiç birimiz bunların annelerimizin, kızlarımızın, ablalarımızın başına gelmesini kesinlikle istemezken, bir başka kadına bunları yapmada, dayatmada sınır tanımıyor; hatta bunları yalanlarla süsleyerek anlatabiliyoruz. Kadın ekmek’tir, su’dur, tuz’dur, aşk’tır,emanet’tir…….. kadın ana’dır. Soğukta titreyen bir serçeye ekmek vermeye çalışırken darda kalan bir kadına içimizdeki tüm arsızlıkları göstermek, iyi bir bireyin yapacağı şeyler değildir. Maneviyatımızı güçlendirmek, bakış açımızı değiştirmek, insanları sevmek ve hoşgörü hamurunda yoğrulmak; olumsuzluklardan uzaklaşmak için ilacımız olacağına inanıyorum. Saygıyla yoğrulun… Sevgiyle kalın…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.